Boğaziçi Üniversitesi, rektör atamasına itiraz edildiği için karıştı: Laik Aydınlanma despotizmi, “kendilerinden olmayan” bir rektör atandığı için (ne kadar ilkel bir kafa bu!) ülkeyi kaosa sürüklemekten çekinmeyen çevrelerce karanlık bir ruh olarak çöktü ülkenin üzerine. Sadece Boğaziçi’ni değil ülkeyi kardeş kavgasının eşiğine sürükleme potansiyeli taşıyor!
Herkesin dikkatli ve rikkatli olması şart!
Konuyu daha önceki bir yazımın tozunu alarak en temelden tartışmak istiyorum.
Türkiye’de üniversitenin köklü felsefî, varoluşsal sorunları var. Üniversite sayısını artırarak üniversitenin sorunlarını çözemeyiz; aksine, kangrene dönüştürürüz.
Üniversite krizi, sadece bizim yaşadığımız bir sorun değil. Küresel ölçekte, köklü bir üniversite krizi yaşıyor dünya.
Aydınlanma’nın tohumlarını eken bilimsel devrim’in kurucu babalarından Francis Bacon’ın ünlü “bilgi güçtür” aforizması, modernlerin, bilme çabasını, Descartes’ın “tabiatın efendileri ve hâkimleri olacağız” mottosuyla hareket ederek gücü ele geçirme kaygısına dönüştürmelerine yol açtı.
Aydınlanma, gerçekte, karartmayla sonuçlandı. İnsanın zihni çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştürüldü.
Öyle ki, modern / aydınlanmacı üniversite, bütün bilimleri, fizik / doğal bilimlerin ilkeleri üzerinden inşa etti. Sosyal bilimler, insan bilimleri, teoloji, fizik bilimlerin sözümona nesnel (salt kabuk / fizik gerçekliğe dayalı) ilkeleri üzerinden şekillendi.
Tabii bu durum, farkedildi. Çağdaş üniversitenin köklü bir zihnî kriz yaşadığı, bu krizin nasıl aşılabileceği sorunu Husserl, Nietzsche, Heidegger, Weber gibi düşünürlerce kıyasıya tartışıldı.
Bu tartışmaların meyvelerini verebilmesi ancak ‘68 devrimi’yle birlikte mümkün olabildi.
‘68 “öğrenci devrimi”yle birlikte, postyapısalcılık, Batı’daki aydınlanmacı / “modern akademi” anlayışını yerle bir etti.
İyi ki de etti: Çünkü modern akademi, Aydınlanma çağının, aklı putlaştıran ve düşünme faaliyetini donduran “hurafeleriyle” üniversite fikrini iktisadî yararcılığın çıkmaz sokağına fırlatarak kapitalist sistemi aklamaya kapı aralamıştı.
Sözün özü: Aslolan bilmek değil, olmak’tır: Hayatın anlamını kavrayabilmek, hakikatin izini sürebilmek, insanı ve hayatı zenginleştirecek ilim, irfan ve hikmet kulelerini dikebilmek....
Kuru bilgi’nin kör bilince dönüşmesi, insanı linç etmesi, hayatı güçlü olan’ın haklı olduğu bir güç arenasına dönüştürmesi.
Türkiye’deki üniversite, bu üç hayatî sorunu, Batı’dan daha sarsıcı bir şekilde yaşıyor. Ama yaşadığı krizin ne olduğunu göremeyecek ve bu krizi nasıl aşabileceğini bilemeyecek kadar da krizin boyutlarını kavramaktan uzak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.