Hangimiz gökyüzüne bakarken bir yıldız kaydığında kendini şanslı hissetmez ve bir dilek tutmaz? Ya da bilindik ama acı dolu bir an için söylenen o cümle “Bir yıldız daha kaydı…”, “Bu kayan yıldızlar nereye gidiyor ki?”
“Yıldız Tozu” filmi de 22 Eylül’de izleyenleri tam da bu duyguları bir arada beyaz perdede yaşatmaya ve hatta bir an durup düşündürmeye hazırlanıyor. Yaşayan en önemli hikâyecilerimizden biri olan Mustafa Kutlu’nun çocuklar için kaleme aldığı tek çocuk kitabı Yıldız Tozu, 2004 yılında Erdem Çocuk etiketiyle okurlarıyla buluşmuştu. Türk hikâyeciliğinin önemli ismi Kutlu’nun aynı adlı eserinden beyaz perdeye uyarlanan “Yıldız Tozu” filmi, kardeşlik bağlarının gücünü ve sevginin hiçbir zaman kaybolmadığını iki kardeşin gözünden anlatıyor.
Aile ilişkilerinin ve kardeşlik bağının önemini anlatan film, berrak bir yaz gecesi Kenan ve ağabeyi Mustafa’nın evlerinin damında sırtüstü uzanıp yıldızları seyrederken kendi yıldızlarını seçmesiyle başlar. Günün birinde Almanya’daki dayısı memlekete gelirken Mustafa’ya bisiklet getirir. Mustafa, bisikletini o kadar sever ki kardeşi Kenan’ı bile yaklaştırmaz yanına. Kenan her defasında yalvarır, huysuzluk çıkarır fakat ağabeyi bisikletini paylaşmak istemez. Bir gün dayısıyla damda otururken bir yıldız kayar. Kenan kayan yıldızlara ne olduğunu sorar. Dayısı “Eğer bir yıldız kaydıysa o yıldızın sahibi ölmüştür” diye anlatır. Kenan üzülür, kayan bir yıldız görmek istemez. Bir sabah erkenden, delicesine bir gürültüyle kapıları çalar. Gelen, ağabeyinin yakın arkadaşı Abdurrahman’dır. Kenan’ın bisikletle şarampole yuvarlandığını haber verir. Oysa herkes Kenan’ı evde sanar. Anne ve babası Kenan’ın yanına koşarlarken, ağabey Mustafa bu kaza için kendini sorumlu tutar. Kenan’ın durumu ciddi olunca, Mustafa şehre götürülen kardeşinden bir haber alıncaya kadar büyük bir duygu yoğunluğu yaşar. Çok sevdiği bisikletini tekrar görmek bile istemez. Evlerinin damında, bu kez Kenan olmadan yıldızları seyreder. Kayan bir yıldız görür. Bu Kenan’ın yıldızıdır. Olanca hızıyla yıldızı tutmak için koşar. Küçük bir kasabada, kardeşini kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalan bir çocuğun duygu dolu öyküsünü anlatan filmin yapımcılığını Ahmet Sönmez yönetirken, başrolleri; Süleyman Biçen, Berat Çağan, Toprak Can Adıgüzel, Serdar Özer, Devrim Açelya Yılhan, Türkü Turan, Birgül Ulusoy, Egemen Duman, Ahmet Yılmaz ve Mihrimah Cankur paylaşıyor. Biz de izleyenleri çocukluğuna götürecek filmin yönetmeni Ahmet Sönmez ile konuştuk.
Oğlumun isteği üzerine filmi çektim
Yönetmen Ahmet Sönmez, büyük oğlunun altı yaşlarındayken kitap okumaya başladığını belirterek, okuması için Mustafa Kutlu’nun Yıldız Tozu kitabını aldığını söylüyor. Sönmez, “Kitapta iki hikâye vardı. Oğlum da kitabı okuduktan sonra ‘Baba Yıldız Tozu’nu film yapar mısın?’ demişti. Bir buçuk yıl önce de Mustafa Kutlu’nun bir hikâyesini film yapma duygusuyla başladık. Bir yandan oğlumun isteği üzerine bir yandan da bu tarz hikâyeler Türk sinemasında artık yapılmadığı için bu eseri film yapmaya karar verdik” şeklinde anlatıyor. Ardından Mustafa Kutlu’yu arayıp Yıldız Tozu’nu film yapmak istediğini dile getiren Sönmez, sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Mustafa ağabeyi bir gün aradım. ‘Hikâyeyi film yapmak istiyorum’ dedim. O da başka birine vermiş hikâyeyi. Çok üzüldüm. Sonra Mustafa ağabey, ‘O, yıllardır yapacağım dedi, yapamadıysa tamam derse sen yap’ dedi. Arkadaşla konuştuk. ‘Sen yapabilirsin’ deyince, Mustafa ağabey de onay verince 6-7 ay hikâyeye çalıştık, ondan sonra iş gerçekleşti.”
