Darbeye direniş babamdan miras

Gazeteci Ahmet Çiftçi, Adnan Menderes’in özgürlüğü için beyannameler hazırlıyor, cuntacılarla mücadele ediyordu. Kızı Hatice Kübra Çiftçi ise 56 yıl sonra 15 Temmuz gecesi darbecileri durdurmak için köprüye koşanlar arasındaydı ve göğsünden vurularak gazi oldu. Hatice Kübra Çiftçi ile anne Lütfiye Çiftçi iki darbeyi anlattı.

Latife Beyza Turgut
Gazi Hatice Kübra Çiftçi ve ailesine devlet ödünç madalyası takdim edilirken.

Türk milleti 15 Temmuz gecesi darbecilere karşı bir destan yazdı. Her biri birbirinden kıymetli bu mücadelecilerin arasında 27 Mayıs 1960 darbesinin ilk idam mahkumu Ahmet Çiftçi’nin kızı, Hatice Kübra Çiftçi de vardı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne çıkarak şehadetle burun buruna gelen Hatice Kübra Çiftçi, 1960 darbesinden 56 yıl sonra babası Ahmet Çiftçi’nin ona bıraktığı hak için mücadele mirasıyla cuntacılara karşı geldi. 15 Temmuz’un 7. yılında hem 15 Temmuz Gazisi Hatice Kübra Çiftçi ile o geceyi konuştuk hem de annesi Lütfiye Çiftçi’den 1960 darbesinde cuntacılara karşı beyanname hazırlayarak ilk tepkiyi gösteren Ahmet Çiftçi’nin mücadelesini dinledik.

Menderes için idama mahkum oldu

Döneminin tanınan araştırmacı gazetecilerinden Ahmet Çiftçi, özellikle Adnan Menderes için verdiği mücadele ile kayıtlara geçmiş bir isim. Eşi Lütfiye Çiftçi, ilk kez 26 yaşında idam kararıyla yargılanan Ahmet Çiftçi’nin bir an olsun davasından vazgeçmediğini, vatanı için mücadele etmekten bir gün geri durmadığını anlatıyor. Çiftçi, “Ben kaç kere ‘Bak, sen bu kadar mücadele edersin ama savaşta bile insan kendini kamufle ediyor. Sen niye böyle kendini öne atıyorsun?’ desem de fıtratı öyleydi… Daha çocuklarım küçücüktü 14 ay hapis yattı. İmam hatiplileri okula sokmuyorlardı onlar için yazılar yazdı. ‘Ben yemek masası ile tuvalet arasında yaşayamam. Ben insanım, mücadele edeceğim’ derdi. Ben de ‘Benim dört tane çocuğum var. Ahmet bey yapma’ derdim. Çünkü gidip de o hapishane kapılarında gidip beklemek bize göre değildi. Ama vatan, millet dedin mi dinlemezdi” diyor.

Ben de mücahit bir kızdım

“Ben de mücahit bir kızdım” diyen Lütfiye Çiftçi, Ankara Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi’nde okumuş. O yıllarda üniversiteye devam eden kız öğrenci sayısı bile sayılıyken Çiftçi, başörtüsü ile okuyormuş. Başörtüsü ile okuma yasağı olmasa da başörtüsü tartışmaları gündemdeymiş. Çiftçi’nin de ders notları yüksek olmasına rağmen bitirme imtihanına geldiğinde kendisine başörtülü olduğu için geçerli not verilmemiş ve mezun olamamış. Başını açıp mezun olmak yerine okulu bırakıp Mersin’e dönmüş. Mersin’de babasının vefatı üzerine çalışma hayatına giren Çiftçi, Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak Mersin’de devlet dairesinde memurluk yapıyormuş. Bir gün eve dönerken Ahmet Çiftçi’nin babası Lütfiye Hanım’ı yolda görmüş ve “Kızım senin evin, ailen nerede?” diye sohbete girerek kendisini oğluna istediğini söylemiş. Çiftçi ise, “Ne yapacaksın amca benim babam yok, kimsem yok, biz şurada oturuyoruz” diyerek evini göstermiş. Kayınpederi evi öğrenince yakın oturduklarını anlamış. Hemen oğlunu arayarak Mersin’e çağırmış. Bir pazar günü aileler tanışmaya gelmişler ve iki taraf da olur deyince 15 gün içerisinde yıldırım nikahı ile evlenmişler. Bir kez ipten dönmüş defalarca hüküm giymiş biriyle böyle hızlı bir evlilik kimilerini korkutabilir ama Lütfiye Çiftçi hiç tereddüt etmemiş. Çiftçi, “Hiç korkmadım. Öyle çok dua ederdim ki, ‘Allah’ım öyle biriyle evleneyim ki, senin rızanı kazanmaya vesile olsun’ diye. Allah kabul etti. Hakikaten o cihat yapıyordu. Ben ona destek oluyor, sabrediyordum” diyor.

