Öykü, şiir, senaryo alanında çalışmalarını sürdüren Ahmet Mercan’ın Hayat Defteri- Yarısı Sende adlı son kitabı farklı alanlarda yaptığı okumaların bir toplamı. Mercan, okuduğu yazarlardan notlar, kitap listeleri, mektuplar, öğütler ve kendi fikir dünyasından paylaşımları bir ajanda mantığıyla genç okurlara sunuyor. Siyer Yayınları arasında çıkan kitapta Mercan, geniş bir yelpazede seçki sunuyor ve aynı zamanda Türkiye’nin estetik hafızasına da gönderme yapıyor. Okur kitabı iki yönlü okusun diye de kitapta okurun da notları için bir bölüm ayırmış. Yani yazarın notlarına okur da kendi notlarıyla katkı sunabiliyor. Kitabın içinde Mercan’ın çizimleri de dikkat çekiyor. “Okuduğum kitapların yanına kuş resimleri çizerdim özellikle. Bu desen çalışmalarını da kitaba taşıdık” diye anlatıyor Mercan.
Ahmet Mercan yazı hayatına Selam dergisinin kelimeler ve kavramlar üzerine okurlara yönelik düzenlediği yarışmalara müstear imzayla katılarak ilk adımını atmış. “Gönderdiğim yazılar birincilik alınca dergi yönetimi başka yazılar da istedi. Böylece yazı dünyasında ismim yer almaya başladı” diyor ve ilk yazılarının yayımlandığı dergide daha sonraki yıllarda ise yazı işleri müdürlüğü yaptığını sözlerine ekliyor.
ÖĞRENCİ EVİNDE İLK İŞİMİZİ KURDUK
Hem edebiyat dünyasından hem de 28 Şubat döneminde verdiği insan hakları mücadelesinden tanıdığımız bir isim Ahmet Mercan. Bu iki alana da daha gençlik yıllarında dahil olmuş. Ahmet Mercan dergiler dışında 80’li yıllarda hazırladıkları ve büyük ilgi gören bant tiyatrolarına şiir ve senaryo yazdığını söylüyor. O yıllarda hazırladıkları bu bant tiyatroların büyük ilgi görmesi onun sesli yayıncılık sektöründe ilerlemeye teşvik etmiş. Sesli yayıncılık sektörüne nasıl girdiğini Mercan şöyle anlatıyor: “Fatih’te Boyacıkapısı Sokak’ta bir öğrenci evimiz vardı. Seksenli yılların başı. Rusya Afganistan’ı işgal etmiş. Mücahitler dağlarda Rus ordusuna karşı amansız bir mücadele veriyor. Biz ise bir grup Müslüman genç Afganistan’daki Müslümanlar için bir şeyler yapmak istiyoruz. Diğer yanda İran Devrimi olmuş. Afganistan’da Hindikuş dağlarındaki büyük çatışmaları duyuyoruz müthiş bir heyecan içindeyiz. Öğrenci evimizde Mehmet Burhan Genç, Kenan Yabangül ve İbrahim Sadri ile birlikteyiz. Dünyada olup biten karşısında bizler neler yapabiliriz derken arkadaşlardan birisi çocukken dinlediği radyo tiyatrolarından bahsetti. Biz niye dünyadaki Müslümanların yaşadıkları olayları radyo tiyatrosu yapmıyoruz dedik. Bunun için önce senaryolar yazalım diye kararlaştırdık. Amacımız Selam dergisinde bir çalışma hazırlayıp promosyon olarak vermekti.Ancak büyük ilgi görünce bu alanda yola devam ettik.”
ZARİFOĞLU İLK TİYATROMUZU YAZDI
İlk hazırladıkları bant tiyatrosunu ise şöyle anlatıyor: “Rahmetli Cahit Zarifoğlu o yıllarda Ankara’dan İstanbul’a gelmişti ve TRT’de çalışıyordu. Ulvi Alacakaptan’ı tanıyorduk yine tiyatro çevresinden ve kendisi yeni dönüş yapmıştı. Mute Savaşı’nı tiyatroya aktarmak istedik önce. Cahit Zarifoğlu ilk bant tiyatromuzun taslağını yazdı. Biz de bunu senaryolaştırdık ve Ulvi Alacakaptan aracılığıyla dönemin ünlü tiyatrocularına ulaşarak bu tiyatro eserini seslendirdik.”
