Cinsiyetsiz bir toplum oluşturmaya çalışan LGBT akımları teknolojiden eğitime, çizgi filmlerden giyim sektörüne kadar çocukların dünyasında yer edinmeye çalışıyor.
Bu durum ise çocukların LGBT lobilerinden nasıl korunacağı sorusunu gündeme getirdi. Uzmanlar, çocukları bu tür yıkıcı akımlardan korumak için aileye çok önemli görevler düştüğünü belirtiyor.
Yeni Şafak'a değerlendirmelerde bulunan YEKDER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Gülsüm Pehlivan Ağırakça, çocukların 'rol modelden' mahrum bırakılmaması gerektiğine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
"ÇOCUKLAR TOPLUMSAL ROL MODELDEN MAHRUM BIRAKILMAMALI"
Anne ve babalara düşen görevin modern dönemde daha kritik hale geldiğine dikkat çeken Ağırakça, "Çocuklar, aile içerisinde öğrenmesi gereken maddi ve manevi değerleri öğrenememekte, cinsiyetine ait rollerden model eksikliği veya ihmali sebebiyle mahrum kalmaktalar. Bugün her zamankinden daha fazla yetişkin rehberliğine ihtiyaç duyan çocuk ve gençler önce aile içerisinde sonra da toplumda rol modellerden mahrum edilmemeliler" uyarısında bulundu.
GÜÇLÜ AİLE YAPISI DEVLET POLİTİKASININ BİR PARÇASI OLMALI
Aile kavramının güçlenmesi için anne ve babalarının gelişiminin daha önemli hale geldiğini ifade eden Ağırakça, "." ifadelerini kullandı.
"CİNSİYETİN VARLIĞINI YOK SAYAN SEKTÖRLER İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Değişim ve dönüşümün çok hızlı olduğu modern dönemde 'aile' tanımının da değişmeye başladığını ifade eden Ağırakça, şöyle devam etti:
"Anne babanın temel yapı taşı olduğu aile anlayışından taşıyıcı anne, taşıyıcı baba ya da anne-baba yerine sadece ebeveyn kavramının tercih edilmeye başlandığı çok farklı aile modellerinin kabul gördüğüne şahit olmaktayız. Esasında 'insan'ın ne olduğu sorusu ile yeniden karşı karşıya kalmış durumdayız. Fıtratın sorgulandığı, bir 'yaratılış' sabitesinin olup olmadığı meselesinin cinsiyetin varlığına kadar indirgendiği, cinsiyetin, yaratılıştan ziyade bir seçim olarak sunulduğu ve özgürlükler kapsamına girdiği bir algı dünyası içerisindeyiz. Bu bağlamda çocukluktan itibaren kıyafetten oyuncağa tüketim nesnelerinin şekil değiştirmeye başladığı ve cinsiyetin varlığını yok sayan bir reklam ve endüstri sektörü ile karşı karşıyayız. Modanın vitrine koyduğu ve geçer akçe olarak gösterdiği kostümler, daha eril bir kadın ve daha dişi bir erkek modeli oluşturmaya yönelik tasarımlar içermektedir.
Kadınların, sosyal hayatta eril tutumlar ve davranışlar sergilemesi bir yandan teşvik edilmekte diğer yandan aynı tavrın özellikle aile içerisinde sürdürülmesi şikâyet konusu olmaktadır. Erkeklerin, dişi özellikler sergilemesi ise daha çok kılık kıyafet, süslenme biçimi gibi görsel yönlerde ortaya çıkmaktadır. Ancak zahirin batına etkisi olduğu gerçeğinden hareketle şekilde başlayan bu dönüşümün zamanla ruha da tesir ettiğini, ilgi ve eğilimlerin bu doğrultuda değişim gösterdiğini söylemek mümkündür."