Osmanlı’da Ramazan’a özel gelenekler arasında musiki de önemli bir yer tutuyordu. Davuldan ilahilere kadar pek çok unsur Ramazan ayının musiki gelenekleri arasındaydı. İstanbul Ünivesitesi Dini Musiki Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ubeydullah Sezikli, Ramazan musikilerini Yeni Şafak’a anlattı. Ramazana oruç ibadeti ve Kadir Gecesi’ni içinde bulundurması nedeniyle, Osmanlı toplumunda büyük önem verildiğini anlatan Sezikli, şu bilgileri verdi: “Ramazanda Ramazan ilahîleri okunurdu. Ramazanın ilk 15 günü ‘Merhaba’ yani gelişini neşeyle karşılayan, son 15 günü ise ‘Elveda’ yani hüzünle vedalaşma geleneği vardı. Mesela ilk 15 gün şöyle okunurdu:
MUSİKİ İLE FARKINDALIK OLUŞUYOR
Sezikli, musikilerle verilen mesajların nedenini ise şöyle anlattı: “TV yok, Radyo yok, hiçbir şey yok o dönemlerde. O aylar için bir farkındalık oluşturmalısınız ki halk bu aya tam anlamıyla kendini verebilsin. Tam bir idrak ile Ramazan’ı yaşayabilsin. Ramazan musikileri de bu idraki yaymak için önemli bir araç tabi.
Biz bunu geçmişte Osmanlı topraklarını gezen Batılı seyyahların hatıra yazılarından görüyoruz. Ramazan-ı Şerif’in veya kandil gecelerinin farklı geceler olduğunu onlar da anlamışlar. Batılılar, Anadolu veya Balkan şehirlerine girer girmez atmosferin farklı olduğunu anlıyorlar. İnsanların bir arada cem olduğunu, tüm hissiyatlarıyla bu aya yöneldiklerini gözlemliyorlar. Peki onlara bunu hissettirecek ne yaptık? Ramazan eğlencelerinden, Mahyalardan tutun, Musiki, Fasıllar ile hatta sahurda çalınan davul bile bunun farklılığını onlar da oluşturuyordu.”
Sahura kalkamayana temcit
Ubeydullah Sezikli, Osmanlı’daki temcit geleneğini şöyle anlattı: “İlk günden itibaren sahura kalkamayanları uyandırmak için minarelerden temcit okunurdu. Bir de bu temcitlerin yanında minarelerde okunan Ramazana has ilahiler vardı. Buna da Ramazan ilahileri diyoruz. Anadolu’da bunlar hep uygulanmış. Mesela Kütahya’da hala temcit okunuyor. Niye, ‘kalkın artık sahur vakti geliyor hazırlık yapın’ anlamında okunuyor.”