Cins Dergi genel yayın yönetmeni, Yeni Şafak yazarı ve TVNET ekranlarında yayınlanan Yort Savul programını hazırlayıp sunan, şair İsmail Kılıçarslan, TVNET ekranlarında yayınlanan 3 Soru 3 Cevap programına konuk oldu.
Türkiye'de kültürel iktidar tartışmasına değinen Kılıçarslan, bu tartışmaların güncel politik bir mesele haline dönüştürüldüğünü anlattı.
Kılıçarslan’ın 3 Soru 3 Cevap programında yaptığı açıklamalar şöyle;
Türkiye dünyada kitap basımı konusunda 8’inci ülke
"Kitap okuma oranlarıyla ilgili yayınlanan uluslararası araştırmaların neredeyse tamamı uluslararası bir takım endeksleri kullanıyor. Uluslararası bu endeksekler yöntem olarak Türkiye’deki kitap okuma oranını tespit edebilecek durumda değiller. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Dolayısıyla Türkiye’de sıklıkla gördüğümüz “Avrupa’da kitap okumada sonuncuyuz”, “Dünyada 95’inciyiz” falan gibi bir takım sonuçlar bu uluslararası endekslerle ilgili sonuçlar.
2000’li yılların başında standart bir şiir kitabı 500 adet basılırdı Türkiye’de. Şimdi hemen hemen bütün şiir kitapları bin 500 – 2 bin aralığınba basılıyor. Bu bir gösterge. Çok satan kitapların rakamları bir gösterge.
Dolayısıyla tüm bu rakamları üst üste koyduğunuzda uluslararası araştırma endekslerinin birbirleriyle örtüşmediğini görüyoruz.
Bir beka meselesi: Kültür
Türkiye’nin kültür politikasının ne durumda olduğunu tespit etmemiz için öncelikle Türkiye’nin uzun soluklu kültür politikasının olup olmadığını tespit etmemiz lazım. Farz edelim ki Türkiye’nin uzun soluklu bir kültür politikası yok. Biraz kültürü o an yöneten bakana bağlı olarak politik bir yönelimden söz edebiliyoruz.
Geleneğin kodları
Kültürel iktidar tartışmasını Türkiye sınırları içerisinde değerlendirecek bir tartışma olarak başlatmadık ama bu tartışma hızla “Türkiye’de kültürel iktidar sağda mıdır yoksa solda mıdır?” tartışmasına, neredeyse güncel politik bir mesela haline dönüştürüldü. Bizim tartışmamız bu değildi. Çünkü kültürel iktidarın sağda da solda da olmadığını, dünyadaki kültür endüstrisinin başat kültür kullanımlarını belirlediğini, ‘kültür tüketicisi’ diye bir insandan söz etmemiz gerektiğini falan tartışıyor olmamız gerekiyor.
Oysa Brüksel’de, Paris’te, Los Angeles’ta kültür endüstrisi olanca gücüyle insanları olanca gücüyle kültür tüketicisi haline getiriyor ve insanların zihnini belirlemeye devam ediyor."