Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkan Yardımcısı Aziz Koçal yaptığı açıklamada, devre mülk satışlarının ve bu devre mülklerin aidatlarının adeta "modern dolandırıcılık" yöntemi haline geldiğini savunarak, bu alandaki mağduriyetlerin her geçen gün arttığını söyledi. Koçal, haksız kazanç peşinde koşan bazı şirket ve kişilerin işini düzgün yapan firma ve tüketicileri zor durumda bıraktığını aktardı.
Devre mülk satışı yapan bazı firmaların boş araziler, süslü reklam ve broşürlerle tüketiciyi mağdur etmeye devam ettiğini öne süren Koçal, alıcıların sıkıntıya düşüp cayma hakkını kullanmak istediklerinde firmalarca taleplerinin kabul görmediğini, tüketicinin kaptırdığı parasını geri alabilmek için uzun süren hukuki sürece girdiğini ifade etti.
Koçal, devre mülklerde fahiş fiyatlara ulaşan aidatların sahipleri canından bezdirmeye başladığını savunarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bize son zamanlarda gelen şikayetler devre mülk ve aidatlarında yoğunlaştı. Devre mülk satan şirketler tarafından, alıcılara imzalatılan satış vaadi sözleşmesine bir madde ekleniyor. Ortak malikler kurulu tarafından da işletilebilecek devre mülkün işletilmesinin satıcı şirkete verildiğine dair yetki alıyor bu maddede. Alınan bu yetki haksız zenginleşmeye, şirketlerin garantili, uzun süreli, yüksek karlı bir yatırımına dönüşüyor.
Devre mülk işletme sözleşmesinin yönetim planına işlenmeden, devre mülk tapuları verilmeden devre mülkünü kullanmaya başlayanlar ile henüz devre mülk dahi teslim edilmeyenlerden asgari ücretin yarısına varan tutarlar ile aidatlar istenmektedir. Tüketicileri mağdur eden aidatlar, yılda 15 gün kalınabilecek bir devre mülk için ayda iki defa alınıyor. Toplam daire sayısı düşünüldüğünde bazı şirketlerin, aidatları haksız kazanç kapısına dönüştürdüğü görülüyor."
"Verilmeyen hizmetin bedeli olmaz"
Koçal, verilmeyen hizmetin bedelinin olmayacağını ifade ederek, devre mülk ne zaman kullanılacaksa aidatların o zaman verilmesi ve makul bir tutarın belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
Yapılan bakım, onarım ve yenileme gerekçeleri gösterilerek haksız zenginleşmeye neden olacak bir avans adı altında aidatın alınamayacağını dile getiren Koçal, 634 sayılı kat mülkiyeti kanununun 43. maddesinin bu konuda tüketiciyi kısmen de olsa koruduğunu bildirdi.
"Sözleşme tapuda resmi şekilde yapılmalı"
Gayrimenkul hukuku uzmanı avukat Ecem Gedikkaya, devre mülk sözleşmesinin tapuda resmi şekilde yapılmasının zorunlu olduğunu belirterek, "Devre mülk hakkı, satış vaadi şeklinde yapılıyorsa mutlaka noterde düzenleme şeklinde gerçekleştirilmeli. Aksi halde, satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında yapılan devre mülk sözleşmesi geçersizdir." dedi.
Teslim süresi ve ön ödemeli (maketten) satışlarda dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Gedikkaya, devre mülklerde arsa üzerinde kat irtifakı tesis edilmeden ve yapı ruhsatı alınmadan ön ödemeli devre mülk sözleşmesinin yapılamayacağını ve ön ödemeli satış devir ve teslim süresinin sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 36 ayı geçemeyeceğini bildirdi.
Devre tatillerde cayma hakkı
Gedikkaya, tüketicinin, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin 14 gün içerisinde cayma hakkını kullanabileceğinin altını çizerek, cayma bildiriminin noter aracılığı ile yapılması gerektiğini vurguladı.
