Toplumda bilinenin aksine kriz olduğunda altın fiyatlarının düştüğüne dikkat çeken Gedik Yatırım Başkanı Erhan Topaç, 'Altının yükselmesi için talep olması lazım. Bu dönemlerde zaten genel anlamda tasarruf artar. Halkta para yoksa ya da elde olanlar da nakitte değilse, nasıl altın alsın da fiyat artsın?' dedi Erhan Topaç, borsanın yatırımlar arasında en fazla getiri sağlayan yatırım türü olduğuna dikkat çekerek, uzun dönemli yatırımların ciddi servetler kazandırdığını, kısa dönemli yatırımların ise risk oluşturduğunu belirtti. Topaç, borsanın yatırım araçları arasında getiri bazında açık ara önde olduğunu söyledi
Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Topaç, bilinenin aksine krizin olmadığı zamanlarda altın fiyatlarının yükseldiğine, kriz zamanlarında ise düştüğüne dikkat çekti. Yeni Şafak gazetesine konuşan Erhan Topaç, “Altının yükselmesi için talep olması lazım. Yatırım ve kullanım olmak üzere iki çeşit talep var. Devlet yatırım amaçlı olarak altın alabilir. Birikim az olunca devletlerin özellikle tasarruf amaçlı aldıkları altın miktarı da azalacak. Kullanım için de aynı şey geçerli. Bu noktadan hareketle ekonomilerin iyi gitmediği dönemlerde tasarruf artacağından altın fiyatları çok fazla yükselmez, hatta kriz devam ederse çok olmakla birlikte düşer” diye konuştu.
Topaç, yine altının en yüksek getiriyi sağlayan yatırım aracı olduğuna yönelik yanlış bir kanı olduğunu ifade ederek, en yüksek getiri aracının borsa olduğunu söyledi. Topaç, uzun dönemli hisse senedi yatırımının getiride emtiadan da altından da açık ara önde olduğunu ve ciddi servetler kazandırdığını belirtti.
Geçen ay gerçekleştirilen Halka Arz Seferberliği'nin başarılı olduğunu buna benzer çalışmaların yatırımcılara yönelik de yapılması gerektiğini söyleyen Topaç, “Aracı kuruluşlarında yatırımcı seferberliği gibi bir çalışma yapması gerek. Herkese görev düşüyor. Bu konuda sektör olarak da aracı kurum olarak da bir şey yapılmadı. 72 milyon içinde 150 bin yatırımcı var. Bu oran çok az. Yatırımcı seferberliğine halka açılan şirketler de katılmalı. Öyle parayı alıp kaçmak olmaz” dedi.
Yurt dışında Yatırımcı Kulüpleri adı altında faaliyet gösteren kurumlar olduğuna dikkat çeken Erhan Topaç, buna benzer bir oluşum gerçekleştirmenin en büyük hayallerinden biri olduğunu söyledi. Ayda 3-4 tane toplantı gerçekleştirdiklerini ve bunu artıracaklarını belirten Topaç, “yatırımcı kulüpleri oluşturacağız. Orada insanlar bir araya gelip sektörü öğrenip, yatırımcı bilincine sahip olacaklar. Bununla ilgili mevzuatta çalışmalar var. Gelen kişiler orada ufaktan hisse senedi alıp satacaklar. Beraber şirketleri tartışıp hangisine yatırım yapmaları gerektiğini öğrenecekler. Bu şekilde yatırımcı tabanı genişleyecek. Eğitimler olacak” diye konuştu.
