Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu.
Bugüne kadar Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon, Kocaeli ve Sakarya'ya giderek, ilçeleriyle birlikte aday tanıtımını gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, bu hafta sonu Samsun, Ordu; önümüzdeki hafta sonu da Erzurum, Gaziantep ve Antalya adaylarının tanıtım törenlerine katılacağını bildirdi.
Erdoğan, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerinin de diğer illerdeki adayların tanıtım törenlerini, beldeleri ve ilçeleriyle gerçekleştirdiklerini anımsatarak, "Büyükşehir ve il adaylarımızdan açıklamadığımız 6 yer kalmıştı. Bunlardan 4'ünde Cumhur İttifakı çerçevesinde MHP adaylarını destekliyoruz. Kalan 2 ilimizden Aydın'da Büyükşehir Belediye Başkan adayımızı Aydın Milletvekilimiz Mustafa Savaş olarak belirledik, geçtiğimiz cumartesi ilan ettik. Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayımızı da önümüzdeki pazar kamuoyuna açıklıyoruz. Mustafa Savaş' kardeşimizi Aydın'a, Aydın'ı da Mustafa Savaş kardeşimize emanet ediyoruz" diye konuştu.
Partimize tavır alan kişi, hiçbir zaman AK Parti'li olmamıştır
Erdoğan, 31 Ocak'ta seçim kampanyalarının resmi başlangıcını, büyük aday tanıtımı ve manifesto toplantısında başlatacaklarını dile getirerek, bu tarihe kadar tüm adayların illerinde tanıtım sürecini tamamlamış olacaklarını söyledi.
Yeniden belediye başkan adayı olanlar ile ilk kez gösterdikleri adaylara seçim yarışında başarılar dileyen Erdoğan, bu büyük hizmet bayrağını yeni arkadaşlara devredecek belediye başkanlarına da şehirlerine ve ülkeye katkılarından dolayı teşekkür etti. Erdoğan, aday adayı olarak hizmet yarışına katılanlara da şahsı, partisi ve milleti adına şükranlarını sundu.
Erdoğan, belediye başkanı ve meclis üyesi adaylarının açıklandığı ana kadar parti içinde süren yarışın, bir demokrasi, bir hizmete talip olma yarışı olduğunu vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Adayımızın açıklandığı anda tüm arkadaşlarımızın, teşkilatımızın etrafında kenetlenmesini, tüm dikkatlerini, enerjilerini, vakitlerini, imkanlarını seçim zaferimiz için kullanmalarını istiyorum. Kendisi veya istediği birisi aday olamadı diye partimize tavır alan kişi, bizim gözümüzde zaten hiçbir zaman AK Parti'li olmamış, olamamış demektir. Bunların hepsini de günü geldiğinde değerlendirmek üzere bir kenara koyuyoruz. Kusura bakmasınlar. Bugüne kadar egosunun değil, davasının peşinden gidecek gönül erleriyle yol yürüdük, aynı şekilde de devam edeceğiz.
Hizmet yarışında bayrağın ne zaman, hangi görevde, kime tevdi edileceği nasip işidir. Geçmişte milletvekili olan, il, ilçe başkanı, Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi, bürokrat olan arkadaşlarımızdan bugün belediye başkan adayı olanlar var. Bugün büyükelçi olanlar var. Bunların hepsi nasip. Biz layığı olan veya layık olanı kenara koymadık ve koymayız. Aynı şekilde milletvekillerimiz arasında geçmişte pek çok farklı görev üstlenmiş olan arkadaşlarımız var. Demek ki meselemiz sen ben kavgası değil; davaya, ülkeye ve millete hizmet olduğu zaman görev her an, herkese düşebilir, düşüyor. Önemli olan bu imtihan dönemlerini başarıyla geçebilmektir. Şimdiden teşkilatlarımıza, adaylarımıza seçim çalışmalarında muvaffakiyet temenni ediyorum."