Bu bant tiyatroların geniş çevrelerde karşılık bulduğunu söylüyor Mercan. Bu ilgi üzerine de bant tiyatro, şiir, belgesel ve eğitim kasetleri hazırlamaya devam etmişler. “O dönemde Mehmet Ali Erbil’in babası tiyatro oyuncusu Sadettin Erbil ile epey iş yaptık.Hatta kendisi kasetlerinin kendi çevresinde de ilgiyle dinlendiğinden bahsetmişti. ‘Bizim kadınlar toplanıp bu ağlayarak dinliyor bu kasetleri’ demişti bir seferinde. Sosyete dünyasında bile ilgi görmüştü bant tiyatrolarımız” diye anlatıyor o yılları Ahmet Mercan.
BANT BAŞINDA 8 SAAT NÖBET
Maddi imkansızlıktan o yıllarda pek çok şeyi yeniden “icat” etmişler. “Kasetleri çoğaltmamız gerekiyor mesela. Ancak stüdyolarda bizden istenen ücret çok yüksek.Ayrıca çoğaltma sayımız da onlara komik gelecek miktarlardaydı. Bir arkadaşımız oturdu çalıştı ve aynı anda sekiz kaset kaydı hızında kayıt yapan bir cihaz yaptı. Bu cihaz başında 24 saat nöbet tutarak ilk çoğatmamızı yaptık. Sekiz saatte bir nöbet değişikliği yaparak kaset çoğaltıyoruz düşünün” diyen Mercan kasetler hazırlandıktan sonra sıra dağıtıma geldiğini bu sefer de dağıtımda sorunlar yaşadıklarını söylüyor. O günleri şöyle dile getiriyor Mercan: “O yıllarda dağıtım Unkapanı’ndaki İMÇ Bloklarındaki müzik piyasasında dev şirketler var piyasada. Dağıtım şirketlerine verecek büyük paramız olmadığı için hazırladığımız kasetleri Unkapanı piyasasına vermemiz mümkün değil. Biz de İstanbul ve Ankara’daki kitabevleriyle iletişime geçip onlara gönderdik kasetlerimizi. Buradan kitap okuyucusu üzerinden kasetlerimiz satılmaya başlandı. Büyük ilgi gördü. Hiç unutmam bir gün bindiğim bir ticari takside şoför İbrahim Ethem bant tiyatrosunu dinliyordu. Bu tiyatronun senaryosunu benim yazdığımı söylediğimde taksici çok mutlu olmuş taksinin ücretini almak istememişti.”
MÜZİKLERİMİZ SORGULANDI AMA ÇOK TUTTU
Bant tiyatroları hazırlarken sadece dağıtım ya da kayıt için gittikleri stüdyolarda sorunlar yaşamamışlar. Tiyatroda kullandıkları müzikten, yazdıkları metine kadar her konuda o dönemin dindar çevrelerinden de pek çok eleştiri aldıklarını ve bu eleştiriler çerçevesinde yol aldıklarını ifade ediyor Mercan. “Fonda kullandığımız müziğe kadar sorgulanıyorduk. Ancak bir yandan da yoğun ilgi gördüğümüz için bu işe devam etmek istedik” diye anlatıyor o yılları. Bant tiyatroların senaryolarına müzik ve şiir de eklemişler ve bunlar da çok büyük ilgi görmüş. “O zamanlar bu sanat işi hep korkuyla yapılıyordu” diyen Mercan, müzikle tiyatroyu buluşturma hikayelerini ise şöyle anlatıyor: “Aman yanlış yaparız tepki alırız korkusu büyüktü. Tiyatro eserlerinin içine sözlerini yine kendimizin yazdığı bir müzik eseri koymuştuk, bestelerini ise Barbaros Ceylan yaptı. Tabii bu müzikler gizli gizli yapılıyor. Hiç unutmam ilk seferinde bu bant tiyatrolarında saz kullanılmış diye çok büyük tepki almıştık. Müzik aletlerine kadar her şeye dikkat ediyorduk.”