Avukat Gedikkaya, bağlı kredi sözleşmesinin var olduğu durumlarda cayma bildiriminin kredi kuruluşuna yönlendirilmesi halinde bağlı kredi sözleşmesinin de herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erdiğini anlattı.
Devre tatil sözleşmelerinin tecrübe ve muayene koşullu sözleşmeler olduğunu kaydeden Gedikkaya, şu bilgileri verdi:
"Tüketici sözleşmeye konu tesisi görmeden ve gezerek inceleme imkanı elde etmeden imzalamış olduğu sözleşme, tecrübe ve muayene koşulu (hizmetin alınması) sağlayıncaya kadar askıda kalır ve tüketicinin cayma hakkı tecrübe ve muayene koşulu gerçekleştikten sonra başlar. Sözleşme imzalandıktan sonra 14 gün içerisinde cayma hakkı kullanılmamış olsa bile devre mülke konu yer tüketici tarafından görülmemiş ise tüketicinin tesisi gördükten sonra makul süre içerisinde cayma hakkı vardır.
Ancak tüketiciler tarafından dikkat edilmesi gereken husus sözleşmenin devre mülke konu tesiste yapılıp yapılmadığıdır. Uygulamada satıcılar çoğunlukla sözleşmenin imzalandığı yerin devre mülke konu tesis olduğu şeklinde hüküm konulmaktadır. Dolayısıyla tüketicilerin sözleşme imzalarken cayma hakkına etki edecek bu hususa dikkat etmesi gerekmektedir."
Gedikkaya, ön ödemeli (maketten) satışta teslim tarihine kadar herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı olduğunu ifade ederek, devre mülk sözleşmesi imzalanmadan en az 1 gün önce tüketiciye Devre tatil ve Uzun Süreli Tatil Hizmeti Sözleşmeleri Yönetmeliğinde öngörülen şekilde ön bilgilendirme yapılmasının zorunlu olduğunu aktardı.
Sözleşmede yer alması gereken unsurlar
Gedikkaya, devre mülk sözleşmesinin bir yıldan uzun süre yani en az iki yıl için yapılması ve birden fazla dönem olması gerektiğini belirterek, "Kanun gereği devre mülk sözleşmesi en az iki yıl için yapılması gerektiğinden bu iki yıl içerisinde sağlayıcı tarafından tüketiciye en az iki dönem kullanma hakkı sunulmalı. Tüketicilere en az 1 gecelik konaklama imkanı verilmeli. Aksi halde yapılan sözleşme kanunda öngörülen şartları sağlamadığından devre mülk sözleşmesi olarak kabul edilmeyecektir." diye konuştu.
Sözleşmede belirtilen sürede tüketicinin konaklama ve taahhüt edilen hizmeti alması gerektiğini aktaran Gedikkaya, aksi takdirde, tüketicinin uğradığı maddi ve manevi zararın satıcı veya sağlayıcıdan talep etme hakkı doğacağını vurguladı.
Gedikkaya, "Uygulamada sıkça rastlanan durumlardan biri de sözleşmede belirlenen dönemlerde ilgili tesiste tüketicinin odasının tamam olmasına rağmen sauna ve havuz gibi alanların kapalı, başka kişiye kiralanmış veya inşaat halinde olduğunun söylenmesi. Sözü edilen durumlarda tüketici maddi ve manevi tazminat talep edebilir." ifadelerini kullandı.
Tüketicilerin sözleşmede belirlenen plana uygun şekilde ödeme yapması gerektiğini belirten Gedikkaya, ödeme yapılmaması halinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un m.19/1'de öngörülen şartlarda ve usule uygun olarak satıcının tüketiciye ihtar göndermesi gerektiğini bu ihtara rağmen tüketici ödeme yapmaz ise tüketicinin temerrüde düşebileceğini, yalnızca tek bir taksidin ödememesi akabinde borcun tamamının talep edilmesinin mümkün olmadığını aktardı.
Gedikkaya, "Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu duruma aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir." dedi.