Siyaset mühendisliği projeleri
Erdoğan, her seçim döneminde olduğu gibi 31 Mart öncesinde de Türkiye'de çok garip, hazin birtakım birlikteliklerin ortaya çıkmaya başladığını belirtti.
CHP'nin 2014 mahalli seçimlerini FETÖ'cülerin verdiği malzemelerle yürüttüğünü, onların amaçlarına hizmet edecek şekilde çalıştığını kaydeden Erdoğan, "Baktı ki FETÖ'cüler tek başına yetmiyor, şimdi onun yanına PKK'lıları hamur tutkalıyla bir araya getirilmiş birilerini daha aldılar. Bu cephe de CHP'yi başarıya ulaştırmaya yetmeyecek. Çünkü CHP asıl yanına alması gereken kesimden, yani milletin kendisinden ısrarla uzak duruyor. Milletin içinde olmadığı bu tür siyaset mühendisliği projelerinin bir yerlere göz kırpmaktan, mesaj vermekten öte neticelere vesile olabilmesi mümkün değildir." diye konuştu.
Ellerini ovuşturmaya başlıyorlar
Erdoğan, Cumhur İttifakı'nı 15 Temmuz'da önce milletin gönlünde kurduklarını, sonra siyasete ve seçimlere taşıdıklarını vurgulayarak, "Milletsiz siyaset bunların kolayına geliyor. Dünyada, bölgemizde neler oluyor diye dertleri yok. Hele hele ülkede neler oluyor diye dertleri hiç yok. Tek dertleri Meclisteki sandalyelerini ve tamamına yakınını ideolojik oylarla kazandıkları belli belediyelerdeki güçlerini korumaktan ibarettir." dedi.
Hedef küçük olunca hesabın da siyasetin de küçük olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin başına hangi bela musallat olsa, bunlar hemen ellerini ovuşturmaya başlıyor. Sonuçta ülkenin zarar görmesi umurlarında değil. Şayet bu sebeple ortaya bir boşluk çıkarsa zahmetsiz, uğraşsız, bedelsiz bir şekilde iktidarın üzerine konmanın hayalini kuruyorlar. Bunun için 2013'teki Gezi ve 17- 25 Aralık musibetlerine, 2014'teki mahalli seçimlerine ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine, 2015'te ardı ardına yaşadığımız milletvekili seçimlerine ve çukur olaylarına, 2016'daki 15 Temmuz darbe girişimine, 2017 halk oylamasına ve ABD'nin ülkemize yönelik olumsuz adımlarına, geçtiğimiz yılki seçimlere ve ekonomide yaşanan dalgalanmaya, tüm bu konulara hep, 'Acaba bu sefer olacak mı' gözüyle bakmışlardır. Milleti ikna edip oyunu alarak, yani demokrasi içinde iktidara gelmeyi akıllarından dahil geçirmiyorlar. Bu amaçla milletin önüne koydukları hiçbir projeleri, ciddiye alınacak hiçbir vaatleri, hiçbir mücadeleleri yok. Umutları sadece ve sadece şahsımın ve AK Parti'nin herhangi bir sebeple ayağının tökezlemesine bağlamış durumdalar. Hamdolsun şu ana kadar milletimiz onlara bekledikleri fırsatı vermedi. Biz de gece gündüz çalışarak, içeride ve dışarıda ülkemize yönelen tüm tehditlere karşı göğsümüzü siper ederek, her türlü krizin ve saldırının üstesinden gelerek 2023 hedeflerine doğru adım adım yürümeyi sürdürüyoruz.
Türkiye için tarihi bir fırsat
Erdoğan, 2023 hedeflerine doğru ilerlerken sıkıntılar da yaşandığını belirterek, "Ama bunların hiçbiri ülkemizi yeniden eski günlerine geriletecek, Türkiye'yi hedeflerinden uzaklaştıracak hususlar değildir." diye konuştu.
