Gaziantep'te gerçekleşen DAEŞ saldırısından sonra Türkiye, DAEŞ'i sınırından temizlemek için harekete geçti. Çarşamba sabah 04:00'da Türk Özel Kuvvetlerinin öncülüğünde başlayan 'Fırat Kalkanı' operasyonunun temel amacı sınır güvenliğini sağlamak, PYD'nin Fırat'ın batısına geçerek koridor oluşturmasını önlemek, Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamak ve bölgeye insani yardımların ulaşmasının önünü açmak olarak belirlendi.
2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Suriye'de kırılgan ve istikrarsız bir yapının ortaya çıkması ve yaşanan otorite boşluğu beraberinde devlet dışı yapılanmalar ortaya çıkarken, Türkiye'nin sınır güvenliğini de tehdit eden üç ana aktörün ortaya çıkmasına neden oldu.
Batı Türkiye'nin talebini karşılamadı
Bu üç aktörden ikisi DAEŞ ve PYD'nin Türkiye sınır hattında kurmak istedikleri yapı ve terörist saldırıları zaman içinde Türkiye'nin bölgeye dönük bakışını da etkiledi. Türkiye'nin Suriye'den tehdit algılaması bölgeye 'güvenlikçi' bir perspektiften bakmasına neden oldu. Sınırında PYD ve DAEŞ'i istemeyen Türkiye, Batılı müttefiklerini bölgeye müdahale etmeye ve 'güvenli bölge' oluşturmaya ikna etmeye çalıştı. Ancak politikasını 'DAEŞ'in yok edilmesi'ne indirgeyen ABD ve Batı, Türkiye'nin talebini karşılamadı ve DAEŞ'e karşı Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği PYD'yi kullandı. Türkiye bir yandan DAEŞ'e karşı önlemler alırken, diğer yandan da PYD'nin geniş bir alanda hakimiyet kurmasını engellemeye ve Batılı ülkelere güvenlik endişelerini anlatmayı sürdürdü. PYD'nin Fırat'ın batısına geçmesini 'kırmızı çizgi' olarak ilan eden Türkiye, ABD'nin hava desteği sağladığı PYD'ye net bir mesaj verdi. ABD, Türkiye'ye bazı garantiler sunarak Münbiç'in DAEŞ'ten temizlenmesi için içerisinde Arap güçlerinin de yer aldığı PYD/YPG güçlerinin Fırat'ın Batısına geçmesine izin verilmesini sağladı ve Münbiç sonrası PYD'nin Fırat'ın doğusuna geri dönüşeceği açıklandı.
Münbiç'in DAEŞ'ten alınmasından sonra ise, PYD kurmak istediği koridor için yeni hedef olarak Cerablus'u belirlerken, Türkiye ABD'den sözünde durmasını istedi ve aksi durumda gerekenin yapılacağı konusunda PYD'yi uyardı. Bu sürece karşı güvenlik tedbirlerini alan ve Suriye'deki krizi müttefikleri ile diplomatik kanallar üzerinden işbirliği ile çözmeye çalışan Türkiye, Gaziantep saldırısı sonrası kendisine yönelen tehdidin boyutuna karşılık yeni bir strateji geliştirdi. PYD'nin 'kırmızı çizgiyi' aşma çabası ve DAEŞ'in saldırgan eylemleri Türkiye'nin bölgede harekete geçmesine neden oldu.
Dış politikada 'restorasyon' Türkiye'nin elini güçlendirdi
Rusya ve İsrail ile ilişkilerini yeniden 'restore' eden Türkiye, İran ile ilişkilerini yeni bir düzleme oturtmak için diplomatik bir atak başlattı. Böylece, Türkiye bir yandan son dönemde dış politikada karşı karşıya kaldığı zorlukları aşarken, diğer yandan da Suriye krizi ile ilgili bölge ülkeleriyle –İran ve Rusya- daha fazla işbirliğini öncelemeye ve karşı karşıya kaldığı güvenlik risklerini minimize etmeye çalıştı. Gaziantep saldırısı, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı güvenlik risklerini azaltmak için askeri bir operasyon başlatmasının önünü açtı.
Hava Kuvvetleri'ne bağlı F-16'lar DAEŞ'in cephane deposu ve füze rampaları vuruldu. Operasyon çerçevesinde Suriye'ye giren Türk tanklarının eşliğinde 2 bin muhalif de Cerablus'a doğru hareket geçti. Kısa süre içerisinde Keklice, Tel Şair, Tireyhin ve bir köyü daha ele geçiren muhalifler operasyon henüz 12 saatini doldurmadan Cerablus'un şehir merkezinde kontrolü sağladı. Operasyon çerçevesinde 100'ü aşkın DAEŞ'li terörist öldürüldü. Türkiye'nin Cerablus'a dönük hareketinden sonra DAEŞ teröristleri Cerablus'tan kaçarak güneyde El-Bab'da konuşlandı. Türkiye'nin operasyonu genişletmesi halinde hedeflerden birinin de El-Bab olması öngörülüyor.
