Beş yıl önce karaciğer safra yolu kanseri teşhisi konulan Şule Kırnel’in yaşadıkları aslında sayısız onkoloji hastasının nasıl bir tedavi sürecinden geçtiklerini gözler önüne seriyor. Tedavi olabilmek için İzmir’den İstanbul’a gelen 43 yaşındaki Kırnel, hastalık tanısı aldıktan sonra karaciğerinin yüzde 20’sini ve safra kesesini kaybetmiş. Bunun üzerine altı ay kemoterapi görmesine rağmen hastalığı yeniden nüksetmiş. Onkologunun artık yaşam şansı vermemesi üzerine İstanbul’da farklı hastanelerde tedavi görmeye başlayan Kırnel, “Hastalığım her iki ayda bir tekrar etti ve dört açık cerrahi geçirdim. Sayısız kemoterapi aldım ve hala kemoterapi görüyorum” dedi.
Zaten yaşam şansın bu kadardı
Beş yıldır tedavi olabilmek için elinde avucunda ne varsa sattığını söyleyen Kırnel, neler yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Devlet hastanelerinde kemoterapilere ücret ödenmiyor. Fakat biz özel hastanelerde ücret ödemediğimiz takdirde tedavi olma şansımız yok. Benim haftalık tedavim neredeyse iki bin liraya geliyor. Haklarınızdan bahsettiğiniz zaman da ne yazık ki benim gibi hastalara kapı gösteriliyor. Devlet hastanesine gitmek tabii ki istiyorum ama dosyamın çok iyi bir dosya olmadığı söyleniyor. ‘Zaten yaşam şansın bu kadardı’ denilerek bakmadılar. O yüzden mecburen özel hastaneye gidiyorum.
Bir yılda 140 bin lira harcadım
Ben İzmir’deki özel hastanede kemoterapi sürecimde hiçbir ücret ödemedim ama İstanbul’a geldikten sonra para talep edildi. Bir yıldır 140 bin lira harcadım tedavime ve üç aylık tekrar bir tedavi sürecim başladı.
Cerrahla pazarlık yapılıyor
Ameliyatlarda bizzat cerrahla pazarlık yaşanıyor. Cerrah size 50 bin, 60 binden kapı açıyor. En son dördüncü operasyonumdan 50 bin liraya yakın bir para ödedim. Artık sürümden kazanılır diye bir şey var. Çünkü aynı doktor beni dört defa ameliyat etti. Biyopsime de 2015 yılında 12 bin lira para ödemiştim. İlk ameliyatıma 25 bin lira ödedim. Ameliyat harici hastaneye hizmet bedeli olarak geceliğine 2 bin 500 lira yatak parası ödedim ve 15 gün boyunca yattım bu hastanede. Elimizde ne varsa hepsini bıraktık çıktık. Tabii ki ücretleri ödediğimde hiçbir resmi işlem yapılmadı.”
Yapacak bir şey yok kemoterapi de kaldıramaz
Tedavi için Malatya’dan İstanbul’a gelen 52 yaşındaki Hatice Ceylan da Şule Kırnel gibi Türk Kanser Derneği’nin onkoloji hastalarına ücretsiz olarak hizmet verdiği Mucize Evi’nde kalıyor. Tıpkı Kırnel gibi de sağlığına kavuşabilmek için mal varlığını bu yolda harcamış. 10 sene önce bir rahatsızlık geçiren Ceylan, yumurtalık kanseri tanısı alır almaz rahmini kaybetmiş. Sonrasında kemoterapi görmüş fakat beş ameliyat daha geçirmiş. Ankara Üniversitesi’nde 12 bin liraya özel bir operasyon geçirmesine rağmen hastalık yakasını bırakmamış.
En sonunda doktorların ‘Alın eve götürün. Yapacak bir şey yok. Daha kemoterapi de kaldıramaz’ dediğini söyleyen Ceylan, “Biz de İstanbul’a geldik. Üç ay tedavi gördüm burada. Evimizi sattık, tarlamızı sattık. Üç ay sonra karaciğerim temizlendi. Üç yılın sonunda ise beynime sıçradı bu sefer. Gamma Knife diye bir tedavi var. Onu uyguladılar 15 bin liraya. Bir iki ay sonra tekrar bir nödül daha çıktı. Şimdi onun peşindeyiz. Her gittiğimizde 600 - 700 gidiyor” dedi.