Çıkartılan engeller sebebiyle kaybedilen vaktin kıymetinin farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, bunu telafi etmek için de daha çok çalıştıklarını ve daha hızlı adımlar attıklarını bildirdi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesinin Türkiye için tarihi bir fırsat olduğunu vurgulayarak, "İnşallah Meclisimizle, Cumhurbaşkanlığımızla, esnafımızla, üreticimizle, sanayicimizle, tüccarımızla, ihracatçımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla el ele vererek Türkiye'yi hedeflerine ulaştıracağız." dedi.
Türkiye'nin neren nereye geldiğini göstermek bakımından sık sık tek parti devri zihniyetini anlatmasından bazılarının rahatsız olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Halbuki bu devri iyi bilemezsek, gereken dersleri çıkarmazsak ne bugün bulunduğumuz yeri doğru şekilde anlayabiliriz ne de geleceğimize güvenle bakabiliriz. Gazi Mustafa Kemal'in ve dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın binbir zahmetle kurmaya çalıştıkları savunma sanayimizi tek parti zihniyetinin nasıl baltaladığını anlatmayalım mı? Bu amaçla yurt dışına gönderilip eğitilen teknik personelimizin, geriye döndüklerinde alakasız işlerde çalıştırılıp, bir kısmının da yabancı şirketlerin temsilciliğini yapmaya zorlandığını ifşa etmeyelim mi? Kendi savaş uçaklarımızı üretmek için harekete geçenlerin önünün 'bedava uçak' bahanesiyle nasıl kesildiğini söylemeyelim mi? 'Nasıl olsa hazırı var, benzerini yapmak için niye uğraşalım.' diyen kafanın hala ortalıkta dolaştığını gördüğümüz, bildiğimiz halde bu gerçekleri her fırsatta, milletimizle paylaşmayalım mı?"
Nuri Demirağ'ların önünün nasıl kesildiği bilinmezse şu anda aynı amaçla yola çıkmış müteşebbislere verilen desteğin anlamını millete nasıl izah edebileceklerini soran Erdoğan, "Savunma sanayimizi güçlendirmek değil, tıpkı bir gemi çıpası gibi yavaşlatmak için çalışan kurumları gerçek anlamda üretken hale getirme gayretlerimizin sebebini anlatmayalım mı? Türkiye bu zihniyeti, tek bir zerresi kalmayana kadar ezip yok etmelidir." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu ve avanesinin referansı işte bu tek parti dönemidir
Erdoğan, Cumhuriyet dönemi düşünce hayatının, sol sosyalist çizgideki isimlerinden biri olan Niyazi Berkes'in, "Milli Şef" dönemini, "Türk düşünüş tarihinde, bu devir kadar utanç verici, bu devir kadar saldırganlığın terbiyesizleştiği bir devir yoktur." cümlesiyle anlattığını aktardı.
"Milli Şef dönemindeki utanç verici olaylara karşı ses çıkarmayanlar, Menderes döneminde kendilerine özgürlük ortamı sunanlara saldırmaktan çekinmemişlerdir." diyen Erdoğan, bu kafanın, merhum Turgut Özal'a, merhum Türkeş'e, merhum Erbakan'a da aynı saldırganlıkla yaklaştığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti döneminde de aynı zihniyetin iflah olmaz bir saldırganlık ve edepsizlikle üzerlerine geldiğini anlatarak, "Kılıçdaroğlu ve avanesinin referansı işte bu tek parti dönemidir. Biz Türkiye'yi bunlara rağmen 16 yılda 3,5 kat büyüttük. İnşallah yine bunlara rağmen 2023 hedeflerine ulaştıracağız." dedi.
Milletimize güvenimiz var
Mahalli idareler seçimlerinin, bu büyük yürüyüşlerinde, kendileri için yeni bir moral, yeni bir soluk yenileme vesilesi olacağını söyleyen Erdoğan, "Geçtiğimiz 14 seçimde nasıl milletimize gidip kendimizi, yaptıklarımızı, yapacaklarımızı anlatıp desteklerini aldıysak, bu seçimde de aynısını yapacağız ve milletimizin desteğini alacağız. Onların yalanları, iftiraları, çarpıtmaları varsa bizim de icraatlarımız, projelerimiz, hedeflerimiz, gayretimiz, hepsinden önemlisi Allah'ımız var. Milletimize olan güvenimiz var." diye konuştu.
Türkiye'nin son yıllarda çok tarihi sınamaları üst üste veren ve halen vermeye devam eden bir ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim son 5-6 yılda yaşadıklarımızın sadece birine maruz kalan bütün ülkelerin nasıl sendelediklerini, nasıl paniklediklerini görüyoruz. Hamdolsun Türkiye, tüm bu süreçlerden alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Bir süredir gündemimizdeki konular arasında yer alan Suriye meselesinde son dönemde önemli kazanımlar elde ediyoruz. Ülkemizde bulunan 3,5 milyonun üzerinde sığınmacı ve sınırlarımızda yol açtığı ciddi güvenlik tehditleri yanında siyasi ve ekonomik geleceğimiz bakımından da bu meselenin üzerine kararlılıkla gitmek zorundayız."
Türkiye'ye gelen bütün bu mülteciler içerisinde sadece Suriye'den değil Irak'tan da gelenler olduğunu dile getiren Erdoğan, Saddam Hüseyin döneminden itibaren Keldaniler, Ezidiler, Kürtler, Arapların Türkiye'de misafir edildiğini anımsattı.
Erdoğan, o dönemde 500 bine yakın mültecinin Türkiye'de misafir edildiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Şimdi de yine Suriye'den ve Irak'tan Araplar başta olmak üzere Kobani'den 300 bine yakın Kürt kardeşimizi biz ülkemizde misafir ettik, hala misafir ediyoruz. Biz teröristlere kapılarımızı kapattık, teröristleri bu ülkede asla barındırmayacağız. Bunu herkesin bilmesi, kabullenmesi lazım. Biz terörle el ele gezemeyiz, teröristlerle birlikte olamayız. Onun için PKK, PYD, DEAŞ, bunlar bizim yanımıza asla sokulamaz. Bunları, o açtıkları çukurlara ülkemizde nasıl gömdüysek, sınırlarımız dışında da yine aynı şekilde onları o çukurlara gömeriz. Zeytin Dalı Harekatı'nda ne yaptıysak, Fırat Kalkanı Harekatı'nda DEAŞ'ın bölgedeki bütün attığı adımları biz, onların adeta yüzlerine çaldık. PKK, YPG'nin Afrin'deki varlığına çok büyük darbe vurduk."
İdlib'de, Rusya ve İran ile başlattıkları inisiyatifle, her ne kadar bazı aksaklıklar vuku bulsa da bölgede yeni bir insani kriz yaşanmasının önüne geçtiklerini belirten Erdoğan, "İnşallah bu sıkıntıları da çözecek ve İdlib'i, tıpkı destek verdiğimiz diğer bölgeler gibi huzur ve güven beldesi haline getireceğiz." dedi.
Barış lafla olmaz icraatla olur
Afrin'de futbol takımlarının kurulduğunu ve orada gençlerin futbol maçı oynadığını anlatan Erdoğan, "Nereden nereye geldik? Bu bir kararlılığın neticesidir. Orada iki tane futbol sahası yapmışız, bütün oradaki gençler o maçı izliyorlar. Mesele bu değil mi? Barış lafla olmaz, icraatla olur. Sevgi lafla olmaz, icraatla olur. İşte biz bu icraatlarla ortaya bunları koyduk." diye konuştu.
Suriye meselesinin çözümü toprak bütünlüğü
Erdoğan, Münbiç ve Fırat'ın doğusundaki terör unsurlarıyla daha aşağılarda yuvalanan DEAŞ artıklarının bulunduğunu belirtti.
