Başbakan Binali Yıldırım, İngiltere ziyaretinin ardından dönüş yolunda beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.
* IISS düşünce kuruluşunda, S 400’lerle ilgili soruya (ABD’nin PYD ile işbirliğine yaptığı savunmaya atıfla) “Tercih değil, mecburiyet” vurgunuz güzeldi…
Bize gereken katkıyı, desteği sağlasalardı, gerekli işbirliğini yapsalardı biz niye gidelim başka bir şey alalım. En önce onlarla oturduk. Biz elimizden gelen bütün çabayı gösterdik. Tabii ki kendi savunmamızı, kendi sistemimizi kendimiz mutlaka geliştirmemiz lazım.
* YPG ile ilgili Pentagon açıklamada bulundu, ‘silah vermeye devam edileceği’ ile ilgili… Bir de Zarrab’ın davası bir hafta daha ertelenmiş.
Şimdiye kadar hep şu söyleniyordu; Zarrab sanıktan tanığa dönüştürülecek, diye… ABD hükümeti ile bir anlaşmaya girecek. Belli ki bu süreç öyle işliyor. Bunun izahı bu. YPG/PYD ile ABD’nin işbirliği sürecek, sürmeyecek meselesine gelince… Bizim muhatabımız ABD Başkanıdır. Bizi bağlayan onun sözüdür. Kurumlar ayrı telden çalıyorsa onların sorunudur.
ÖNÜNDE ÜÇ ENGEL VAR
ABD ile Türkiye geçmişte olduğu gibi müttefik olarak NATO’da ve iki stratejik müttefik olarak devam edecekse bunun önünde üç engel var: Birincisi, bizim isteğimiz DEAŞ’la mücadelede, terör örgütü PKK’nın aynısı olan, iç içe geçmiş bir örgütle ABD’nin çalışmaması, DEAŞ’la mücadeleyi bunlarla bir olup yapmaması.
İkincisi; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna Türk milletinin emin olduğu bir örgütün başının ABD’de hâlâ çok rahat hareket etmesi. Bu konuda bir adım mutlaka atılmalıdır.
Üçüncüsü; sizin ne yapıp edip, Türk halkının ABD hakkındaki olumsuz algısını düzeltecek bir çıkış yapmanız lazım.
DAVA ALGI OPERASYONU
Şimdi bunlara bir şey daha ilave oldu. Karşılıklı vizelerin krize girmesi, sonra kısıtlı açılması, karşılıklı tutuklamalar var, davalar var. Yani iki ülke ilişkileri zaten nazik bir dönemden geçiyor. Bu davalarla birlikte hukuk zeminindeki gelişmeler ilişkilerimizin geleceğini tehdit etmesin. Açıkça bizim söylediğimiz bu.
* ABD’nin bize verdiği cevaplar ne?
Bir: “PYD/YPG bir tercih değil, mecburiyet. Eskiden başlamış, şu anda da alternatifimiz yok. Bunlarla stratejik işbirliğimiz yok. Konjonktürel bir beraberlik.” Madem öyle, şimdi DEAŞ bitti, bunlarla ilişkiye nokta konulmalı. Son görüşmelerde böyle bir intiba oluştu.
İkincisi, FETÖ ile ilgili. Defalarca taleplerimiz oldu. Belgeler, bilgiler, her şeyi verdik ama henüz adım atılmış değil. Son gidişimde de bu meselenin çok önemli olduğunu, Türk toplumunun ABD yönetiminden bir hareket beklediğini, bu olmadığı zaman darbe ile ilgili kuşkuların daha da yerleşik hale geleceğini söyledim. Zannediyorum bu konuya daha titiz eğilecekler. Bu yönde bir algım oluştu. Bunu zaman gösterecek. Tüm bunları konuşurken bu davalar meselesi işin içine girince olay biraz daha farklı bir boyuta evrilme eğilimi gösteriyor. Bunu da yakından takip ediyoruz. Bu dava, tamam hukuk meselesidir falan ama... Neticede bunun yine Türkiye, Türk siyaseti üzerinde bir algı operasyonuna, bir ekonomik sıkıştırmaya doğru yöneltildiği algısı bizde oluşmaya başladı.
