Alemlere rahmet Hz. Muhammed (sav), büyük bir kültür ve ahlakın imar edicisi olarak, güzel ahlakını ve sevgisini ashabına miras bıraktı. Pınarın başındaki o kutlu zatlar da ilk elden gördükleri, duydukları ve öğrendikleriyle amel ederken bize neyi nasıl yapmamız gerektiği hakkında başka başka yollar ve imkanlar sundular. Yaşamlarıyla örnek olup, kılavuzluk ettiler. Bugün dört büyük halifenin ikincisi olan ve adalet ile nam salan Hz. Ömer’in ne yediği, nasıl yediğinden bahsedelim istedim.
HZ. ÖMER, EFENDİMİZ’İN ÖĞRETTİĞİ GİBİ BİR YAŞAM SÜRDÜ
Hz. Ömer, bütün halifeler gibi Rasulullah’ın (sav) öğrettiği gibi yaşamaya büyük dikkat etti. O’nun (sav) giydiğinden fazlasını giymedi, yediğinde de haddi aşmadı. Öyle ki, beytülmalden en az pay alan halife olarak bilinirdi ve yöneticiliğinde ailesi ekonomik bir darlık içinde yaşadı. O’na (ra) dair en çok bildiğimiz anlatı, Medine’de halkın durumunu gözlemlemek için çıktığı yürüyüşlerden birinde tenceresinde taş kaynatan kadınla ilgili olandır. Ömer (ra), hemen Medine’ye döner ve kendi sırtında taşıyarak un, hurma ve yağ getirir. Çuvalları taşımak isteyen Eslem’e (ra), “Kıyamet günü yüküme ortak olacak değilsin” diyerek reddedip vardığı çocuklar ve kadının yanında, yemek için ateş yakmış, bazı anlatılarda, kadına yemeği yaparken yardım da etmiştir. Bir gün evde, pişirilen et yemeğinden ilk lokmasını aldığında oğlu ve kızına dönerek: “Ben bu yemekte et yağı olmayan bir yağ kokusu alıyorum” der. Bunun üzerine oğlu, pazarda semiz et pahalı olduğu için zayıf bir et aldığını ve onun yanında biraz da yağ aldığını söylediğinde Hz. Ömer, “Bunların ikisi Rasulullah (sav) yanında bir araya gelmedi. Ancak, bir araya geldiğinde birini yer, diğerini sadaka olarak verirdi” diyerek onu yemeyi reddetmiştir.
Bir kıtlık zamanında Hz. Ömer (ra), bir devenin kesilip etinin ihtiyaç sahibi halka dağıtılmasını emretmişti. Deveyi kesip dağıtmakla görevli kişi, etin yağlı kısmından bir parçayı Hz. Ömer (ra) için ayırdı ve o etle de iftar yemeği pişirildi. Hz. Ömer (ra), daha yemeğe dokunmadan, etin kaynağını sordu ve kesilmesini emrettiği deveden olduğunu öğrendiğinde üzüldü, yemeği kabul etmedi ve fakirlere verilmesini emretti. Bir parça ekmek ve zeytinyağı ile iftarını yaptı.
Basra’dan gelen bir heyette bulunan Ebu Musa El Eşari, Hz Ömer’in (ra) sofrasında şunların bulunduğunu söylemiş: Bir gün, az miktarda kurutulmuş etten yapılmış yahni. Başka bir gün küçük doğranıp kızartılmış ekmekler. Bir başka gün zeytinyağı ve süt. O’nu (ra) ziyaret eden yabancı heyetler de ikram edilen yemekte neredeyse etin sadece kıkırdak kısmının bulunduğunu şaşkınlık içinde ifade etmişlerdir. Elbette, bu davranışın sosyolojik okumalarını konunun uzmanı din alimlerine bırakmayı uygun buluyorum. Çağımızın “Uzmanı olmadığı konuda söz söylemek” hastalığından sakınarak yazımı Hz. Ömer’e (ra) ve bütün sahabeleri bize bildiren Allah’a şükür ve dua ile bitirmek istiyorum. Bugün, yine Rasulullah’ın (sav) sofrasından iki yemek ile yazımızı tamamlayalım. Sağlıklı, mutlu pazarlar dilerim.
Hays
Bu tatlı ekşi yemek, Hz. Ali (ra) ve Hz. Fatıma’nın (ra) düğününde Efendimiz’in (sav) kendi elleriyle yaptığı, Efendimiz’in (sav) Hz. Safiyye, Hz. Zeynep Binti Cahş, Hz. Meymune Binti Haris (ra) ile evlendiğinde, düğünlerinde ikram edilen tatlıdır. Kuru ekmek veya un, hurma, yağı alınıp kurutulmuş keçi veya koyun yoğurdu ve tereyağı ile yapılan bu yemeğin El Kerim’in Kitabbü’t- Tabih kitabında verdiği tarifi, bugünün beslenme koşullarına ve damak zevkine daha yakın olduğu için tercih ettim.
MALZEMELER:
400 gram kuru ekmek
5-6 hurma
100 gram dövülmüş badem
2 yemek kaşığı sade yağ
100 gram bal
YAPILIŞI:
Hurmaları yıkayıp yumuşaması için ıslak bırakalım.Çekirdeklerini çıkarıp parçalara ayıralım. Kuru ekmeği öğütelim ve ıslatılıp yumuşatılmış hurma ile yoğuralım. Sadeyağı eritip içinde tarçın, karanfil, defne gibi baharatlardan birini kavurup süzelim, yağı karışıma ilave edelim. Bademleri ilave edelim. Yoğurduğumuz haysı top top yapıp üzerine bal dökerek servise alalım.
Afiyet olsun.