"Başkasının gözünden gör"

İnsanlar sosyal medyada var olduğu kimlikten ziyade onaylanmasını istediği bir kimlik sunarak yapay bir iklim sunuyor ve bu iklimde doyurulmamış benliklerini doyurmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda bu oluşturulan yapay iklim, narsist bir kültürün mayalanmasına daha da katkıda bulunuyor.

İllüstrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

İsmihan Şimşek / İletişim Danışmanı - Yazar

Dijital çağ en büyük etkilerinden birini insan psikolojisi üzerine yaptı. Psikolojisi bozulan insanın fizyolojisi de bozuldu ve dijital çağa özel hem ruhsal hem bedensel hastalıklar çıkmaya başladı. Günümüzde internetle birlikte nomofobi (cep telefonundan uzak kalma korkusu), hikikomori (internet nedeni ile uzun süre bir kapalı alanda kalma), siberhondrik (internette yoğun bir şekilde sağlıkla ilgili araştırma yapma), photolurking (yoğun fotoğraf izleme), cheesepodding (yoğun bir şekilde internetten şarkı indirme), enfornografi (internetten yoğun şekilde bilgi arama), YouTube ve Instagram narsisizmi (sürekli kendi videolarını, fotoğraflarını yayınlama)

ve sosyal medya bağımlılığı gibi internet bağımlılığı türleri ortaya çıktı.

SANAL DÜNYADA OYALANMAK

Özellikle ekrana bağlılık toplumdan uzaklaşma ve yalnızlığı artırdı. Bu da insanlar arasındaki bağları zayıflatarak geçişkenlik, empati, hoşgörü duygularını köreltti. Böylece radikallik, kutuplaşma, insanların birbirine yüz yüzeyken söyleyemeyecekleri cümleleri söylemesi gibi pek çok saldırganlığın artmasına neden oldu. Sınırsız özgürlük hissi söylenemeyenlerin söylenmesi, gösterilemeyenlerin gösterilmesi insanın narsistik yönünü beslemeye başladı. Yapılan araştırmalarda insanlardaki narsistik eğilim arttıkça sosyal medya kullanımının da arttığı görülüyor. Çünkü sosyal medya tam da narsistlerin kendilerini olmak istedikleri ama olmadıkları gibi göstermek için eşi bulunmaz bir imkân. Beğenilme ve onaylanma arzularının son derece somut bir şekilde karşılığını gördükleri sosyal medya bu arzularını gizlemek için de narsistlere ekran arkasına saklanma imkânı sunuyor.

Sosyal ağlar üzerindeki iletişimin eş zamansızlığı, kullanıcılara kendi paylaşımlarını büyük bir özenle hazırlama fırsatı sunar. Narsistik özellikler taşıyan kişiler yaptıkları paylaşımlardan önce çok fazla hazırlık yaparlar, fotoğraflar için gösterişli kıyafetler, arka plan, ne yazılacağı gibi detayları çok fazla düşünür, planlarlar. Böylece sosyal medya kullanıcıları sürekli birbirlerine klişe ifadelerle iltifat ettikleri bir yalan / sanal dünyada oyalanırlar.

SOSYAL MEDYA NARSİSTİN SAHNESİDİR

Özellikle selfielerin (özçekim) artışı narsizm temelli bir davranış olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan pek çok araştırmada narsistik eğilimi taşıyan kişilerin daha fazla selfie çektikleri, kendi fotoğraflarını daha çok yayınladıkları, sosyal ağlarda daha fazla zaman geçirdikleri gibi sonuçlar ortaya çıkmış. Bu aslında bir kısır döngünün sonucu. Şöyle ki; narsistler daha fazla sosyal medya kullanıyor ve sosyal medyanın kullanımı, daha yüksek narsisizm (medya etkisi) üretiyor. Birbirini besleyen bir çarkın içinde narsistik kişilikler daha fazla hayranlık ve onay peşinde koşmaya devam ediyorlar. İnsanlar sosyal medyada var olduğu kimlikten ziyade onaylanmasını istediği bir kimlik sunarak yapay bir iklim sunuyor ve bu iklimde doyurulmamış benliklerini doyurmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda bu oluşturulan yapay iklim, narsist bir kültürün mayalanmasına daha da katkıda bulunuyor.

