Hz. Âdem’in (as) ayak izi, Hz. Peygamber’in (sas) peygamberlere serdarlık yaptığı altın mekân, İslam’ın mübarek kabul ettiği ilk kıble Kudüs. 100 yıldır işgal altında olan peygamberler şehri , bundan tam 831 yıl önce şarkın en sevgili Sultanı Selâhaddin Eyyûbî tarafından kuşatıldı. Kuşatma şehri savunan Kudüs komutanı İbelinli Balian’ın 2 Ekim 1187'de şehri teslim etmesiyle sonuçlandı. Selahaddin'in Kudüs'ü almasıyla birlikte Kudüs Krallığı sona erdi.
Kudüs’ün fethine giden süreç
1185 Martında Kudüs Kralı IV. Baudouin ölünce ablasının oğlu V. Baudouin unvanıyla tahta çıkarıldı. Henüz küçük yaşta olan kralın da bir yıl sonra ölümü üzerine annesi Sibylle ile kocası Guy de Lusignan yönetime el koydular. Aynı yıl Kerek hâkimi Renaud de Châtillon’un Kahire’den Dımaşk’a giden bir Müslüman kervanına saldırması Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin sabrını taşırdı. Selâhaddin, 4 Temmuz 1187’de Hittîn mevkiinde yapılan savaşta Kudüs krallık ordusunu yok etti. Bu olayın ardından Müslümanlar Kudüs Krallığı’na ait büyüklü küçüklü elli iki şehri fethetti. Sıra Kudüs’e gelmişti.
Selâhaddîn-i Eyyûbî Kudüs’ü kuşattı
Selâhaddîn-i Eyyûbî, önce Kudüs’ün teslimini müzakere etmek için çağırttığı Haçlı heyetiyle Askalân’da görüştü. Hıristiyanların şehri teslim etmeyeceklerini söylemeleri üzerine Selâhaddin Kudüs üzerine yürüdü. Bunu duyan gönüllü mücahitler de orduya katıldı.
İslam ordusunda iktalı ve maaşlı askerlerin sayısı
12 bin süvariydi
. Yaya askerlerin sayısının ise daha fazla olduğu rivayet edilir. Haçlı ordusunun
2 bin şövalye
,
20 bin yaya
ve o çevreden toplanan hafif süvari birliklerinden meydana geldiği söylenebilir.
Selâhaddîn-i Eyyûbî 20 Eylül 1187’de Kudüs önünde karargâh kurdu. Üç gün sonra surda büyük bir gedik açıldı. Savunmayı yöneten Balian d’Ibelin, 30 Eylül’de Selâhaddin’in karargâhına gelip teslim şartlarını konuştu.
Selâhaddin çok az bir fidye ödemek şartıyla halkın şehri terketmesine izin verdi.
Ayrıca para bulamayan binlerce kişi de serbest bırakıldı
. Selâhaddin’in bu insanca davranışı Kudüs’ü zapteden Haçlılar’ın vahşetiyle tam bir tezat teşkil etmekteydi.
Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinde Kudüs
Mi’raç kandiline denk düşen 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü Selâhaddin ve İslam ordusu Kudüs’e girdi.
Haçlılar’ın seksen sekiz yıl önce kana buladıkları şehirde hiçbir taşkınlık yapılmadı
; Müslümanlar zafer sevincini olgunluk içinde kutladılar. Haçlılar Kudüs’ten çıkıp giderken Ortodoks ve Ya‘kūbî Hristiyanlar şehirde kaldı. Musevilerin de şehre yerleşmesine izin verildi. Hıristiyanlara ait kutsal yerlerin idaresi Ortodoks kilisesine teslim edildi. Bir süre Kudüs’te kalan Selâhaddîn-i Eyyûbî, Haçlılar tarafından saray olarak kullanılan
Mescid-i Aksâ’yı camiye çevirdi
. Nûreddin Mahmud’un Halep’te yaptırdığı minberin getirilmesini emretti.
Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinde surlar tamir ettirildi ve önlerine derin hendekler kazıldı. Burçlar inşa edildi. Sultan Kudüs’ün idaresini Fakih Ziyâeddin Îsâ’ya verdi, onun 1189’da ölümü üzerine de yerine Hüsâmeddin en-Necmî getirildi.
