ZEYNEP BETÜL ERHUN
Günümüzde Müslümanların hali pürmelali sürekli tartışma konusu oluyor. Dönüşen ve küreselleşen dünyada çizgilerini belirlemekte zorlanan müminler için, izlemeleri gereken yolu, dikkat etmeleri gereken sınırları İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı’ya sorduk.
GÜÇLÜ BİR İLİŞKİ VAR
Bu sıralamada ahlakın son sırada yer alması, başta inanç esasları ve ibadet niteliğindeki ameller olmak üzere tüm dinî kabul ve yapıp etmelerin, ahlaki bir tutumu sonuç vermesi durumunda bir anlam ifade edeceğini göstermeye yöneliktir. Bu yönüyle İslam, itikat-ahkâm-ahlak arasında çok güçlü bir ilişki kurmuş, bunları birbirine sıkı sıkıya bağlı alanlar olarak değerlendirmiştir. Böyle olduğu içindir ki Kur’an’da hukuki düzenlemeler iman-ahlak temelinde işlenmiş, amel ve ahlaka yansımayan inancın salt bir iddiadan ibaret olacağı sıklıkla vurgulanmıştır. Şimdi bu anlattıklarımızdan sizin sorunuza cevap olabilecek şöyle bir değerlendirmeye gidebiliriz: Müslüman, itikadı sağlam olan, itikadından aldığı ilhamla kulluk görevlerini ve de ilahi emir ve yasakları aksatmayan, itikat ve ibadeti de davranışlarına ahlaki tutum olarak yansıyan kişidir.
NARSİST BİR KİŞİLİK, MÜSLÜMAN ŞAHSİYETİYLE BAĞDAŞAMAZ
SORUMLULUK KAYGISI OLMALI
Müslümanın en temel kaygısı, yukarıda ifade ettiğimiz çerçevedeki sorumluluklarını yerine getirip getirememe yönünde olmalıdır. Rabbimizin takdir ettiği sınırlı ömrü, O’nun hoşnutluğunu ve rızasını kazanmaya vesile olacak işlerde tüketebilmek ve arkada hoş bir sadâ bırakabilmek en büyük gaye ve hedef olacağından, kaygı ve endişe de bu hedefe ulaşabilme yönünde olacaktır. Bunu “Hâlıkın rızasını, halkın da duasını kazanabilme” kaygısı olarak da ifadelendirebiliriz.
Ulvi hedefler belirlemeliyiz
İhtilaf alanları öne sürülüyor
Müslümanlarının düştüğü en büyük hatalar sizce nedir?
İslam dünyasına ve Müslüman coğrafyaya bakıldığında en öncelikli problemin vahdet olduğunu görebiliyoruz. İhtilaflar almış başını gitmiş ve Müslümanlar birbirleriyle uğraşmaktan, dinip boğuşmaktan kafasını kaldıramaz bir hâle gelmiş durumda. Şu bir gerçek ki vahdet ruhunun yakalanamayış sebeplerinin başında ittifak noktalarının değil de ihtilaf alanlarının öne sürülmesi olarak ifade edilebilir. Müslümanlar geçmişte bu tür meydan okumaları, dinin en temel değerleri üzerine odaklanarak aştılar.
ÇOCUKLARA ALLAH’I NASIL ANLATALIM?
KAFALARINI KARIŞTIRMAYIN
Özellikle 4 yaş civarındaki çocuklar, o yaşa kadar sıkça duydukları Allah kavramı hakkında, “Nerede, ne yer ne içer, neye benzer, nerede yaşar, nasıldır” gibi sorular sormaya başlar. Mehmet Emin Ay, “Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım” isimli kitabında çocukların Allah’ı özellikle insana benzetme çabaları olduğundan bahseder. Mesela çocuk “Allah camide mi oturuyor?” diye sorabilir. Böyle durumlarda aileler, çocukların sorularını cevapsız bırakmadan ama kafalarını da karıştırmadan kısa ve açıklayıcı cevaplar vermeli. “Allah’ı biz göremiyoruz, o yüzden şeklini bilmiyoruz. Ama Allah yarattıklarına benzemez. O senin benim gibi değildir” şeklinde açıklamalar yapmalı.
BUNLARA DİKKAT EDİN
Çocukların sorduğu sorulara cevap verilirken dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle özetlenebilir: