Orta Asya zirveleri ve pragmatizm

Arşiv

PROF. DR. AİNUR NOGAYEVA - ERZİNCAN BİNALİ YILDIRIM ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

Orta Asya liderlerinin bölgeye yoğun ilgi duyan birçok ülkeyle yaptıkları zirveler kısaca C5+1 olarak adlandırılmaktadır. Geçtiğimiz seneden günümüze kadar başta ABD olmak üzere Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleriyle bu formatta bir araya gelen bölge liderleri 16-17 Eylül’de bir misafiri daha ağırladılar. Tam bir yıl önce beş bölge liderini Berlin’de ağırlayan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bu sefer güçlü iş dünyası ekibiyle birlikte Orta Asya’ya geldi. AB’nin Orta Asya stratejisinin geliştiricisi olan Almanya’nın ortak çıkarlar söz konusu olduğunda hem kendi adına hem de AB ülkeleri adına konuştuğunu hatırlarsak bu ziyaretin önemi daha iyi anlaşılabilir.

BÖLGENİN CAZİBESİ ARTTI

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın patlak vermesiyle bölge birçok açıdan önemli hale geldi. Bunların başında Rusya’ya uygulanan yaptırımlar kapsamında birçok uluslararası ve irili ufaklı şirketin üretimini buraya kaydırması ve bölgenin bir yandan Rusya’nın, diğer yandan Çin’in ticari akımların merkezi haline gelmesi sayılabilir. Diğer yandan Rusya’ya karşı uygulanmaya koyulan 14 paket yaptırım rejimine uyulması Batı açısından önem taşıyor.

C5+1 zirveler ile bahsigeçen ABD, Çin, Rusya ve AB gibi geleneksel oyuncuların yanı sıra Hindistan, Japonya gibi ülkeler de bölgeye yoğun ilgiyi gösteriyor. Orta Asya liderleri (C5) çoğu zaman bölge dışına davet edilmiş, bazen ise “+1” lideri bölgeye bizzat gelerek bu yoğun ilgiyi ve rekabeti sergilemişti. Yaklaşık bir ay önce bu “C5+1” formatının “fikirbabası” ülke Japonya’nın başbakanı megadeprem ve tsunami uyarısı dolayısıyla Orta Asya gezisini ertelediğini açıkladığında, bu durum ülkesinde “Tokyo’nun bölgedeki rekabetten geri kalması” olarak nitelendirilmiş ve Başbakan Fumiyo Kişida eleştirilerin odağı haline gelmişti.

Bu C5+1 formatı dışında İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ve Fransa lideri Emmanuel Macron’un bölge ülkelerini tek tek gezdiğini ve ikili ilişkilere yeni ivme kazandırmaya çalıştığını da görüyoruz. Bölgeye ilgi gösteren her büyük gücün bölgenin jeopolitik konumu, zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları ve ulaşım güzergahları ile ilgilendiği biliniyor.

ALMANYA’DAN YENİ HAMLE

Eylül 2023’te “C5+Almanya” Berlin zirvesinde bölge liderleriyle biraraya gelerek zirve neticesinde stratejik bölgesel ortaklık anlaşmasını imzalayan Scholz'un, bu hafta bölgeye ziyareti sırasında ortak projelerin hayata geçirilmesine odaklandığı söylenebilir.

Berlin zirvesinde temel iş birliği alanları ekonomi, enerji ve doğal kaynaklar olarak belirlenmişti. Bu bağlamda her ne kadar, Almanya’nın temel hedeflerinden biri “Orta Asya devletlerinin krizlere karşı dayanıklılığını artırmak” diye belirtilse de, Berlin’in amaçlarının daha derinde saklandığı düşünülebilir. Alman medyasının belirttiği gibi, Alman şirketleri, artık Çin pazarında ve üçüncü ülke pazarlarında çok daha güçlü Çinli şirketlerin rekabetiyle karşı karşıya olup Almanya ve genel olarak AB, Orta Asya’daki ortaklar olarak, bölgenin iki lokomotif gücü Kazakistan ve Özbekistan’da çekiciliğini kaybediyor.

Ayrıca ABD merkezli düşünce kuruluşlarından The Jamestown Foundation’ın belirttiği gibi, bu 5 Orta Asya ülkesi ve Afganistan ve Moğolistan’ı kapsayan geniş bölge, dünyadaki en büyük nadir toprak mineralleri (NTM) kaynaklarına sahiptir. Dolayısıyla burası dünyada yeni bir “büyük oyun alanı”, Orta Asya ülkeleri üzerinden ortaya çıkan rekabet ise “21.yüzyılın Büyük Oyunu” diye ilan ediliyor. Dolayısıyla hem ziyaret hem ticaret mantığıyla hareket eden Alman şansölyesi, tüm bunları konuşmaya geldi.

SERT GÜCE KARŞI YUMUŞAK GÜÇ

Sert/askeri gücün tekrar revaçta olduğu bu günlerde yumuşak gücün cazibesinin artırılması, özellikle gençler arasında önemini koruyor. Her ne kadar coğrafi yakınlık, maliyet ve dil unsurlarından dolayı Rusya’da en çok Orta Asya öğrencileri eğitim alsa da, Avrupa ve genel olarak Batının eğitim kurumları bölge ülkelerinde çekiciliğini kaybetmedi. Ortak üniversitelerin ve şubelerinin açılması, dil öğretimi konusunda ciddi adımların atılması söz konusu ki tüm bunlar kolaylaştırıcı unsurlar. Diğer önemli konu ise istihdam.

“Krokus” terör saldırısından sonra ve ekonomik sıkıntılardan dolayı Rusya’da Orta Asya göçmen işçilere karşı tutum değişti. Hem yöneticiler hem halk nezdinde göçmen işçilere karşı saldırılar artmış durumda ve bölge ülkeleri bu genç istihdam konusunda alternatif güzergah arayışındalar. Bu arayışlara yeşil ışık yakan İngiltere, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler; 10 milyon yabancı işçinin yaklaşık yarısını oluşturan Özbek, Tacik ve Kırgız işçisine istihdam sağlayan Rusya’ya ciddi bir alternatif oluşturamasa da, yine de birçok farklı yol ve yöntemlerle olumlu imaj, olumlu gündem ile cazibesini koruyor. Dolayısıyla geleceğe yönelik iyi bir yatırım olarak görülebilir.

Sonuç itibarıyla, Rusya ile BDT, Avrasya Ekonomik Birliği kapsamında sıkı ilişkiler yürüten bölge ülkeleri, Batının Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar karşısında ne kuzey komşusuyla kötü olabilir ne Batıdan gelen ve gelecek yatırımlarından vazgeçebilir.

Yeniden büyük güçlerin ilgi odağı haline gelen Orta Asya’nın liderleri artık yeni kurulan bir oyunun parçası değil, oyun kurucuları olarak azami çıkar sağlama niyetinde. Bu bağlamda pragmatizmi rehber edinen bölge liderleri çok yönlü politikalarını devam ettiriyor, hem zirvelere katılıyor hem BRICS gibi yeni ekonomik alanlara açılarak dengeyi korumak istiyor.

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Dijital dünyanın yeni tehlikesi: Sosyal medyada itibar suikastı

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Türkiye’nin BRICS hamlesi: Modern denge siyaseti