Suriye meselesinin çözümünün formülünü, hep bu ülkenin toprak bütünlüğüyle her kesimin hakkını hukukunu koruyacak ve beklentileri karşılayacak yeni anayasa ve özgür seçimler olarak ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, bugün de aynı noktada olduklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un "Zulmü Alkışlayamam" şiirini okuyarak, "Zulmü alkışlamayacak, istiklalimize de sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Tabii şu gerçeği de çok iyi biliyoruz; Suriye'yi kan ve gözyaşı gölüne çeviren nice güçler, bölgede cirit atarken Türkiye'nin elleri kolları bağlı bir şekilde beklemesini isteyenler, aynı krizi bizim topraklarımıza taşıma hesabı yapanlardır. Hiç kimseye böyle bir fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Kendimizle birlikte Suriyeli kardeşlerimizin haklarını sonuna kadar savunacağız." diye konuştu.
ABD ile Suriye meselesinde uzunca bir süre farklı yaklaşımlara sahip olduklarını ve bu durumun kendilerini üzdüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Niye üzdü? Çünkü biz, stratejik ortağız. Olaylara farklı yaklaşımlarımız olabilir ama aynı hedefe kilitlenmek üzere olur. Aynı hedefe kilitlenme değil de farklı hedef olunca, açılar da farklılaşır bu defa farklı yerler vurulur. Özellikle Obama döneminde bize verilen sözlerin yerine getirilmemesinden tutun da terör örgütleriyle 'al takke ver külah' ilişkilerine kadar pek çok sorunlu konuyla ilişkilerimiz adeta zehirlendi. Sayın Trump'ın başkan seçilmesinin ardından, kendisinin Suriye meselesinde farklı yaklaşımlar içinde olduğunu görmekten tabii ki memnuniyet duyduk. Ancak bize ifade edilen bu yaklaşımlar, maalesef uzunca bir süre fiilen sahaya yansımadı. Bunun üzerine biz de kendi politikalarımız doğrultusunda askeri harekat planlarımızı tamamlayıp hazırlıklarımızı yaptık. Geçtiğimiz ay tam sahaya çıkmak için hazırlıklarımızı son kez gözden geçirirken Sayın Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Bu görüşme bizim açımızdan gerçekten umut verici bir içeriğe sahipti. Sayın Başkan Amerika'nın Suriye'deki askerlerini tümüyle çekeceğini, DEAŞ artıklarıyla mücadeleyi de Türkiye'ye bıkaracaklarını gayet açık ve net bir şekilde bize ifade etti. Biz de Fırat Kalkanı Harekatı'ndaki göğüs göğüse çarpışmalarımızı hatırlatarak Suriye'de DEAŞ ile mücadelenin önceliklerimizin başında geldiğini ifade ettik. İlerleyen süreçte Amerika ile Suriye konusundaki ilişkilerimizin olumlu yönde seyrine sıcak bakmayan yönetimdeki kimi isimlerin değişmesi umutlarımızı daha da artırdı. Bunun askeri harekatımızı biz de beklemeye aldık. Elbette arada bir takım çatlak sesler çıkıyordu ama biz asıl muhatabımızın Sayın Trump olduğunu bildiğimiz için bunları çok da önemsemiyorduk."
Gayet müspet bir görüşme oldu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün ABD Başkanı Donald Trump'ın kişisel sosyal medya hesabından verilen bir takım mesajların kendisini ve arkadaşlarını üzdüğünü, bunun üzerine harekete geçtiklerini vurgulayarak, bu meseleleri dün gece Trump ile telefonda tekrar konuştuklarını anlattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
ABD Başkanı Trump'ın bölgedeki terör örgütlerinin özellikle Hristiyanlar'a yaptıklarından çok da bilgisi olmadığı için bu konuda kendisini aydınlatmasından memnun olduğunu ifade ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Görüşmemizde sadece bunlarla da kalmadık. İkili ticaret hacmimizi 75 milyar dolara çıkarma hedefimiz doğrultusunda daha hızlı ve kapsamlı adımlar atma kararına vardık. Böylece ilişkilerimizde Suriye özelinde başlayan olumlu seyri, aramızdaki diğer ihtilaflı meselelerle sınırlamayıp ekonomik alana da taşıma perspektifimizi güçlendirmiş olduk. Türkiye, siyasetin ve diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanmayı savunan bir ülke olarak, bu meseleyi müttefiklik ruhuna uygun şekilde çözmek için üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir. Yeter ki bizim hakkımıza, hukukumuza, hassasiyetlerimize riayet edilsin. Bu yapıldığı sürece dostlarımızla sonuna kadar yol yürümekten asla geri durmayız, çekinmeyiz. Sayın Trump ile dün akşam tüm bu konularda tarihi öneme sahip bir anlayış birliğine vardığımıza inanıyorum."
