İslâmî omurgayı çökertmeye yönelik üç tarz-ı darbe!

04:0021/12/2020, Pazartesi
G: 21/12/2020, Pazartesi
Yusuf Kaplan

Bu toplumun yaratıcı ruhu, kurucu kaynağı ve koruyucu kalkanı, İslâm’dır. İslâm, bu toplumun bin yıl dünya tarihini yapmasını, en zor zamanlarda kenetlenmesini, zorluklara direnmesini, ayakta dimdik durmasını sağlayan tek omurgası, yegâne yaratıcı ruhu ve kurucu iradesidir.İslâm, omurga konumunu yitirdiği zaman bu toplum varlığını bile sürdüremez.JAKOBEN LAİKÇİ DARBELERBu toplumun İslâmî omurgasının aşınmasında laikçiliğe ve “seküler bir din”e dönüştürülen laiklik kilit rol oynadı. Laiklik dayatıldı

Bu toplumun yaratıcı ruhu, kurucu kaynağı ve koruyucu kalkanı, İslâm’dır. İslâm, bu toplumun bin yıl dünya tarihini yapmasını, en zor zamanlarda kenetlenmesini, zorluklara direnmesini, ayakta dimdik durmasını sağlayan tek omurgası, yegâne yaratıcı ruhu ve kurucu iradesidir.

İslâm, omurga konumunu yitirdiği zaman bu toplum varlığını bile sürdüremez.

JAKOBEN LAİKÇİ DARBELER

Bu toplumun İslâmî omurgasının aşınmasında laikçiliğe ve “seküler bir din”e dönüştürülen laiklik kilit rol oynadı. Laiklik dayatıldı tepeden; koskoca imaparatorluk bakiyesi 30’dan fazla etnik azınlığın barış ve huzur içinde bir arada yaşadığı bu topraklarda etnik kimlikler kutsandı, İslâmî kimliğin önüne geçti ve şu an geldiğimiz noktada Türkiye etnik laik kimlikler üzerinden parçalanmanın eşiğine sürüklendi.

Böyle bir akıl tutulması hiçbir toplumda görülmedi.

Laiklik pranga olarak kullanılıyor devleti ele geçiren ama hâlâ ipleri ellerinde tutan dışarıdan “kumanda edilen” bir avuç elit azınlık tarafından.

Özetle: Türkiye’de toplumun omurgası, tarihi, hafızası, tarih yapan yegâne kaynağı olan Müslüman omurgası İslâm’ı devletten ve toplumun her alanından tasfiye eden laikçi darbelerle büyük bir yara aldı. Doğrudan askerî darbeler, dolaylı siyasî ve hukûkî darbeler, İslâmî omurgayı gözardı edilemeyecek ölçüde zayıflattı.

SİNSİ 28 ŞUBAT DARBESİ

İslâmî omurgayı çökertmeye dönük ikinci büyük darbe, 28 Şubat sürecinde geldi. 28 Şubat, benzeri görülmemiş sinsi bir saldırıydı: Dini temsil eden ve “işte irtica!” diyerek servis edilen sahte ve icat edilmiş haberlerle, “sahte hocalarla” toplumda İslâm’a karşı infial uyandırıldı. Düşünsenize, bu ülkede emperyalistlerin sözcüsü ve gözcüsü bir gazete, rahmetli Yücel Çakmaklı’yı sekiz sütuna manşetten “işte Hizbullah’ın sinemacısı” diyerek haber yapmıştı!

Bu ülke böyle bir alçaklık görmedi!

Küreselleşmeye karşı yerel kimliklerin kışkırtıldığı küresel postmodern ortamda, “irtica operasyonu” yaparak İslâm’ı hedef tahtasına oturtmak, İslâmî kimliği aşındıran, laik etnik kimlikleri kaşıyan ahmakça (?) bir operasyondu.

REAKSİYONER İSLÂMÎ TAVIRLAR, İSLÂMÎ OMURGAYA DARBE VURUYOR...

Son bir kaç yıldır, İslâmî omurga, bu kez İslâmî kesimlerin yanlışlıklarından büyük darbe yiyor!

Nasıl yani, diyorsunuz, elbette.

Önce şu: İktidar partisi başta olmak üzere gerek partilerin, gerek cemaatlerin, gerekse STK’ların İslâm’ı iyi temsil edememeleri, toplumda İslâmî omurganın büyük yara almasına yol açıyor...

Burada bir muhasebe yapılması gerekiyor -eziklik psikolojileri geliştirmeden!

Müslüman, kendini sigaya çekmesini, yapıp ettiklerini gözden geçirmesini bilen insandır.

İkinci olarak, İslâmî kesimlerin Türkiye’nin adım adım İslâmî kimliğinden, tarihî derinliğinden uzaklaştırılmasına gösterdikleri tepki büyük ölçüde reaksiyondan ibaret kaldı, kalıyor...

Reaksiyon, aks / eksen olamamak ve aksiyon üretememek demek: Hem teorik hem de pratik olarak bir şey söyleyememek, dolayısıyla aksiyonu üretenlerin belirledikleri alanda ve belirledikleri kurallara göre top çevirmek demek. Dolayısıyla aks olan, aksiyonu üretenler tarafından “top gibi oynanmak”, kullanılmak demek.

Gelinen noktayı Türkiye’nin İslâmî kesimleri adına tedirginlikle karşılıyorum.

Bu ülkenin İslâmî kesimlerini reaksiyoner kafa bitirecek: Her şeye tepki göstermek, tepkileri de Nebevî usulden uzak, basiretten, ferasetten, İslâm’ın kardeşlik ruhundan yoksun bir şekilde dile getirmek, toplumu İslâm’a sürgit yabancılaştırabilir, İslâm’dan uzaklaştırabilir ve toplumun Müslüman omurgasının çökmesine yol açabilir -Allah muhafaza.

Gösterilen reaksiyoner tepki biçimi, azınlık psikolojisinin ürünü.

Tamam; bu toplumun İslâmî kesimleri bu ülkede bir asırdır itildi, kakıldı, kendi çocukları milletin adamları asıldı, katledildi, darbe üstüne darbe yedi. Ama ne olursa olsun, bu Müslüman toplum, bu ülkede azınlık, İslâm da azınlıkların dini değildir!

Bu azınlık psikolojisi, bu zenci psikolojisi bizi bitirecek! Ben bu ülkenin azınlık bir unsuru değilim, ben bu ülkenin asıl ve asil unsuruyum. Sille yerim, tekme yerim ama bu ülkeyi hiçbir emperyaliste, emperyalistin uydusuna peşkeş çekmem, yedirmem.

Bu nasıl bir basiretsizliktir, insanın nutku kesiliyor, gerçekten!

ERDOĞAN’I DOĞAL TABANINDAN KOPARARAK DEVİRME OPERASYONUNA DİKKAT!

20 sene öncesine kadar, laik kesimlerle İslâmî kesimler birbirine düşürülerek toplumun omurgası çökertilmeye çalışılıyordu. Şimdi toplumun omurgasını oluşturan İslâmî kesimler birbirine düşürülmeye çalışılıyor...

Toplumda İslâmî kesimlerde infial oluşturacak hâdiseler patlatılacak, bu hâdiselerin büyütülmesinde “gaza gelmeye müsait” bazı tipler, oluşumlar kullanılacak ve Erdoğan’ı deviremeyenler, Erdoğan’ın doğal tabanı ile arasına duvarlar örerek Erdoğan’ı devirmeye çalışacaklar!

Çok tehlikeli bu!

Bu günleri mumla aramak zorunda kalabiliriz.

Elbette ki, rahatsız olduğumuz gelişmeler var. Bunları usturuplu bir dille, toplumun kalbini fethedecek bir dille dile getirebiliriz.

Ayrıca reaksiyonla bir yere varılmaz. Aks / eksen olmamız, teorik ve pratik aksiyonu bizim üretmemiz şart!

O yüzden, şikâyet etme, bir hikâye inşa et... Bir ışık yak! Şimşekler çaksın insanların yüreğinde... diyorum ve ülkemizin yüzyılını “kurtaracak” bir hikâye inşa etmeye çalışıyorum bir avuç kardeşimle beraber hasbelkader...

Vesselâm.

#Darbe