Yurt dışındaki emeklilik fonlarının çoğunluğunun borsada olduğunu söyleyen Topaç, bu oranın ABD'de yüzde 60, Avrupa'da ise yüzde 40 olduğu bilgisini verdi. Topaç, Türkiye'deyse bu oranın yüzde 2,3 arasında olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye'de yatırımların çoğu likit fonlarda. Başka ülkelerde halkın yüzde 60-70 inde hisse senedi var. Bu özellikle gelişmiş ülkelerde böyle. Bizde tasarrufların sadece yüzde 6'sı hisse senedinde. Ülke nüfusunun yüzde 2'si hisse senedine yatırım yapıyor. Paranı uzun dönemde büyütüp geliştirmek istiyorsan, borsaya yatıracaksın. Krizler haricinde büyük getiriler sağlıyor. Ayrıca kriz dönemlerinde hemen satışa geçilmesi anlayışı da çok yanlış. Her şey tersten yapılıyor Türkiye'de. Krizde alıp normal zamanda satacaksın” şeklinde konuştu.
Hisse senedi yatırımının 3 ayın üstünde ise Türkiye'de uzun dönem yatırımı sayıldığını belirten Topaç, Türkiye'de bu anlayışın çok iyi gelişemediğini söyledi. Çocuğunun geleceği için hisse senedi almak, bireysel emekliliğe para yatırma ya da emekliliği için para biriktirme gibi yatırımların önemini vurgulayan Topaç, “bütün dünyada insanlar başka ülkelerdeki yatırımlarını uzun dönemli yaparken kendi ülkelerinde çok kısa süreli düşünüyor. Oysa bu alanda uzun dönemli yatırımlar ciddi servet kazandırabilir. İMKB'nin kurulduğu dönemlerde hisse senedine yatırım yapan insanların şu anda ciddi servetleri var. Bu anlamda uzun dönemli yatırımlar ciddi servetler kazandırır. Ama bu Türkiye'de böyle değil. Yatırımlar çok kısa dönemli. Yabancılar bizim ülkemizde bizden daha uzun dönemli yatırım yapıyorlar. Paranın ciddi olarak para kazanması, ancak hisse senedi yatırım ile ve uzun dönemli yatırım ile olur. Burada risk varsa o da kısa dönemli yatırım yapmaktır. 3 senenin altında yatırım yapmak risklidir. Hisse senedi bu faktörler dikkate alınırsa bütün yatırımlardan açık ara önde getiri sağlar” şeklinde konuştu.
Halka açılmanın şirketlerin ömrünü uzattığını ve açılmayanlarınsa en fazla 3. kuşağa kadar gidebildiklerini belirten Topaç, “Sabancı mesela halka açık olmasa ne olurdu, aile kaç parçaya bölündü. Hepsi hisselerini sattığı zaman kim alacaktı? Halka açık olmasaydı belki Sabancı diye bir şirket kalmazdı. Halka açık olduğu için şirketin geleceği kurtuldu. Koç da aynı şekilde, büyüyebilir miydi mesela bu kadar? Doğan Grubu keza aynı. Halka arzlara uzun vadeli bakmak lazım. Bu sektör gelişmezse Türkiye'nin gelişme şansı yok. İstihdamın gelişmesi ekonominin büyümesi buna bağlı” diye konuştu. Halka açılmada arz tarafının çok önemli olduğuna dikkat çeken Topaç, Halka Arz Seferberliği'nin bu anlamda çok önemli olduğunu söyledi. Topaç, “Şirketlere açılmanın faydalarını anlatmak, bunlardan yararlanabilmeleri için onları ikna etmek gerekiyor. Seferberlik bu anlamda çok başarılı. Bunun bir seferle kalmayacak olması da çok iyi. Bu sayede sermaye piyasalarına ilgi arttı” dedi. KOBİ'ler de uzun dönemli kalıcı olmak istiyorlarsa, 2- 3. nesle kadar uzanmak istiyorlarsa hiçbir seçenekleri olmadığını ve halka açılmak zorunda olduklarını söyleyen Topaç, “Finansal enstrümanlardan yararlanmayan şirketler uzun ömürlü olmuyor, yüzde 20 si ancak ikinci nesle, yüzde 4 ise üçüncü nesle kalabiliyor. Kalıcı olmak ve büyümek istiyorsan şirketi hem kurumsallaştırıp hem de halka açacaksın başka yolu yok” şeklinde konuştu.