Derinlikli ilişkiler kurmak yerine nasıl göründükleri üzerinden bir iletişim kurmayı seçen narsistik kişilikler hayranlık kazanmak veya statü elde etmek için yüzeysel ilişkilerle ilgilendiklerinden uzun ve yakın arkadaşlıklar kuramaz. Sosyal medya yüzeysel ilişkiler için biçilmiş kaftandır. Facebook’taki “başkasının gözünden gör” seçeneği tek bir tuşla profilinde kendi kurguladığı, kendisini başkasının gözünden görme imkânı sunar. Kişi böylece kendisini hem gözetleyen hem de teşhir eden olur. Sosyal medyada çok fazla arkadaş ve takipçi sayısına sahip olurlar ama yüksek bir yalnızlık duyguları vardır. Arkadaş sayıları fazla olduğunda kendilerini değerli hissederler. Yalnızlıklarını bu değer hissiyle gidermeye çalışırlar. Sosyal medyada ün kazanma, arkadaş sayısı, kendini göz önünde bulundurma, beden, güzellik gibi kavramlar putlaştırılır.

Sosyal medya narsistin sahnesidir. O sahnede birileri ile görüneceklerse bunlar ünlü, zengin, güçlü kişiler olmalı mutlaka. Bu yüzden sosyal medyasında kendisinden aşağı gördüğü kişilerle paylaşım yapmaz, onları etiketlemez, kendi ışığından (!) onun faydalanmasına müsaade etmez. Eğer narsisti, çok önemsediği biri sosyal medyasında paylaşırsa mutlaka bunu göstermek için kendisi de sosyal medyasında paylaşır. YouTube’un kurucularından Chad Hurley’in de dediği gibi, “Herkesin aklının bir köşesinde yıldız olma arzusu vardır.” Sosyal medya bu arzuların meydanıdır.

YOK OLAN BEDENLER

Bu narsistik eğilim sadece ruhumuza değil, bedenimize de zarar vermemiz gibi birçok vakayla sonuçlanıyor. Sosyal medyada görünen mükemmel şekilde filtrelenmiş fotoğrafların sürekli paylaşılması özellikle gençlerde düşük özgüvene ve yeme alışkanlıklarındaki bozulmalara neden oluyor. Pek çok genç, insanların sosyal medyada yalnızca en iyi fotoğraflarını ve anlarını paylaştığını bilse de karşılaştırma yapmaktan kendini alamıyor. Beden algısının tamamen değiştiği, filtreli yüzlerin, çıplak bedenlerin, estetik operasyonla kendisi olmaktan çıkıp bir fabrika ürününe dönüşenlerin dünyası estetik operasyonların yol açtığı sağlık sorunlarının, anoreksiya (yeme bozukluğu) vakalarının artmasına neden oluyor.

Pittsburg Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma, sosyal medya uygulamalarında gezinirken harcanan zaman ile olumsuz vücut imajı arasında bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, sosyal medyada daha fazla zaman geçirenler, daha az zaman harcayan akranlarına kıyasla 2 kat daha fazla yeme ve beden imajı endişeleri taşıyor. Dolayısıyla, sosyal medyada beğeni kazanma ihtiyacı, anksiyete seviyelerini arttırarak gençlerin görünüşlerini değiştirmelerine neden oluyor. Hatta bu öyle bir hal aldı ki, estetik operasyon yaptırma yaşı 14’e kadar düştü. Gençler ailelerine bu konuda baskı yapıyor.

Narsisizm kültürünü kendine dönüklük/benliği merkeze alma, teşhircilik ve mahremiyet kültü, onaylanma tutkusu, kendini yüceltme, şöhret arzusu nitelikleri ile özetleyebiliriz. Göz merkezci ve gösterişçi toplumun oto-erotizm, beden teşhirciliği, erotik nesne kullanımı, tanrısallığa öykünme, gücün psikotik çağrışımları beraberinde güç, para, şöhret, beden, cinsellik gibi kendi fetişistik değerlerini de yaratıyor. Böylece tüm bu işaretleri birleştirip egosantrik insana ulaşıyoruz. Ekranın insanda oluşturduğu dezenformasyon ve psikolojik etkiler narsisizm ile bitmiyor elbette. Asla sorun olarak görmediğimiz fakat günlük rutinlerimize yerleşen bir çok ekran sorunu hayatımızı topyekûn değiştiriyor ama bunlar başka bir yazımızın konusu…

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
1982 yeniden mi?

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Değerlerin değersizliği