Temel insani duygulara dikkat etmeye çalıştım
“Filmde anne ve baba üzerinden kurduğum birçok temel kanaatler oldu” diyen Sönmez, “Mesela Mustafa Kutlu’nun da bir söylemi vardır. ‘Kanaatkar ekonomi’ der. Biz kanaatkar ekonomiyi unuttuk. Çok kanaatkar yaşadığımız toplumda var olanı iyi değerlendiren bir toplum idik. Az, öz ama kendi içinde doğru değerlendiren. Ben de film de temel insani duygulara dikkat etmeye çalıştım” ifadelerini kullanıyor.
Yıldız Tozu 1960’lar da geçse de Sönmez, hikâyeyi 1980’li yıllara uyarlamış. 1980’e uyarlamasının sebebini ise şu sözlerle anlatıyor: “1982 toplumsal dönüşümümüzün olduğu yıllar. Ülkemizde hem darbe sonrası hem rahmetli Özal döneminde bir dönüşüm yaşadık. Tam o dönüşümler başlamadan en saf haliyle öncesini yapmak istedik. Anadolu’daki o irfanı, o duyguları en saf halini o döneme getirerek yaptık”
“Hayatın kendisine dokunan, aileye ve kardeşlik ilişkilerine dokunan Anadolu irfanı üzerinden bir hikâye anlatmak istedik” ifadelerini kullanıyor.
Çocuk oyuncular için unutulmaz anılar
Yönetmen Ahmet Sönmez, Kutlu’nun hikâyeyi Ezincan’ın Kemaliye ilçesinde yazdığı için hikayeye sadık kalmak adına filmin çekimlerinin Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde yaptıklarını söylüyor. “Aynı koku, aynı ruh olsun diye orada çekimleri yaptık” ifadelerini kullanan Sönmez, filmde oynayan çocukları İstanbul’dan götürdüklerini söylüyor. Sönmez, “Aslında baktığımızda hepsinin elinde telefon ve tablet var. Ama çocuk oyuncularımız Erzincan’da dönüştü. Bir çocuk oyuncumuz bir teyzeyle ceviz kırıyordu, bir başkası odun kesiyordu, diğeri beştaş oynuyordu. Ellerinde tablet yoktu ve oraya adapte oldular. Çocuklar birbirini korumayı, kollamayı, gruplaşmayı, beraber iletişim kurmayı orada öğrendi” diyor.
Mustafa Kutlu’nun hikâyeleri sinematografik
“Mustafa ağabey hikâye yazıyor ama aslında sinemacı” diyen Sönmez, Kutlu’nun bütün hikâyelerinin sinematografik bir anlatımı olduğunu, adeta bir senaryo yazar gibi yazdığını ifade ediyor. Bu yüzden de hikâyeyi beyaz perdeye uyarlarken zorlanmadığını söyleyen Sönmez, “Mustafa ağabeyin kitaplarında enteresan bir şey var. Yeni kurgulanmış bir karakter sokmak çok zor” diyor. Hikâyedeki bütün karakterlere yüzde 90 sadık kaldığını söyleyen Sönmez, “Hiçbir şey değiştirmeden, hikâyede var olan karakterlere yan hikâye yazdım. Filmde tüm karakterler var bir tek Feridun dayı hikâyede bisikleti bırakır ve geri döner. Dayıya bir yan hikâye yazıp, ana karakterin özellikle kardeşlerden büyük olanın hikâyesiyle paralel bir hikâye kurdum” şeklinde dile getiriyor. “Bu bir çocukluk filmİ” diyen Sönmez, “Muhtemelen benim yaşlarımda olan kişiler kendi çocukluklarını, anılarını, yaşadıklarını hatırlayacak” ifadelerini kullanıyor ve sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Yeni nesil çocuklar da hayatın var olduğunu anlayacaklar. Filmdeki o iki kardeş arasındaki çatışmanın bugün de aynısı var. Belki atmosferler farklı ama aynı çatışmayı hissedecekler. Sevdiklerine sarılma duygusunu, sıcaklığı, öz güveni hissettirmek istiyoruz. Anadolu’da hata yapıldığında çocuklara kızılmaz, sadece hoş görürlerdi.”