Evimin balkonundan baktığımda ışıl ışıl karşı sahilden bana gülümseyen bir tarihi yapı var: Topkapı Sarayı. Son zamanlarda ise özellikle geceleri yeni ışıklandırmasıyla adeta bana göz kırpıyor. Geçtiğimiz hafta müze olduktan tam 100 yıl sonra ilk kez kapılarını gece ziyaretine açan Topkapı Sarayı Müzesi’ne gittiğimde bu yüzden kendimi özel bir buluşmanın içinde hissettim. Karşı kıyıdan bana el sallayan Topkapı Sarayı Müzesi’nin bahçesinde dolaşmak, köşklerinde soluklanmak, ağaçlı yollarından geçip mescidinde namaz kılmak ve terasından İstanbul’un eşsiz manzarasını seyre dalmak benim için unutulmaz bir anıydı. Vakit dolup o gece Külkedisi gibi saraydan ayrıldığımda kendimi bir masaldan uyanmış gibi hissettim. Tattı bir rüyaydı. Ama bir yanı ne kadar masalsı olsa da diğer bir yanı yüzlerce yıllık geçmişe açılan gerçek bir hikayeye doğru adeta bizi çağırıyordu.
400 yıllık saltanatın ev sahibi
400 yıl Osmanlı İmparatorluğuna ev sahipliği yapan Topkapı Sarayı’nın her kapısı ayrı bir tarihi döneme açılıyor. İçimizi ferahlatan avluluları, Boğaz’a nazır köşkleriyle ve eşsiz manzarasıyla her ziyaretçisini dünün ve bugünün İstanbul’unda buluşturan tarihi bir adres burası. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğun 400 yılında devlet idaresinin merkezi olan İstanbul Sarayburnu’ndaki Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478 yılında yaptırılmış. Zamanla pek çok padişah tarafından yeni yapılar eklenmiş ve bugünkü şeklini almış. Sarayda 4 bine yakın kişinin yaşadığı dönemler olduğu kayıtlarda yer alıyor.
Saray kapılarını Osmanlı’da ilk yabancılara açmış
Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırdığı 19. Yüzyıla kadar da Osmanlı padişahlarının resmi ikametgahı olan bu tarihi yapı her zaman yoğun ilgi görmüş. Topkapı Sarayı’nın adeta bir müze gibi ziyarete açılması ise Abdülmecid dönemine kadar uzanıyor. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilmiş ve daha sonra da sarayı yabancılara göstermek bir gelenek haline gelmiş. Atatürk’ün emriyle ise 9 Ekim 1924 tarihinden itibaren halkın da ziyaretine açılan Topkapı Sarayı 1985 yılında ise UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiş. Marmara Denizi, Boğaz ve Haliç arasında kalan bu tarihi saray müze olduktan tam 100 yıl sonra ilk kez geçtiğimiz hafta gece ziyareti için de kapılarını açtı.
Gece sarayda unutulmaz bir gezi
Tarih meraklılarını geçmişe doğru yolculuğa çıkaran gece turlarının başlangıç ve bitiş noktası işte bu önemli eserin Bab-ı Hümayun Kapısı oldu. Bab-ı Hümayun kapısından girilen saray üç bölümden oluşuyor. İlk bölüme Osmanlı döneminde de halkın belli günlerde girebildiğini biliyoruz. Babı Hümayun’u Babüs Selam’a bağlayan ağaçlıklı yol ise sultanların Cullüs, Sefer, Cuma Selamlıklarına geçtikleri alan olarak pek çok görselde ve tarihi kayıtta yer alıyor. Gezi kapsamında ziyaret ettiğimiz ikinci avluda yer alan Divan-ı Hümayun, Kubbealtı ve Saat Galerisi’ydi. Bu adresler hem gece hem gündüz ziyaretçileri için de öne çıktığını söyleyelim. Harem bölümünde ise gece ziyaretçileri için Karaağalar Mescidi, Karaağalar Taşlığı, Cariyeler Koridoru, Valide Sultan Dairesi, Hünkar Kasrı, 3. Murat Has Odası, Gözdeler Dairesi, Mabeyn Taşlığı, Altın Yol ile yeni sergi düzeniyle yakın zamanda açılan Kuşhane Mutfağı görülmek istenen adresler arasındaydı.
