Yakın tarihin karanlık süreci olan 28 Şubat darbesi kolay anlaşılamadığı gibi anlatılamadı veya anlaşılmak istenmedi. Zira verilen mücadelenin anlatılmaya çalışılması bile ‘mağdur edebiyatı’ olarak görüldü. Yaşananların yeni kuşağa aktarılması gün geçtikçe zorlaştı. Yeni kuşak da tecrübe etmediği bu acıyı anlamakta istekli değil.
Bunda o dönemin edebiyata, sanata yansımaması da bir sebep. Çok fazla yazılmadı ama yazılanlar da görmezden geliniyor. 28 Şubat’ın edebiyatta eksik kalma sebeplerini edebiyatçılara sorduk. Yaşayanlarda o günleri hatırlayacak güç, yaşamayanlarda ise öğrenmek için isteğin olmaması, sebeplerden en önemlisi olarak öne çıktı.
KURGU RAĞBET GÖRMÜYOR
28 Şubat doğrudan öldürmediği için kimileri tarafından hatta mütedeyyinler nezdinde bile yeterince ciddiye alınmadığını söyleyen Yıldız Ramazanoğlu, “Ama aslında öldürüyordu” diyerek yapıyor açıklamasını. “Gerçek olaylar gerçek kahramanlar varken, felaket sahada en sıcak biçimde yaşanırken, kurguya fazla itibar edilmemiş olabilir. Şimdi ve burada olan insanların söyleşilerini okumak, belgesellerde dinlemek çok daha öncelikliydi.
Edebiyata yansıdı ve okundu bence. Fakat kurgu hiçbir konuda çok rağbet gören bir anlatım değildir. Kitapların, edebiyata ilginin genel yansımasından payını aldığını düşünüyorum açıkçası.”
HATIRLADIĞIMDA HALA ÜŞÜYORUM
Sibel Eraslan ise, “28 Şubat süreci bizleri çok derinden etkilediği için, bunun edebiyatını yapmakta zorlanıyor olabiliriz. Ben o günleri hatırladığımda hala üşüyorum, ellerim titriyor mesela. Öyle bir zaman tutulması ki, kalbinizin bir yanı hep o buzullaşmayı saklıyor. Bununla birlikte yazmaktan başka bir savunma biçimi bulamadığımızı da hatırlıyorum” diyor.
KRİTİK SÜREÇLER BİTMİYOR
Güray Süngü kritik süreçlerin bitmek bilmediğini söyleyerek şunları ekliyor: “Türkiye evlatlarına herhangi bir sosyolojik olay ya da kırılma anı-anları ile alakalı derinlemesine düşünme imkanı vermiyor diyeyim. O günlerden bugüne, ekonomik krizler, terör olayları, darbe girişimleri, o kadar şey yaşandı ki, hepsini odağa alıp, onunla alakalı da yeterince düşünülmediğini, eser üretilmediğini söylemek mümkün. Böyle durumlar için benim kendimce bir çözümüm var; düşünmek ve yazmak, akabinde düşünen ve yazanlara bakmak.”
BİRLİK OLMAZSAK ACILAR GERİ DÖNECEK
Bazısının baskısı yok
Yıldız Ramazanoğlu’nun “İkna Odası” kitabı 2003 yılında yayımlandı. Ardından Birun Yayınlarından 2004’te çıkan derleme, “Kapalı Öyküler”, yıllar sonra Abdullah Harmancı ve Mehmet Kahraman’ın “Yirmi Sekiz” başlıklı, 28 yazardan yirmi sekiz hikaye derlemesi geldi. Vadi Yayınları’ndan çıkan Şubat Tutulması kitabı da aradan zaman geçtikten sonra 28 Şubat’ın demlenen öykülerinden oluştu. Sibel Eraslan’ın “Saklı Kitap”, Ahmet Kekeç’in “Yağmurdan Sonra”, Gül Aslan’ın “Bizi Ayıran Duvar”, Mehmet Efe’nin “Mızraksız İlmihali”, Sevgi Engin’in “Bir Nehir Gibi”, Güray Süngü’nün “Mehmet’i Sakatlayan Serçe Parmağı”, Emine Batar’ın “Karanlık Rüzgar” ve İsmail Özen’in şubat ayında Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Karlı Bir Gece Vakti” kitabı 28 Şubat’ın edebiyata yansımaya devam edeceğinin bir göstergesi. Bunlardan bazılarının yeni baskıları günümüze ulaşmadı.