Şu anda yaşanan ekonomik bunalımın geçici olmadığını ve 2008 krizinin etkilerinin devam ettiğini söyleyen Erhan Topaç, bu dönemde para çıkışı olurken tasarrufların yüzde 80'inin Orta Doğu ve Uzak Doğu'ya kaydığını söyledi. Şimdi bunların büyük bir balon oluşturduğunu ve tehlike yarattığını savunan Topaç, “Böyle anlarda para yer değiştiriyor. Bu dönemde Uzak Doğu iyi yapılandığı için para ve tasarrufların merkezleri buraya kaydı. Bu kriz Kuzey Atlantik ve ABD kriziydi ve daha devam edecek, sonra çok olmamakla birlikte ortam biraz iyileşecek. Bu dönemde Orta ve Uzak Doğu ülkeleri daha çok ayrıştı, daha az etkilendi. Paraları da var. Çin iki senedir ihracatla birlikte kendi iç pazarını büyütüyor. Türkiye ise benzer krizler geçirdiği için daha iyi durumda kaldı. Bankacılık sektörü iyi konumlanmıştı. Eskiye nazaran siyasi istikrarımız da var. Hükümet rahat karar alabiliyor. Bundan sonraki kriz çok daha zor ve büyük ihtimalle Uzak Doğu kaynaklı olur” diye konuştu.
Aracı kuruluşların, halka arzda aldıkları komisyon ücretlerine kısa dönemde baktığın zaman fazla gibi göründüğünü ama diğer ülkeler ile kıyaslandığında ve uzun dönemli bakıldığında çok yüksek rakamlar olmadığını vurgulayan Topaç, “komisyonları yüksek bulan şirketlerle konuşmak lazım. Bankadan kredi alsa ne kadar faiz veriyor, o para hiç gözlerine batmıyor. Halka arzlarda komisyonlar yasal paralardır. SPK, İMKB düşürüldü. Yüzde 1'leri onlar buluyor. Bunun dışında halka arzlarda aracı kuruluşların aldığı paralar var. Bu ne kadar halka açılacağınıza, büyüklüğe bağlı. Ayrıca hisseleri garanti ediyorsunuz. Aslında en çok para da orada gidiyor. Yani hisseler satılamazsa aracı kuruluş almak zorunda. Şimdi o şart da kalktı. Ama isteyen yine yapıyor. Yani toplasanız garanti dışında yüzde 2,3 arasında maliyet var. Bunlar yüksek faiz oranları ile kıyaslandığında fazla değil. Arzdan sonra elinizde bir sürü seçenek oluyor. Bir daha böyle bir maliyet yok. O yüzden komisyon ücretlerinde bahsetmenin hiçbir anlamı yok. Zaten bu oranların düşürülmesi de halka arzları çok fazla etkilemez” dedi.
Japonya'da 2. Dünya Savaş'ı öncesinden beri kapı kapı hisse senedi, devlet tahlilleri, özel sektör tahlilleri satıldığını, Japonya'nın bu şekilde büyük bir açılım yaşadığını, böylesine büyük bir ekonomi haline geldiğini söyleyen Erhan Topaç, Amerika'da da aynı yöntemin kullanıldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu işler çalışma meselesi, İnsanları eğiteceksin. Eskiden erişim olanakları daha sınırlıydı. Şimdi bir sürü kitle erişim olanakları var. Teknoloji gelişti. Kapı kapı dolaşmaya gerek yok. Yatırımcının bu olayı anlayabilmesi için yüz yüze temas lazım. Yatırımcı açısından kolay değil bu iş. Çünkü parasını oraya yatıracak. Bu yüzden eğitim çok önemli temas kurulup bilinçlendirilmeli.”
Sermaye piyasasının gelişmesi için yatırımcıların bilinçlendirilmesinin önemine dikkat çeken Topaç sözlerini şöyle sürdürdü: “Yatırımcıları hem eğitmek hem de uzun dönemli olarak bu konuda aydınlatmak çok önemli. Aktif ve belli bir rakamın üstünde portföy büyüklüğü olan yatırımcı sayısı çok düşük.