Hastalık abartıldığı gibi değil
Hastalığın öyle abartıldığı gibi bir hastalık olmadığını ifade eden Onkoloj Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, ise tedavilerde başarını oranını şu şekilde ele aldı: “Bu hastalığa eskiden yüzde 50 derdik ama artık yüzde 60 kesin iyileştiğini söyleyebiliyoruz. Bazı türlere göre yüzde altmış başarı biraz daha aşağıya çekiliyor ama bazılarında da yüzde 95, 100’e de yaklaşılıyor. Mesela üreme hücrelerinden kaynaklananları çok rahat tedavi edebiliyoruz. Meme kanserini yüzde 70, 80 rahatlıkla tedavi ediyoruz. Yeni ilaçlar geliştiriliyor. O sayede başarı oranı yükselmeye başladı ama bizim isteğimiz de yeni hasta ortaya çıkmasın.”
Özel hastaneler hastalığı köpürtme eyleminde
Özel hastaneler ile sigortaların hastalığı köpürtme eyleminde olduğuna dikkati çeken Dizdar, “Hasta ameliyata alıncağı takdirde parayı geri alacaklarını biliyorlar. Bunun dışında ‘Senin tümörün on santim, senin ederin budur. Tümör iki santim, senin ederin budur’ şeklinde bir tedavi yaklaşımı doğru değil” dedikten sonra Türkiye’nin kanser tedavisindeki son durumunu değerlendirdi:
Devlet standart tedavilerin hepsini ödüyor
“Devlet bu konuda son derece cömert. Bütün tetkikleri ödüyor. Standart tedavilerin hepsini ödüyor. Birleşik Devletler’den hiçbir farkımız yok ama ‘Hastalık yükü ne kadar?’ derseniz. Biz de çok fazla. Amerika bunların hepsini ödüyor mu? Yok, ödemez. Özel sigortası olanlar Türkiye’de hepsini ödüyor mu? Hayır, ödemez. Birinci tedaviyi öder. O akıllı ilaç denilen pahalı yöntemlerin yüzde doksanını ödüyor. Ancak endikasyon dışı dedikleri bir grup var. Orada da artık aylık maliyet on binleri bulmaya başlıyor ve beklenti yok. Devletin onu ödememesi normal.”
En önemli sorunumuz sağlık okur yazarlığının olmaması
Son yüzyılda kanser görülme sıklığının artmasını değişen alışkanlıklara bağlayan Prof. Dr. Canfeza Sezgin, “Kanser, erken tanı-tarama yöntemleriyle teşhis edildiği zaman korkulacak bir hastalık olmaktan çıkıyor. Bizim en önemli sorunumuz ülkede sağlık okur yazarlığının tam olmaması. Hastalar onkologlarıyla yeterli diyaloga giremiyor. Kişi hangi tedaviyi ne için aldığını tam bilemiyebiliyor. Bir onkolog çok farklı sorunlarla uğraştığı için hastaya bazen yeterli zamanı ayıramayabiliyor” dedi.
SGK’nın immünoterapi ilaçlarını karşılama durumu yok
Özellikle melanom, böbrek kanseri ve lenfomanın bazı türlerinde immünoterapi ilaçlarını SGK’nın geri ödeme listesine aldığını söyleyen Sezgin, “Fakat yurt dışında ruhsatlı olan akciğer kanseri ve birçok kanserde geri ödeme listesine henüz alınmadı. Sağlık Bakanlığı’na başvurduğumuz zaman kullanım iznini alıyoruz. Çünkü bilimsel kanıtları var ama burada hastayla SGK karşı karşıya geliyor. SGK’nın bu saydığım üç hastalık dışında immünoterapi ilaçlarını karşılama durumu yok. Biz hastaya bunu bilgilendiriyoruz.
Aylık maliyetleri elli bin lirayı bulan tedaviler var
Aylık maliyetleri elli bin lirayı bulan farklı farklı tedaviler var. Bunları Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sadece Türkiye değil bakın Avrupa’da ve Amerika’da birçok kurumun, özel sigorta şirketinin bunları doğrudan karşılayabilme yeteneği yok. İngiltere’de mesela çok katıdır. Kolay kolay yeni ilaçları onaylamaz. Amerika’da zaten sigorta şirketine paranı ödüyorsun ama devletimizin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’yla anlaşmalı özellikle kamu kurumlarında verdiği ücretsiz bir hizmettir. Birçok ilaca da Avrupa’dan daha iyi ulaşma şansına sahip bizim ülkemiz.”