“Türk dünyası” diye bir “dünya” neden yok?

04:005/05/2019, Pazar
G: 5/05/2019, Pazar
Yusuf Kaplan

Uçak dört buçuk saat uçuştan sonra iniyor Taşkent’e. Hastalıktan sonra yaptığım ilk uzun mesafeli uçak yolculuğu bu benim için. Ciddi bir sorun yaşamadım Allah’a şükür. Dönmeden bir gün önce hastalandım; yetmedi, döndükten sonra bir başka hastalık daha zuhûr etti. Ama ilki düzeldi; ikincisi için de tedavi görüyorum.Hayırlısı artık.Biz Taşkent’e indiğimizde şehresağanakyağmuryağıyordu-. Dün böyle değilmiş. Yağmurla gelmişiz anlaşılan. Rahmetle. Umutla, belki de.Fakat yağmur çok ağır yağmış olmalı

Uçak dört buçuk saat uçuştan sonra iniyor Taşkent’e. Hastalıktan sonra yaptığım ilk uzun mesafeli uçak yolculuğu bu benim için. Ciddi bir sorun yaşamadım Allah’a şükür. Dönmeden bir gün önce hastalandım; yetmedi, döndükten sonra bir başka hastalık daha zuhûr etti. Ama ilki düzeldi; ikincisi için de tedavi görüyorum.



Hayırlısı artık.

Biz Taşkent’e indiğimizde şehre
sağanak
yağmur
yağıyordu-. Dün böyle değilmiş. Yağmurla gelmişiz anlaşılan. Rahmetle. Umutla, belki de.

Fakat yağmur çok ağır yağmış olmalı ki, bizi almaya gelen arabalar çıkışta oluşan göletlerden ötürü kapılara yanaşamadılar!

İlgili arkadaşlar araçları yanaştırmaya çalıştılar ama vazgeçtiler sonunda.

Ve biraz ıslanmayı göze alarak hızla araçlara doğru koşmaya başladık ellerimizde bavullarla...

Aslında bu ağır
yağmur
, araçlara kolayca binmemizin önünde
bariyer
olmakla kalmıyor sadece; sembolik olarak Türkiye ile bütün Türk dünyası arasındaki bir türlü kökleşemeyen hatta
normal bir mecraya bile kavuşamayan ilişkileri de güzel özetliyor!
Bir engel, bir duvar var sanki Türk dünyası ülkeleri arasında.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ağır yağmurun sembolize ettiğinden daha vahim durum; daha büyük duvarlar var aramızda.

En basitinden
hiçbir ülke kendini “Türk” devleti olarak görmüyor; Kırgız olarak, Özbek, Kazan, Azerî, Tacik olarak görüyor.

Oysa bunlar Türk devletleri. Hepsi Türk ama kendilerini öncelikli olarak Türk olarak tanımlamıyorlar. Sadece Türkiyelilere Türk diyorlar, “siz Türkler” diye söze başlıyorlar, meselâ!

Aslında bu,
Rusların, Türk devletlerinin halklarını birbirinden uzaklaştırmak için geliştirdikleri stratejinin tuttuğunu gösteriyor!
Şunu özellikle hatırlatmak isterim:
Türk cumhuriyetleri, halkları birbirinden ayrılarak, birbirlerinden ayrı kalarak varlıklarını bile sürdüremezler. Asgarî müştereklerde birleşmek, hedeflerde birleşmek, ortak bir medeniyet iddiasında birleşmek zorundalar.
Yoksa unufak olarak yok olmaktan kurtulamazlar.

O hâlde ne yapmalı?

Önce
Gaspıralı’nın
yüzyıl önce önerdiği birliğin tesis edilmesi gerekiyor:
Dilde, iş’te, fikir’de birlik.
Bütün bu lokal farklılıkların aşılabilmesinin, müşterek bir yere ulaşılabilmesinin tek yolu var:
Medeniyet Fikri.
Turkuaz Ruhu olarak adlandırdığım,
önce insan, sonra nizam
olarak tanımladığım düsturu hayata geçirmeyi emreden kuşatıcı ve kucaklayıcı bir medeniyet tasavvuru ve fikri, Türk dünyasını toparlar ve dahası, Türk dünyası ile Arap dünyasını da, Hint, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya ve bütün bir Müslüman Afrika ülkelerini de aynı gökkubbenin çatısı altında toplar.

Bunlar, hayal gibi gelebilir.

Olsun.

Hayal olsun.

Hayali bile güzel bunların.

Fakat unutmayalım: Bunlar dün gerçekti; bugün iki asırdır yaşadığımız medeniyet krizi nedeniyle gerçek olmaktan çıktı.

Müşterek bir medeniyet tasavvuru, iddiası ve şuuru geliştirilmeden, Türk dünyası varedilemez.

Müşterek medeniyet tasavvurunun geliştirileceği ve bütün Türk dünyası coğrafyasına yayılabileceği en önemli alanlardan biri medya alanı.

Sinema başta olmak üzere, televizyon, dijital medya gibi alanlarda ortak bir dil ve duyarlık inşa etmek şart.

Fakat daha baştan büyük engellerle karşılaşıyoruz. Üstelik de
kendi ayağımıza kurşun
sıkmamıza yol açan traji-komik engeller bunlar.

Taşkent’e indiğimizde araçlarımıza kolayca binmemize neden olan engel basit bir engel aslında. Medya alanında karşılaştığımız en büyük engeli hatta felaketi Taşkent’te öğrenince şok oldum ben; ekibimizdeki diğer insanlar da aynı şekilde.

Sorun şu: Türk dizilerinin Özbekistan’da yasaklanması sorunu. Ülkede son haftalarda hararetle tartışılan konuları biri buymuş!

Türk dizileri niçin yasaklansın ki?
Özbeklerin ahlakını ve değerlerini bozduğu düşünüldüğü için!

Gerçekten yüzkarası bir durum bu bizim için.

Dün, ahlakın, edebin ve hayanın timsali olan bizler, bugün ahlaksızlığın, edepsizliğin ve hayasızlığın bayraktarlığını yapıyoruz taa Şili’ye, “dizi cenneti” Brezilya’ya kadar!
Akıl mantık alır gibi değil gerçekten.

Özetle: Türk dünyası, hedeflerini önce belirginleştirip sonra da birleştirecek adımlar atarsa toparlanır ve önceki yazımda da vurguladığım gibi insanlığın gelecek bin yılını da belirleyecek hakikat fikrini hayata geçirecek hazırlıkları yaparak insanlığın önünü açabilir yeniden. Vesselâm.

#Taşkent
#Türk
#Medeniyet
#Özbekistan