Yatırımcı sayısı 1 milyonu aştı ama 10 bin TL portföyü olan kişi sayısı 150-160 bin civarında. Türkiye'de 10 bin liranın üzerinde mevduat hesabı olan kişi sayısı ise 2 milyonun üzerinde. Demek ki sermaye piyasalarında yatırımcı sayısı çok düşük. Bunun artması lazım. Bunun için bilinçlendirme gerekiyor.”
Ankara Fen Lisesi'nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitiren Topaç, Önce Koç Holding Planlama bölümünde, sonra da Eczacıbaşı Planlama'da çalıştı. Eczacıbaşı'nın Londra merkezli bir şirketin satın alma sürecinde çalıştı ve sonra bu şirketin satınalma faaliyetlerinı yürütmek için 1998'de Londra'ya yerleşti. O dönemde piyasalarda büyük bir değişim yaşanıyordu ve bu değişimden etkilenen Erhan Topaç, orada 2 sene kaldıktan sonra 1990'da Türkiye'ye döndü ve aracı kurum kurmak için fizibilite çalışmalarına başladı. 1991'de Gedik Holding bünyesinde Gedik Yatırım'ı kurdu. Şirketin ana yapılanması 1993'te yetki belgelerinin hepsinin alınması ile tamamlandı. 1996'da çalışmaları sonucunda aracı kurumlar arasında ilk ISO belgesini alan kurum oldu. Hep çok iyi okullar okuduğunu, yüksek lisansını yaptığını ve doktora da yaptığını, bazı sebeplerden dolayı bitiremediğini ifade eden Erhan Topaç, koyu bir Fenerbahçe taraftarı. Hobileri arasında kitap okumak, yüzmek gibi etkinliklerin olduğunu söyleyen Topaç, günde 12 saat çalışıyor. Erhan Topaç aynı zamanda Bilgi Üniversitesi'nde Finansal İletişim dersleri veriyor. Topaç şirketlere danışmanlık da yapıyor.
Gedik Yatırım Menkul Değerler halka açılmak içinde başvurusunu yaptı. İMKB'nin ikinci halka açık aracı kurumu olacak olan Gedik Yatırım hisselerinin yüzde 15'ini 1,3 lira ile borsadan direk satış yöntemi ile halka açacak. Erhan Topaç, "Aracı kurumlar 32,8 milyon lira olan yatırırım bankası sermaye tabanına erişemeden halka açılamıyor. Gedik Yatırım'da bu rakam 36 milyona ulaştı. Daha önce de açılabilirdik. 2000'den beri şartları yerine getirdik. O dönem krize denk geldiği için açılamamıştık. Şeffaflık, denetim ve kurumsallaşma gibi şartları uzun zamandır yerine gitirmiştik. Halka açık gibi hareket ediyorduk" dedi. Topaç, yasal prosedürlerin bir kaç haftaya kadar biteceğini ve bu ay sonunda borsada olacaklarını söyledi.
İMKB'nin üçüncü, VOB'un ikinci büyük aracı kurumu Gedik Holding'in bir kuruluşu olarak 1991'de kurulan Gedik Yatırım, seneye 20. yılını kutlayacak. 2004 yılında Marbaş Menkul Değerler'in hisselerini devralan Gedik Yatırım, 2009'da çoğunluk hissesine sahip olduğu Marbaş Menkul Değerler A.Ş. ile birlikte İMKB hisse senedi piyasası işlem hacminin yüzde 6,18'sini gerçekleştirirken, tüm kurumlar arasında 3. sırada yer aldı. Vadeli İşlemler Piyasasında ise işlemlerin yüzde 9,28'ine aracılık eden kurum VOB'da ikinci büyük aracı olarak faaliyet gösteriyor. Kuruluş, özel aracı kurumlar arasında ise ilk sırada yer alıyor. Gedik Yatırım 24 şube ve acentesi Millenium Bank'ın 17 şubesi ile faaliyetlerini yürütürken son olarak PTT ile stratejik işbirliği anlaşması yapmıştı.