BANT TİYATROLARDAN EZGİ ALBÜMLERİNE
Tiyatro eserlerinin içindeki ilk yaptıkları besteler ilgi görünce tamamı müzik olan kasetler çıkarmaya başlamışlar. Ancak bu sefer başka sorunlarla karşılaşmışlar. “Marş desek marş değil ilahi desek ilahi değil biz de ‘ezgi’ diyelim sonra isim buluruz dedik ama adı ezgi kaldı” diyerek ilk yaptıkları tiyatro kasetlerinin içindeki müzik bölümlerini anlatıyor Mercan. Eleştiri alsa da içinde müzik olan bant tiyatroları da toplumun bir kesimde büyük ilgi görmüş. Öyle ki bant tiyatrolarından bu ezgiler ayrı çıkarılıp yeni kasetler yapılarak satılmaya başlanmış. Böyle olunca da ezgileri seslendirenler müzik kasetleri yapmışlar. Bant tiyatrosu ve ezgi kasetlerinin 90’lı yıllarda açılan özel radyoların ise alt yapılarını oluşturduğuna dikkat çekiyor Mercan.
GENİŞ KİTLELERE KONSERLERLE ULAŞTIK
lBant tiyatrolarını Zaman Yayıncılık’ta çıkaran ekipten ayrılan Ahmet Ahmet Mercan, Giz Ajans adında bir şirket kurup buradan yoluna devam etmiş. Ezgi yanında şiir kasetlerinin de o yıllarda büyük beğeni topladığını sözlerine ekliyor. Unkapanı piyasasında ilahi kasetleri çıkarıp tutunamayan bazı isimlerin de dağıtımlarını kendilerinin yaptığını söyleyen Mercan, “Hiç unutmam o yıllarda mesela Ahmet Özhan’ın İMÇ’de ilahi kaseti çıkmış ama pek satmamıştı. Bu kasetlerin de dağıtım hakkını biz aldık ve büyük ilgi gördü. Ahmet Özhan’ın patlaması biraz da o yıllara rastlar” diye anlatıyor. 1990’larda özel radyoların açılmasıyla birlikte ise bant tiyatrolarına ilgi müziğe kaymış. Mercan o yıllarla ilgili şunları söylüyor: “1990’lı yıllarda özel radyolar acılınca bizim kasetler devrinin de sonuna geldik. Bir anlamda özel radyoların ön hazırlığı olmuş oldu bu kasetler. Ama tabii o yıllarda telif haklarına duyarlılık yok. Şimdi nasıl bilmiyorum ama bedavadan büyük bir birikimin üstüne oturdu özel radyolar. Topluma faydası olduysa ne mutlu bize.”
GENİŞ KİTLELERE KONSERLERLE ULAŞTIK
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesiyle de geniş kitlelere yönelik konserlerin başladığını dile getiren Mercan, süreci şöyle anlatıyor: “1980’lerde Afganistan’da yaşananlara ya da Filistin’de yaşananlara biz üzülüyoruz. Ancak bu olayların siyasi ve toplumsal anlamda bizde bir karşılığı yoktu. Bu yüzden bizim tiyatrolarımızda da marş ve ezgilerimizde de bu toplumdan muştular bulup yazamıyorduk. Şehitlerden bahsediyoruz ama Hindikuş Dağları’nda savaşın Afgan halkı için bir anlamı var. İşte Bosna olayı bu anlamda bir dönüm noktasıdır hepimiz için. Hem devlet olarak bu halkın yanında durduk hem de halk olarak buradaki insanlara kucak açtık.”
SÖZLERİMİZ SONRA YUMUŞADI
O yıllarda büyük ilgi gören bant tiyatrolar arasında mizah ve hicvin de yer aldığını söyleyen Mercan, Petagonya’nın Sesi, Sam Amcanın Kulübesi, İnsanlar ve Soytarılar tiyatro oyunlarının yanında tarihi karakterleri ve olayları anlatan tiyatrolar da hazırladıklarını söylüyor. Mercan, “Apartmanların bodrum katlarında bir küçük tüpün üstünde sabaha kadar çay demler onun eşliğinde çalışmalarımızı yapardık. İlk yıllarda sözlerimiz çok sertti. 90’lardan sonra daha geniş kitlelere ulaşınca sözlerimiz de yumuşadı” diye anlatıyor.
ÇOCUK EDEBİYATI DA YAPTI
Hüküm, En Büyük Haber, İçimdeki Aslan adlı sahnelenmiş çocuk oyunları da bulunan Mercan’ın çocuk edebiyatı alanında ise üç seriden oluşan çocuk kitapları var ve onlar da Siyer Yayınları arasında yayımlanıyor.