Kilit nokta Münbiç
Türkiye'nin bölgedeki operasyonun rotasını belirleyecek iki önemli unsur mevcut. Bunlardan birincisi sınır güvenliğini sağlamak ve DAEŞ'i temizlemek. İkincisi ise PYD'nin Münbiç'ten çekilmesi. Türkiye Fırat Kalkanı operasyonu ile DAEŞ'i Cerablus hattındaki temizlerken, PYD'ye de net bir mesaj verdi. Operasyon sonrası Türkiye'yi tehdit eden PYD'li Salih Müslim'in açıklamalarına sert tepki veren Türkiye, PYD'nin Münbiç'i terk ederek Fırat'ın doğusuna çekilmesini istedi. Türkiye'yi ziyaret eden ABD Başkan yardımcısı Joe Biden'da Türkiye'nin bu talebine karşılık olumlu cevap vererek “PYD, Fırat'ın doğusunua çekilmezse destek vermeyeceğiz" dedi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'de yaptığı açıklamada PYD'nin Fırat'ın doğusuna çekileceğini belirtti. PYD'nin askeri kolu YPG'nin sözcüsü Xelil'de yaptığı açıklama ile PYD'nin Münbiç'ten çekileceğini belirtti.
PYD'nin Münbiç'ten çekilip çekilmemesi konusu Türkiye'nin gerçekleştirdiği operasyonunun yönünü de belirleyecek ana unsurlardan biri olacak. Münbiç sonrası yeni hedef olarak Cerablus'u belirleyen ve buna göre hazırlık yaptığını ve Cerablus Askeri Konseyini kuran PYD, Cerablus'a 12 km uzakta bulunan Münbiç ve Kobane üzerinden El-Bab'ı da kapsayan bölgeyi ele geçirmeyi amaçlıyordu. Batıdan da Afrin üzerinden Azez-Mare hattını ele geçirmeyi istedi.
Böylece Türkiye'nin 911 km'lik Suriye sınırının büyük bir bölümünde kontrolü ele geçirerek otonom bir yapı kurmayı hedefleyen PYD, Türkiye'nin kırmızı çizgi olarak ilan ettiği bu hattı, Münbiç'in DAEŞ'ten alınması sonrası ele geçirerek Akdeniz'e ulaşan bir koridor kurmayı ve böylece Türkiye'yi Suriye oyununun dışında bırakmayı planlıyordu. Türkiye'nin Cerablus operasyonu bu planı sekteye uğratırken, PYD'ye de Fırat'ın doğusuna geçmemesi halinde gerekenin yapılacağı mesajını verdi. PYD'nin bu noktada atacağı adımlar Türkiye'nin Menbiç konusundaki politikasını da etkileyecektir.
Fırat Kalkanı operasyonun geleceğini belirleyecek olan ikinci unsur ise operasyonun Cerablus ile sınırlı kalıp kalmayacağı sorusu.
Türkiye operasyonun amacını 'sınır güvenliğini sağlamak' olarak açıkladı ve bu noktada Cerablus-Azez hattını kapsayan sınır bölgesini işaret ediyor. DAEŞ'in sınırdan temizlenmesi için bu bölgede kontrolün sağlanması lazım. Bu durum Cerablus'tan sonra Türkiye'nin Azez'e doğru uzanan hatta da harekete geçebileceğini gösteriyor. Ancak operasyonun bu hatta sınırlı kalması güvenliği yeterince sağlamayacaktır.
Özellikle DAEŞ'in Cerablus'tan kaçarken El-Bab'a konuşlanması ve bu bölgenin ilerleyen süreçte PYD'nin hedefleri arasında yer alması Türkiye'nin operasyonu El-Bab-Halep hattına genişletmesini zorunlu kılabilir. DAEŞ'in bölgeden tamamen temizlenmesi ve PYD'nin Fırat'ın doğusuna geri çekilmesi için verilen kararlılık mesajının “sert güçle" desteklenmesi Türkiye'nin çıkarına olacaktır. Türkiye'nin 'sınır güvenliği' stratejisini bu temelde değerlendirmesi gereklidir. İlerleyen dönemde krizin daha da derinleşmesi ihtimalinin bulunması Türkiye'nin bu bölgede derinliği olan bir stratejiyi devreye sokması gereklidir.
Cerablus operasyonu ve DAEŞ'in temizlenmesine dönük verilen net mesaj Türkiye'nin Suriye krizinde en önemli oyunculardan biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkiye'nin bu süreçte bölgede askeri gücüyle de var olması ilerleyen süreçte Türkiye'nin elini güçlendirecek önemli bir hamledir. Türkiye'nin hem sınır güvenliğini sağlamak hem de Suriye krizi nedeniyle uzun süre karşı karşıya kalabileceği hayati riskleri minimize etmeye yönelik gerçekleştirdiği bu operasyon, krizin çözümüne de katkı sağlayacaktır.