Şarkın en sevgili sultanı “Selahaddin Eyyubi”
Selahaddin Eyyubi 1137 yılında Tikrit Kalesi'nde doğdu. Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'nin hizmetindeydi. Annesi Selçukluların Harim emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harimi'nin kız kardeşidir.
Çocukluğu Tikrit Kelesi'nde, elinde kılıçtan daha çok kalemle, hocasıyla Öklit geometrisine çalışarak, çözülmesi zor soruları çözerek geçti. Bu Selçuklu'nun iyice zayıfladığı bir dönemdi. Bağımsızlığını ilan etmiş bir Selçuklu valisi olan Nureddin Mahmud Zengi onu, babasını ve amcasını Musul'a çağırdı. Sarayda emir ona harita üzerinden bire bir savaş taktikleri dersi verdi.
Babası ve amcasıyla birlikte haçlılara karşı yapılan savaşlara katıldı. Cesaretiyle övgü topladı. Saraya alındı ve burada devlet teşkilatı ve idaresini öğrendi. Babası Şam amcası Humus valisi oldu.
Vali olduğu günlerden sonra hem Fatimiler hem de Haçlılar uğraşmak zorunda kaldı ve hepsinde galip geldi. 1170, 1171 ve 1173 yıllarında Kudüs Haçlı Krallığı'na karşı seferlere çıktı. Nureddin Mahmud Zengi ölünce, yerine on bir yaşındaki oğlu el-Melikü's-Salih İsmail geçti. Selahaddin ona sadık kaldı ancak devleti yönetemeyecek yaşta olduğu için karışıklıklar başladı. Selahaddin Nureddin Mahmud Zengi kurduğu devlet dağılmasın diye harekete geçti. İsyancıları bastırdı, Musul ve Halep'i kontrol altına aldı.
Bu başarıların ardından Abbasi halifesince Sultanlığı onaylandı ve devletin başına geçti.
Selahaddin bir yandan devleti dağılmaktan kurtarmak, Ortadoğu da İslam birliğini sağlamak için uğraşırken bir yandan da Haçlılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Çok başarılı bir komutan cömert, erdemli ve kararlı bir hükümdar olarak ünlendi.
Selahaddin, Hittin denilen yerde Haçlılar'la yaptığı meydan savaşında büyük bir zafer kazandı. Kuyularıyla ünlü Hittin'de Haçlı ordusuna bir yudum bile su bırakmadı. Haçlı ordusu imha edildi, bir kısmı esir alındı. Esirler arasında Kral Guy de Lusignan ve Renauld de Chatillon da vardı. Selahaddin bu zaferden sonra hızlı bir fetih hareketine girişti, sıra Kudüs'e gelmişti. 20 Eylül 1187'de Kudüs'ü kuşattı. Mi'rac'ın yıl dönümü olan 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü dayanamayan Kudüs ordusu şehri teslim etti. Böylece Selahaddin Eyyubi 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son verdi. Şehre girdiğinde 'da secdeye yatıp şükretti.
Batı Avrupa ülkeleri Kudüs'ü almak için yeni bir Haçlı seferi düzenlendi. Başında İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli Richard) olan ordu bir yıl boyunca Kudüs'ü kuşattı, başarıya ulaşamadı.
Selâhaddin, 27 Safer 589’da (4 Mart 1193) Dımaşk’ta vefat etti.
Haçlılar gerçek bir İslâm kahramanı gördü
Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selâhaddîn-i Eyyûbî, Türk-İslâm tarihinin en tanınmış kahramanlarından biridir. Mehmed Âkif Ersoy onu “
Şark’ın en sevgili sultanı
”, Fransız tarihçisi Champdor “
İslâm’ın en saf kahramanı
” diye nitelemiştir. Selâhaddin kaynakların ittifakla belirttiğine göre dindar, merhametli, cömert, güler yüzlü, vakur, sağlam iradeli, mert ve heybetli bir kişiydi. Her konuda Nûreddin Mahmud Zengî’nin takipçisi, onun başlattığı eserlerin tamamlayıcısı olmuş, yeni bir devlet kurduğunu bile iddia etmemiştir. Müslümanlar onun şahsında
ideal bir sultan
, Haçlılar
gerçek bir İslâm kahramanı
görmüştür. Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz edilmiştir.