İnönü’nün Lozan’dan çıkarken söylediği şu söz, üzerinde düşünmeyi hak ediyor: “
Artık 100 sene daha rahat nefes alabileceğiz!
”
Yüz sene sonra, bıraktığımız yerden tarihî yolculuğumuza devam edeceğiz, anlamı çıkar mı buradan?
Evet; ama öyle olmadı, ne yazık ki!
Aksine, Lozan’ın, en önemli kilometre taşlarından biri olduğu
Türkiye’nin laikleşme süreci,
bizim ruh köklerimizi kurutmakla,
İslâm’la ilişkilerini neredeyse sıfırlamanın eşiğine getirmekle sonuçlandı!
O hâlde
çok bilinmeyenli bir denklem
var karşımızda. Bu denklemi çözmek zorundayız...
LOZAN’LA BEDENİMİZİ KURTARDIK AMA RUHUMUZU YİTİRDİK!
Yakın tarihine dünya kadar uzak tek toplum bizim toplumumuz!
Tarih bilinci linç edilmiş
bir toplum bu.
O yüzden
başımıza ne geldiğini bilmiyoruz.
O yüzden
emperyalistler tarafından fiilen işgal edil-e-meyen Türkiye’nin celladına / Batılılara âşık edilerek zihnen işgal edildiğini göremiyoruz bile
Batılıların “uygarlık” naralarıyla bütün dünyayı sömürgeleştirdileri, bütün medeniyetlerin kökünü kazıdıkları bir zaman diliminde
insanlığa farklı dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin nasıl bir arada yaşayabileceğinin formülünü armağan eden Osmanlı’nın çocuklarının tarih bilincinin niçin linç edildiğini
çok iyi anlamak gerekiyor.
Resmî tarihin beyin yıkama operasyonlarıyla yetiştirildi bu ülkenin çocukları bir asırdır:
Özgüveni yok edildi, aptallaştırıldı; entelektüel melekeleri yok edilerek celladına âşık edildi.
Tarih bilincimiz linç edildiği için, Lozan’ın ne anlama geldiğini, ne getirdiğini ve ne götürdüğünü bilemiyoruz.
Lozan, Türkiye’nin “bağımsızlık belgesi”dir.
Evet, bu doğru; ama
yalnızca teritoryal bağımsızlıktır
bu: Toprak bağımsızlığı yani.
Özetle:
Lozan’la biz, bedenimizi kurtardık ama ruhumuzu yok ettik!
Başka bir ifadeyle, Anadolu’ya hapsolsak da bu toprak parçasını koruduk ama medeniyet ufkumuzu ve iddialarımızı terkettik!
REFORMLAR VE DEVRİMLER, YÖNÜMÜZÜ VE YÖRÜNGEMİZİ YİTİRMEMİZLE SONUÇLANIYOR!
Burada bir süreçten sözediyorum: Lozan, Türkiye’nin iki asırlık modernleşme sürecinin kilometre taşlarından biridir.
Türkiye’nin modernleşme süreci, önce masumane gibi görünen reform girişimleriyle başladı Tanzimat’ta.
Modernleşme, Osmanlı’nın toprak kaybetmesi, sürgit geri çekilmesi üzerine, biraz da
, maddî, teknolojik bir adımlar dizisi olarak görüldü ve başta ordu olmak üzere, mühendislik ve tıp eğitimi örneklerinde görüldüğü üzere, askerî sanayi ve eğitim alanlarında “
” kaygısıydı.
’in yerinde tanımlamasıyla, Osmanlı,
anlaşmalarıyla birlikte toprak kaybetmeye başlayınca
kendine olan güvenini de kaybetmeye başladı
. Bu süreç,
Osmanlı’nın “statüsünü yitirmesi”yle
sonuçlandı; statüsünü yani devletler muvazenesindeki belirleyici konumunu...
Tarihin akışını yönlendiren ve belirleyen bir aktörden Avrupalıların belirlemeye ve yönlendirmeye başladıkları tarihin önünde sürüklenen bir figürana dönüşmeye başlamıştı Osmanlı.
Tanzimat’la başlayan reform programları, meşrûtiyetlerle Osmanlı’nın çöküşünü önleyemedi; Cumhuriyet sürecindeki -alfabe devrimi, dil devrimi, eğitim devrimi, hukuk devrimi gibi- laik devrimlerle ruhköklerini ve medeniyet iddialarını terketmesiyle, Türkiye’nin yönünü ve yörüngesini yitirmesi gibi bir çıkmaz sokağa saplandı.
İşte
Lozan Antlaşması, Türkiye’nin yönünü ve yörüngesini yitirme sürecinin kilometre taşlarından
biridir.
SEVR’LE ÖLÜMÜ GÖSTERDİLER, LOZAN’LA SITMAYA RAZI ETTİLER!
Bu ülkeye
Sevr’le ölüm gösterildi ama Lozan’la sıtmaya razı edildi
Türkiye.
Lozan, bizim “ölüm fermanımız”dı
: Türkiye, dışardan işgal edilemedi ama laik elitler tarafından
tepeden laikleştirilecek, İslâmî iddiaları yok edilecek bir sürece girdirildi ve sonuçta içerden ele geçirildi.
Fiilen sömürgeleştirlemeyen
bu ülke, Lozan süreci’yle birlikte laikleşme ve dolayısıyla zihnen
kendi kendini sömürgeleştirme
sürecine girdirildi.
Sonuçta, her zaman söylediğim gibi, dünyada dışardan sömürgeleştirilemeyen tek ülke olan Türkiye, içerden kendi kendini sömürgeleştiren tek ülke olarak tarihe geçti!
TÜRKİYE, CELLADINA ÂŞIK EDİLDİ, TÜRKİYE ENGELİ BERTARAF EDİLDİ!
Daha da vahimi şu:
Lozan süreciyle, Türkiye’nin boynuna laiklik tasması geçirildi.
Bu süreçte, laikleşme devrimleri gerçekleştirildi art arda ve
Türkiye, Kurtuluş Savaşı verdiği Batılılara yani celladına âşık edildi.
Batılıların işgal ettiklerinde yapacakları bütün devrimler, bizim elitlerimiz tarafından içerden gerçekleştirildi.
Tarihte böyle bir zafer görülmedi!
Özetle: Türkiye, Lozan süreci’yle Avrupa’dan sürüldü... Halep’ten, Şam’dan, Musul’dan, Kerkük’ten sürüldü...
Medeniyet iddiaları ve ufku yok edildi, celladına âşık edildi ve ufku, laiklik tasmasıyla kontrol edilen, İslâm’dan arındırılmış bir ulus-devlete kilitlenerek Anadolu yarımadasına hapsedildi
Bu, tarihi sürükleyen bir toplumun, medeniyet iddiaları yok edilerek celladına âşık edilmesi ve başkalarının yaptığı tarihin önünde sürüklenmesi anlamına geliyordu.
, Türkiye’de zamanla
icat edildiğini söyleyecekti: Birincisi, Batıcı, laik, konformist, celladına âşık; ikincisi, medeniyet köklerine ve iddialarına sahip çıkan “iki toplum”.
Sözün özü: Laiklik, Türkiye’yi böldü: Toplumun en büyük ortak paydası İslâmî kimliği ve duyarlıkları aşındırarak ve parçalayarak etnik kimlikleri kışkırttı ve Türkiye’yi parçalanmanın eşiğine fırlattı!
İşte bu sürecin tohumları Lozan’da ekildi.
Böylelikle
Batılı emperyalistlerin önündeki en büyük engel, -medeniyet iddialarına sahip bir Türkiye engeli- bertaraf edilmiş oldu.