Beyzanur Yılmaz / Eğitimci, İlahiyatçı Yazar
Bayram geldi bir kez daha…
Ramazan ayının sonuna gelmenin hüznü ancak bir o kadar ruhların ve bedenlerin Allah’a teslim olarak rafineri olması ile yaşanan bir huzurla karşılanan o kutlu bayram…
Her yıl bu duyguyu tadıyoruz, bayramın heyecanı bir başka oluyor. Telefon mesaileri sabahtan akşama kadar devam ediyor. Mesajların ardı arkası kesilmiyor. Büyükler daha çok hatıra geliyor bugünde… Misafirperverlik daha çok kendini gösteriyor. Şunu da unutmamak lazım; çocukların dişlerini çürütene kadar yedikleri bayrama renk ve tat katan şeker ve çikolataların hiç yenmediği kadar büyükler tarafından da mideye indirildiğini…
“BADRAM”DAN BAYRAMA
Bayram kelimesinin kökeni Eski Oğuz Türkçesindeki “badram” kelimesinden geliyor. Daha sonra bayram kelimesine dönüştürülerek bu manidar günleri tanımlamak için kullanılan bir kavram olarak kullanılıyor. Anlamı ise neşe ve mutluluk günü olarak ifade ediliyor. Geçmişten günümüze her milletin kendine has önemli tarihi hatıralarını canlandırdıkları veya dinî ve millî saiklerle ihya ettikleri müstesna günler hep olagelmiştir. Bu bağlamda bayramlar, aynı inanç, tarih ve medeniyet mensuplarının müşterek sevinç ve neşe günleridir. Bayramlarda, yoğun ve hızlı akan hayatın temposunu düşürerek, biraz mola ile aile bireyleri; sıla-i rahim yaparak akraba, eş dost ziyaretleri ile hasret giderir, farklı illerde yaşayan anne, baba, torunlar ve akrabalarla buluşur, tanışır, kaynaşır bu sayede aile bağları güçlenir.
Çalışmalarımda gördüğüm kadarıyla toplumumuzda kutsal olarak nitelendirilen zamanların en başında Ramazan ayı geliyor. Devamında bu ayın içerisinde ifa ettiğimiz Kadir Gecesi'nin önemi büyük oranda biliniyor. Bayramlar ise bu kutsal zamanların adeta meyvesi olarak bizlere sunulan bir motivasyon zamanı olarak gönülleri ferahlatıyor. Allah için kendimizi maddi ve manevi birçok yönden terbiye ederek O’nun için topluca yaptığımız bir teslimiyet eylemini başarı ile tamamlamanın getirdiği bir müreffehlik sarıyor bizleri bu kutlu günlerde…
YALNIZLIĞIMIZDAN SIYRILIYORUZ
Bayramlar geleneğimizde ise ayrı bir mukimliğe sahip. “Nerede o eski bayramlar…” dense de halen eski bayramların tadını yaşatan yerler ve oralardaki geleneklerin izleri bizlere bayram neşesinin, dostluğun, birlik ve beraberliğin bitmediğini gösteriyor. Kadim kültürümüz ve İslam şiarında bayramlar, sıradan giden hayatın olağan akışına kendisini kaptırmış insanları kendine getiren, etrafını görmesini sağlayan ve yalnızlık temasından sıyrılmasına vesile olan bir görev ifa ediyor aslında…
Küresel kültürlerin toplumumuzda kuşatıcı tarafı da olsa belki “Nerede o eski bayramlar” da denilse, sahiplenme ve aidiyet bilincine sahip bireylerin varlığı ile toplumumuzda bayramların hala canlılığını koruduğunu ve devam ettiğini görüyoruz. Fıtrattaki İslam inancının yer aldığı ruhun köklerinde medeniyet değerlerinin sarsılmadığı da aynı zamanda bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Bayramlar sevinç ve mutlulukların paylaşıldığı günler olsa da bazen hüznün ve acıların da paylaşıldığı vakitler olabiliyor. Belki bizler için neşe içinde geçen bir bayram, başka bir kimse için hüznün yaşandığı bir zaman olarak icra edilebiliyor. Bayramı bayram yapan ise mutlulukları paylaşarak artırma, acıları paylaşıp, kişileri duyarlılığa davet ederek o acıları azaltma düsturudur. Bu doğrultuda Ramazan Bayramı, farklı diyarlardaki Müslüman kardeşlerimizi anma, onları düşünerek empati anlayışı içerisinde yaşayacağımız bir bayramı da vacip kılıyor bizler için…
Alvarlı Efe Hazretleri'nin beyitleri bayramın manasını bizlere özetliyor;
“Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola
Hüzn ü keder def’ ola
Dilde hicâb ref’ ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola…”
Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.