Efendimiz’in emanetleri
Biz ise Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusunda yer alan Arz Odası, Fatih Köşkü ve Hazine Dairesinin yanında geçtiğimiz yıl depolardaki koleksiyonların da gün yüzüne çıktığı ve gündüz önünde uzun kuyruklar olan Mukaddes Emanetler Dairesi’ni ilk durak olarak kendimize seçtik. Bizi içerde 24 saat Kur’an-ı Kerim okuyan hocalardan birinin güzel sesi karşıladı. Burada geçmişte sadece Ramazan aylarında ziyarete açılan Hz. Osman dönemine ait mushaftan, Hz. Fatıma’nın gömleğine, Hz. Ali’nin sarığından, dört halifenin kılıcına, Peygamber Efendimizin (sav) içtiği su tasından, Sakal-ı Şerifine, Hırkasından, Kadem-i Şerif’e kadar pek çok kutsal emaneti görmenin bahtiyarlığını yaşadık. Ayrıca o gece dünyaca ünlü Hazine Sergisi içerisinde yer alan Kaşıkçı Elması, Topkapı Hançeri ve Altın Taht gibi şaheserler görülmeye değerdi.
Gruplar halinde gece gezilecek
İlk gece ziyareti bizim için unutulmaz olsa da bundan böyle her Cumartesi akşamı devam edecek. Ziyaretler ise gruplar halinde yapılacak. İlk grup saat 21.00’de ikinci grup ise 22.00’de içeri alınacak ve grupların 300 kişiyi geçmemesine dikkat edilecek. Ziyaretçi sayısı belli bir sayıda tutulmak istendiği için olsa gerek bu ziyaretlerde geziye özel biletler gişeden alınacak ve Müzekart akşam ziyaretlerinde geçerli olmayacak.
Sarayın gece hayatı merak ediliyordu
Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, yaz döneminde cumartesi akşamları Topkapı Sarayı’nın gece ziyaretçilerine açık olacağını belirtterek şunu söyledi: “Gerek açık gerek kapalı alanları ziyaretçilerimizin gezmesini sağlamak amacıyla bir proje hazırladık. Topkapı Sarayı tarihinde ilk defa böyle bir proje gerçekleştiriyor.” Kocaman, Topkapı Sarayı’nın 400 yılı aşkın süre Osmanlı Devleti’ne ev sahipliği yaptığını ifade ederek, “Gerek harem gerekse selamlık bölümü olsun, herkes tarafından özellikle buradaki hayatın gecede nasıl olduğu merak ediliyordu. O merakı gidermek amacıyla projeyi hayata geçirdik” diye konuştu. Sarayın her cumartesi 21.00-23.00 saatlerinde gezilebileceğini dile getiren Kocaman, iki saatlik süreçte sarayın tüm bölümlerinin açık tutulacağını söyledi.
Gece hayat devam ediyor aslında
İlhan Kocaman, güvenlik nedeniyle belirli bölümlerde elektrik olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bizim hedefimiz özellikle grup halinde gezdirebilmek. Elektriksiz bölümlerde gezilerin bireysel anlamda zor olacağını düşündüğümüz için Babüsselam Kapısı’nda grup oluşturup gezdireceğiz. Tur şirketleri, rehberiyle birlikte gelen ekipleri kendileri gezdirirken, bireysel olarak gelenlerden grup oluşturup, kendi personelimizin öncülüğünde gezilerini sağlayacağız. Fatih Köşkü, Mukaddes Emanetler olsun, aslında burada gece de hayat devam ediyor. Çünkü Mukaddes Emanetler’de, Yavuz Sultan Selim’den günümüze kadar 24 saat Kur’an-ı Kerim okunması devam ediyor. Bunu gece ziyaretçilerimiz görecek.”