Erdoğan, bu vesileyle uluslararası çevrelerde sıkça dile getirilen çok önemli bir yanılgıyı düzeltmek istediğini vurgulayarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu ülkede yaşayan herkesin, en başta da Türküyle Kürdüyle Arabıyla tüm kardeşlerimizin devletidir. Hangi inanç grubundan olursa olsun hepsinin devletidir. Biz ülkemizde bugüne kadar asla bu tür ayrımcılıklara müsaade etmedik, bundan sonra da etmeyiz. Zira bizim temel ilkemizde hep söylediğim gibi, 'yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü.' ilkesi yatmaktadır." değerlendirmesini yaptı.
Kürt kardeşlerim oyuna gelmeyin
Erdoğan, Türkiye'nin, yakın çevresinden başlayarak kendisiyle gönül bağı içindeki herkesin, en başta da sınırlarının hemen yanı başında yaşayan Kürtlerin devleti olduğunu belirtti.
Bunun için Kobani'ye kapıları açtıklarını vurgulayan Erdoğan, "300 bine yakın Kürt kardeşimiz şu anda bizim ülkemizde yaşıyor. Demek ki bunu bilmeyenler, anlamayanlar var, anlamak istemeyenler var. Onun için ben 31 Mart için şimdiden sesleniyorum, Kürt kardeşlerimize sesleniyorum; bu oyuna gelmeyin. PKK'nın desteğindeki terörden beslenen siyasi partilere, onların yandaşlarına oylarınızı vererek zayi etmeyin. Tehditlere aldırmayın. İşte Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te bu terör örgütlerini nasıl o mağaralarda inlerine gömdüysek bundan sonra gömmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, milletin özgürlüğüne, kendi içindeki dayanışmasına göz dikenlere asla prim vermeyeceklerini söyledi.
Sınırlarının öte tarafında ne zaman bir sıkıntı yaşansa Kürt, Arap ve Türkmenlerin, güvenli bir sığınak olarak Türkiye'ye yöneldiğine işaret eden Erdoğan, "Türkiye, sınırları içindeki tüm vatandaşlarının, sınırları dışındaki tüm kardeşlerinin hamisi değil bizatihi kendi ülkesidir, kendi vatanıdır. Sınırlarımız dışında yaşayan her bir kardeşimizin, bulunduğu topraklarda huzur, güven ve refah içinde olması bizi memnun eder, mutlu eder. Bunun yanında canları, malları, özgürlükleri tehdit altına giren herkesin yanında olmak bizim hem tarihi hem de insani görevimizdir." ifadelerini kullandı.
Cinsini cibilliyetini bilmeyenler bu işten anlamazlar
Türkiye'nin çevresiyle olan ilişkilerindeki yanlış algıların yalnızca belli ülkelere mahsus olmadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bize 'Suriye'de niye varsınız' diyenler oluyor Bay Kemal gibi. Bize 'Irak'la niye ilgileniyorsunuz' diyenler oluyor Bay Kemal gibi. Bize 'Kudüs konusunda niye bu kadar hassasiyet gösteriyorsunuz' diyenler oluyor Bay Kemal gibi. Bize 'Libya'nın sizinle ne ilgisi var' diyenler oluyor Bay Kemal gibi. Bize 'Kafkasya'nın, Balkanlar'ın, Karadeniz havzasının, Akdeniz havzasının kuzeyi ve daha aşağısıyla Afrika'nın, Güney Asya'nın sizinle ne alakası bulunuyor' diyenler oluyor Bay Kemal gibi. Utanmasalar ata yurdumuz 'Orta Asya ile Türkistan'la niye bu kadar ilgileniyorsunuz' diyecekler hatta bunu söyleyenler de var.