BİZİ BAĞLAYAN BM KARARIDIR
Türkiye uluslararası hukuka uygun hareket etmiştir. Bizi bağlayan BM ambargo kararıdır. Buna aykırı da Türkiye’nin hiçbir tasarrufu olmamıştır. Dün de yok, bugün de, yarın da olmaz... Bu çok net. ABD 60 tane Boeing için İran’la oturuyor, anlaşma yapıyor. Onda ambargo mevzusu yok, yasak yok. Türkiye daha masum bir ticaret yapıyor, ambargo konusu oluyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. İşin sonunda her şey ortaya çıkacak.
Suriye’de iş bitecek
* Suriye anayasası için Rusya ile ABD’nin birlikte yazdığı metinden söz ediliyor. Türkiye, anayasa yazım sürecine dahil olacak mı?
Astana’nın devamı Soçi görüşmeleridir. Bunlar önümüzdeki ay da devam edecek. Biri Türkiye’de, biri Rusya’da, biri İran’da. Üçlü görüşmelere kadar teknik düzeyde bu konular ele alınacak. Konunun uzmanları gerek anayasanın çerçevesi nasıl oluşturulacak, kimler katılacak, kimler katılmayacak, içeriği ne olacak, teknik düzeyde buna çalışacak. Daha sonra bu çalışmalar zirvelerde ele alınarak, gerekli düzeltmeler, talimatlandırmalar yapıldıktan sonra bir noktaya gelecek. Sonra BM’nin kararı doğrultusunda Cenevre görüşmelerinde iş teslim edilecek. Orada daha geniş katılımlı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü esas alan, teröre bulaşmamış bütün grupların katılacağı, ayrıca ülkemizde yaşayan tüm Suriyeli göçmenlerin de oy kullanacağı bir sürece getirilmesi için gayret gösterilecek. Herkes hazırlığını yapıyor, pozisyon belgelerini oluşturuyor. Sonra bunlar masaya konulacak. Herkes şu noktaya geldi artık; Suriye’de bu iş bitecek.
Bankaları yalnız bırakmayız
* Fitch, ABD’deki soruşturmanın Türk bankalarının üzerinde bir not baskısı getirebileceğini söyledi. Bu durumda hükümetin bankalara yaklaşımı nasıl olur?
Biz bankalarımızla, reel sektörümüzle, finans piyasalarımızla bir bütünüz. Gayet tabii ki ekonomimize topyekun saldırı yapıldığında ‘ben bankaların işine karışmam’ diyecek halimiz yok. Hepsine gereken cevabı vereceğiz. Savaşlar sadece tankla, tüfekle olmuyor. Artık siber savaşlar var, ekonomik savaşlar var, politik savaşlar var. Savaşta çeşitlilik arttı. Türkiye 15 yıldır içeride ve dışarıda savaşarak ayakta kalmasını bilen bir ülkedir. Kimseyi yalnız bırakmayız. Ömer Muhtar’ın dediği gibi bizi öldürmeyen darbeler daha da güçlendiriyor.
O işi geç
Başbakan Yıldırım, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’un, Kıbrıs konusunda “Tekrar bu işi canlandıralım” sözlerine, “Dedik ki, “O işi geç”… Yani Kıbrıs’ta bir kere baştan hata yapıldı. Rum tarafının önünü açtınız, Türk tarafına her türlü engellemeyi yaptınız dedik. Bir kere adaletsiz başlayan bir durum var. Neyi konuşacaklar? Bir kere bu ambargoları falan kaldırın, bir jest yapın, ön ayak olun, sonra otursunlar, iki eşit ortak gibi konuşsunlar dedik. Aksi takdirde böyle bir çözüm söz konusu olmaz. Çünkü, Rum tarafı diyor ki, “Ben devletim, ihtiyacım yok, gelsin benim yanıma otursun diyor. Böyle bir çözüm olur mu? Olmaz” dedi.