15 Temmuz ikinci bir Çanakkale Harbi’ydi

Dava şuuruyla kurulan bir yuvanın evlatları da anne babalarını örnek almış. Genç yaşta vefat eden babalarıyla çok birlikte olma şansları olmasa da babalarının haksızlığa karşı dik duruşu, evlatlarına da sirayet etmiş. Hatice Kübra Çiftçi ve kardeşi, 15 Temmuz akşamı Boğaziçi Köprüsü’ne çıkarken tereddüt etmemiş. Anneleri Lütfiye Çiftçi, anne merhametiyle kızlarına gitmeyin dese de Hatice Kübra Çiftçi’nin cevabı, “Bu ikinci bir İstiklal Harbi, bir Çanakkale Savaşı anne” olmuş. Tanklarla köprüyü ablukaya alan askerlerin yanına giden Çiftçi, onlara kendi cep telefonundan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını izletmeye çalışmış. Ne yaptığının farkında olmayan askerler ellerindeki tüfeği yere düşürse de başlarındaki komutanları Çiftçi’yi tehdit etmiş. “Git buradan, beynine mi sıktıracaksın” diyerek Çiftçi’yi tartaklamış. Bununla da yetinmeyen hain komutan erlere atış emri vermiş. Ateş etmeyen erlerin ise komutanlar tarafından ölümle tehdit edildiğini söyleyen Çiftçi, “Erler de ateş etmeye başladılar ama bizi vurmamak için yere sıkmaya başladılar. Ama cahil çocuklar kurşunların yerden sekip yine bize geleceğini düşünemediler” açıklamasını yapıyor. “O gece karşılarında kocaman bir halk vardı” diyen Çiftçi, “Sandılar ki, Menderes’i astıkları zaman olduğu gibi halk yine sessiz kalacak. Ama öyle olmadı” diyor. Köprüde erlerin açtığı ateş dışında bilinçli bir atış daha olduğunu anlatan Çiftçi, o gece yerden seken kurşun saçmaları ile göğsünden yaralanarak gazi olmuş.

İdam kararına güldü

1960 darbesinde Adnan Menderes’ten önce idama mahkum edilen ilk isim olan Çiftçi henüz bekar, 26 yaşında gencecik bir delikanlıymış. Halkı cuntacılara karşı yüreklendirmek ve darbeye karşı çıkmak için kamyon arkalarına kağıtlar yapıştırır, Menderes için beyannameler yazarmış. En yakınındaki isim, cuntacılara yardım ederek Çiftçi’yi askerlere ispiyonlamış. Tutuklanmış ve işkence görmüş. Çiftçi’nin çıktığı ilk mahkemede idamına karar verilmiş. Duruşma sırasında kalemini kıran hakime gülmüş. Hakim, “Ben ölüm kararına gülen adam görmedim” deyince. Çiftçi de, “Eğer, Allah takdir etmişse benim hayatım sizin elinizden bitecekse bir şey diyemem. Ama değilse, buradan çıkınca bir trafik kazasında da ölebilirim” demiş. Kararın bozulması ise Ahmet Çiftçi’nin babası sayesinde olmuş. Çiftçi, “Oğlum küçük yaşta kaza geçirdi. Nehre atladı, alnına tahta saplandı. Akli dengesi yerinde değil” ifadesinde bulunmuş ve oğlunun idam kararı durdurulmuş.

Hac vazifem hiç bitmeyecek

Ahmet Çiftçi, 54 yaşında vefat etmiş. Onu tanıyanlar, devamlı dinamik ve hareket halinde bir insan olduğu için “Nasıl ölür” dese de Lütfiye Çiftçi, eşinin vefat edeceğini hissettiğini söylüyor. Çiftçi, “Hac görevi için kutsal topraklara giderken, zaten orada kalacağını biliyordu. O Allah’ına kavuşmak istiyordu. Hatta bir ara pasaport ve vize işlemleri uzadı, aksadı. ‘Allah’ım niye böyle ters gitti? Ben Rabbimi istiyorum da Rabbim beni istemiyor mu?’ diye bir üzüldü, hüzünlendi. Sonra halloldu ve gitti. Gittikten sonra bir daha haber alamadık. Giderken bir de, ‘Orada ölürsem kıyamet kopana kadar hac yapacağım. Hac vazifem hiç bitmeyecek’ demişti” sözleriyle anlatıyor eşinin vedasını. Eşi için ise çocuklarına, “Anneniz kadar kibar bir kadın hayatta görmedim” dermiş. Eşiyle çekilen hiç fotoğrafı olmadığını söyleyen Çiftçi, “Eşimle benim hiç fotoğrafım yok. Evlilik resmi bile çekilmedik. ‘Bir fotoğrafımız bile yok’ dediğimde bana, ‘Bizim resmimiz ebedi alemde çekildi’ derdi. Ailecek resim çekileceği zaman bile bizi toplar başka bir yere götürürdü ki o fotoğrafa girmeyelim” ifadesini kullanıyor.

Bana Müftiye Hanım dediler

Mersin’de devlet dairesinde çalışırken de başını örten Lütfiye Çiftçi’ye müdürü, “Kıyafet kanunu var, niye böyle geldin?” diye sorarmış. Çiftçi de, “Gecelikle gelmedim ki. Ben Allah’ın emrine uyuyorum, başımı örtüyorum. Çirkin bir şey yok” der inatla örtermiş. Zamanla dairede çalışan diğer kızlar da Çiftçi’den etkilenip örtünmeye ve namaz kılmaya başlamışlar. Bunun üzerine müdür, “Allah Allah… Herkesin memureleri saç yaptırır, süslenir. Siz örtünüp namaz kılıyorsunuz” demiş ve Lütfiye Hanım’a “Müftiye Hanım” diye isim takmış. Başlarda dairenin içinde tuvaletin yanındaki boş bir alanda namaz kılarken, devlet dairesi taşınınca müdürleri memurelerinin namaz kılması için bir oda fazla tutup onlara izin vermiş. “Dosdoğru çalıştığımız için bize, ‘çıkın, gidin’ demedi. Bizim için bir namaz odası fazla tuttu. Sen Allah için cihad ettin mi? Allah sana yardım ediyor. Yani ben de cihat eden bir kişiydim. Allah da Ahmet Bey ile bizi birbirimize yazmış” ifadesini kullanıyor.

HAYAT
Davasında her zaman dik durdu

HAYAT
Sıcak havada serin salatalar

HAYAT
Osmanlı eserlerine aşığım