Savaş istenmez, elbette ki. Ama
emperyalistler, etrafınızı kuşatmış, varlığınıza kasteder hâle gelmişlerse
, sınır güvenliğiniz, dolayısıyla
bağımsızlığınız tehlikede
demektir.
İşte tam bu noktada, “
” der,
şer güçlerin oyunlarını başlarına yıkacak
bir hazırlığa girersiniz...
İLK DEFA HEM SAHADA HEM MASADAYIZ...
Suriye krizinde,
:
, dengeleri değiştirecek, tünelin ucunu görmemizi kolaylaştıracak, Türkiye’ye nefes aldıracak, önümüzü açacak, ötesine açılmamıza imkân sağlayacaktır...
Fırat Kalkanı operasyonu, ardından Astana süreci, Türkiye’nin stratejik manevra alanlarını genişleten önemli adımlar...
Bu adımlar, katlanarak artacak...
Afrin operasyonu, II. Fırat Kalkanı operasyonunun başlangıcı olacak...
Türkiye,
ortaya koyacağı performansla, Amerikalıların ve İngilizlerin kurdukları konjonktürü yıkacak, inisiyatifi ele geçirmeye başlayacağı,
diyebileceği bir güce, konuma ulaşacak, Allah’ın izniyle...
Türkiye, yüzyıldır hiç olmadığı kadar güçlü.
İlk defa hem sahada hem de masadayız zira.
Her ne sûretle olursa olsun tuzaklara karşı dikkatli olmak, bir kaç adım ötesine göre adım atmak zorundayız...
Sonrası, Allah kerimdir, yardımını esirgemeyecektir...
BATI BARBARLIĞIN SEMBOLÜ,
Bölgede çeyrek asırdır yaşanan ve çıkmaz sokağa saplanan
Batılıların stratejilerinin gerisinde tek hedef olarak Türkiye olduğu gerçeğini iyi görebilmeli
ve ona göre
geliştirmeliyiz.
Batılıların hedefinde neden Türkiye var peki?
Bunun en temel nedeni şu:
Batılılar, son çeyrek asırda bölgede attıkları her adımla, barbarlığın sembolü olduklarını ispatladılar...
Amerikalılar, İngilizler ve İsrail, haritaları yeniden çiziyor, bölgenin aktörlerini, bölgedeki bütün farklılıkları birbirine düşürüyor ve yalnızca işgal ediyor, katliam yapıyor, kan ve gözyaşı armağan ediyorlar bölgeye...
’ın, 1990’ların başlarında, Amerikalıların Irak işgalini, Irak’ta gerçekleştirdikleri, tomahawklar, “smart”, acıtmadan, bir düğmeye basarak yüzlerce masumu katleden saldırıları ve hegemonya kurma biçimlerini kastederek yaptığı “
” tanımlaması,
Batılı emperyalistlerin yeni-barbarlık biçimlerini
iyi özetliyor.
Oysa
biz, merhametin ve adaletin, kardeşliğin ve sulhün, tek kelimeyle, medeniyetin sembolü olduğumuzu gösterdik.
TÜRKİYE, PSİKO-KÜLTÜREL VE
PSİKO-TARİHSEL DİNAMİĞİNİ
Altını kalın harflerle çiziyorum: Balkanlar’dan Kafkaslar’a, İç Asya’dan (Arakan’dan Moro’ya), “Ortadoğu”dan Afrika’nın içlerine kadar Batılılar, sadece son çeyrek asırda gerçekleştirdikleri işgallerle, işledikleri cinayet ve katliamlarla barbarlığın sembolü olduklarını ispatladılar.
Bizse, mazlumların sesi ve nefesi olduğumuzu gösteren girişimlerimizle, medeniyetin sembolü olduğumuzu gözler önüne serdik...
Dünya, 5’ten büyüktür, dedik...
Suriye’deki mazlumlara ev sahipliği yaptık...
Arakan’a, Filistin’e, Doğu Türkistan’a, Moro’ya, velhasıl
dünyanın en ücra köşesindeki mazlumlara ses vererek, kol kanat gererek
, dünyada adaletin, merhametin, sulhün, velhasıl medeniyetin sembolü, taşıyıcısı olduğumuzu gösterdik...
Emperyalistler de, mazlum dünya da bu mesajı aldı.
Medeniyet coğrafyamızdaki
mazlumlarla, psiko-kültürel ve psiko-tarihsel dinamiklerimizi
hayata ve harekete geçirdiğimiz için
hâline geldik.
, dünya tarihinin yapıldığı Balkanlar, Kafkaslar ve “Ortadoğu”dan oluşan
Osmanlı coğrafyasıyla psiko-kültürel ve psiko-tarihsel bağlara, müşterek tarih bilincine, medeniyet tecrübesine biz sahibiz sadece
.
Ve Allah’a şükür bu psiko-kültürel ve psiko-tarihsel dinamiği dalga dalga bütün medeniyet coğrafyamıza yeniden yayabileceğimizi gösterdik.
Amerikalıların, Rusların ve Avrupalıların
böyle bir dinamikleri ve tecrübeleri yok. Onların bu coğrafyada tek varoluş ve bulunuş biçimleri olageldi bugüne kadar:
Sömürü, işgal ve katliam.
O yüzden şunu görelim artık:
Türkiye’nin toparlanışı, bölgeyi yeniden toparlayacak ve ayağa kaldıracak olma ihtimali, Batılıları çıldırtmaya, büyük hatalar yapmaya yetiyor!
Türkiye, ilk defa, tarihî bir fırsat yakaladı:
Psikolojik üstünlüğe biz sahibiz...
Şimdi stratejik üstünlüğü ve inisiyatifi ele geçirme sürecinin eşiğindeyiz...
Afrin operasyonu ve ötesi, Türkiye’nin bölgeye güçlü bir şekilde gelişinin kilometre taşlarını oluşturacak...
O yüzden
hem tuzaklara karşı dikkatli olmak, büyük hata yapmamak hem de operasyonu geciktirmeden ve derinleştirerek ilerletmek zorundayız...
Türkiye, bir asırdır Anadolu yarımadasına hapsolan ufkunu, yaklaşık on yılda, bütün medeniyet coğrafyasına yayarak genişletti muazzam bir şekilde..
Bunun meyvelerini alacağız inşallah...
Elbette riskler çok; ama risk almadan tarihî engelleri ortadan kaldırmak ve aşmak da çok zordur.
Allah, yardımını esirgemesin, diyorum.