Halbuki biz tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz ve gönlümüzle tüm bu coğrafyalarda iç içeyiz. Biz 20 milyon kilometre kare topraklardan küçüle küçüle 780 bin kilometre kareye gelmedik mi? Bu topraklarda bir tarihimiz, kültürümüz var. Biz oralardan buralara geldik ama bu tarih bilmezler, geçmişini bilmezler, cinsini cibilliyetini bilmeyenler bu işten anlamazlar, bunun kadrini kıymetini de bilmezler. Biz insani zenginliği itibarıyla bu coğrafyaları yüreğimizde, kalbimizde yaşatıyoruz. Daha önemlisi Anadolu'nun asırlara sari insani zenginliği itibarıyla biz bu coğrafyaları yüreğimizde, kalbimizde yaşatıyoruz."
Pisti misti olmayan yerlere uçakla iniş yaptık
Başbakanlığı döneminde Orta Asya'daki tarihi eserlerin, anıtların, müzelerin yeniden inşasını yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Moğolistan'a giderek aynı adımları attık. Oralarda da tarihi eserleri ayağa kaldırdık. Pisti misti olmayan yerlere uçakla iniş yaptık. Ne günler... Niye? Bu bir tarihtir, sevdadır, aşktır, derttir dedik, onun için oralara gittik." dedi.
Tüm bu coğrafyalardan Türkiye'ye zaman içinde, özellikle son bir asırda milyonlarca insan geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Balkanlar'da, Bosna Hersek'te o tarihi eserleri ayağa kim kaldırdı? Biz kaldırdık. Makedonya'da biz kaldırdık. Niye durmadık? Çünkü orada tarih var." diye konuştu.
Buralar Evlad-ı Fatihan'dır, buraları sakın terk etmeyin
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'in, kendisine "Tayyip evladım, buralar Evlad-ı Fatihan'dır, buraları sakın terk etmeyin." dediğini belirterek, "Ertesi gün ölüm haberini aldım. Onun için bizim oralara bakışımız farklıdır, öyle rastgele bakamayız ama bunlardaki göz rastgele bakma gözüdür. Farkımız bu." ifadesini kullandı.
Bu coğrafyaların, Türkiye'nin birinci dereceden ilgi alanı içinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Nasıl vücudun herhangi uzvu zarar gördüğünde tüm beden acıyla sarsılırsa buralardaki her sıkıntı da bizi aynı derinlikte etkiler. Türkiye'nin Suriye'deki varlığını başka herhangi bir devletin veya gücün varlığıyla karşılaştırmak tarihe de medeniyetimize de kültürümüze de hakarettir. Asıl biz orada olmazsak, orada yaşananlara sırtımızı dönersek, birilerinin yaptığı gibi oradan gelenlere sınırlarımızı ve gönüllerimizi kapatırsak kendimize ihanet etmiş oluruz. Her şeyi para, petrol, çıkar olarak görenler Türkiye'nin bu insani ve onurlu tavrını anlayamaz. Suriye ve diğer konularda attığımız her adım, kullandığımız her inisiyatif, yaptığımız her fedakarlık, harcadığımız her kuruş işte bu duruşun bir ifadesidir."
Erdoğan, Türkiye'nin ve Türk milletinin beka meselesi olarak gördüğü Suriye konusunda nereye kadar gidebileceğini anlamak isteyenlere Mehmet Akif Ersoy'un "Birlik" adlı şiirini okuyarak cevap verdi.