Virüsle yaşamaya alıştık, alışmaya çalışıyoruz...
Ama virüs, etkisini bayram gibi çok özel günlerde hissettiriyor daha çok.
Bayramı bayram olarak yaşamayı imkânsızlaştırmasa bile çok zorlaştırıyor. Hüznü çoğaltıyor...
Bu yazıda, hüznün bize kazandırdıklarını yazacağım; bize nasıl bir kalbimiz olduğunu hatırlattığını, kalbimizin kapılarını nasıl açtığını...
Gerek Ramazan Bayramı’nın gerekse Kurban Bayramı’nın ve Hacc’ın hakkıyla “yapılamaması”, çok büyük bir imtihan.
Salgın, büyük bir âfet. Küresel bir kriz aynı zamanda. Krizin yönetilmesinde en başarılı ülkelerden biri Türkiye oldu. O yüzden birazcık bayramı yaşayabileceksek, gerek hükümet gerekse halk olarak virüsle iyi mücadele etmemize borçluyuz bunu.
Fakat yine de bir kriz durumu var. Her krizi hem bir imtihan hem de bir imkân olarak değerlendirmek en iyi Müslüman insana yakışır.
Büyük bir imtihan bu. Bu imtihanı başarıyla vermeye çalıştığımız ortada. Bu krizin aynı zamanda bir imkân olarak görülmesi, geleceğe daha iyi hazırlanabilmemiz açısından önemli.
Krizin önümüze koyduğu “sorun”lardan biri yoksunluk: Tam da kurbanın ve bayramının bizi önce Yaratıcı’ya, sonra insanlara ve tabiata yakınlaştırması esprisinin zedelenmesi sözkonusu. Virüsle, insanlar arasına sosyal mesafe konularak mücadele ediliyor. Oysa bayram bütün sosyal, fiziksel mesafeleri ortadan kaldıran bir imkân. İnsanların aralarına sosyal ve fizikî mesafe koyarak bayramı yaşamaları, bayramın ruhuna ters ama başka seçeceğimiz yok. İnsanın annesine, babasına, kardeşine, en yakınlarına sarılamaması, yoksun olduğumuz şeyin kıymetini daha iyi idrak etmemize imkân tanımalı.
Sahip olduğumuz değerleri, kaynaşma, dayanışma, yardımlaşma, bütünleşme, kenetlenme biçimlerini, bayramın sunduğu kardeşlik atmosferini, bu atmosferi hakkıyla yaşamaktan yoksun oluşumuzu iyi düşünmeli; bizi biz yapan, birbirimize bağlayan, kardeş kılan, aynı hedefe yönelten, aynı ilkeler uğruna mücadele etmemize imkân tanıyan İslâm’ın bütün değerlerini ve günlerini hakkıyla yaşayacağımız zeminleri ve zamanları inşa etmeye daha fazla özen ve hassasiyet göstermeliyiz bundan böyle...
Bugün, bu bayramda yaşadığımız hüzün, yarınların daha güzel inşa edilmesinin vesilesi, itici gücü olmalı.
Hüzün, bir imkândır; büyük bir imkân hem de: Hüzün, zaaflarımızı ve gücümüzü gösterir bize. Az şey midir bu. Hüzün, başka zamanlarda kapanan kapıların açılmasını sağlar. Kalbimizin kapılarını sonuna kadar açar... Kalbini yitiren bir dünyanın nasıl cehenneme dönüştüğünü görmemizi mümkün kılar... Kalbi katılaşan insanların kalplerini yumuşatır, bir vicdanları olduğunu hatırlatır.
Yaşadığımız bayramı, hüznün bayramı olarak adlandırabiliriz: Hüznün hayatımıza bu kadar hâkim olduğu, bu kadar çok hatırlandığı bir zaman dilimi, kendimizi daha fazla hatırlama, hayatımızı daha çok muhasebe etme, yapıp ettiklerimizi hiç olmadığı kadar sorgulama imkânı bulduğumuz rahmet, merhamet ve şefkat anları aslında.
Bayram da tam da bu değil mi, aslında? Bayramlarda, hele de Kurban Bayramı’nda sergilememiz gereken davranışlar, hem insanı hem de toplumu sarsılmaz bir şekilde inşa edici temel değerler, bunlar: Şefkat, rahmet, merhamet. Dolayısıyla dayanışma, bütünleşme, kardeşlik. İnsan, bu temel değerlerle insan olur; toplum da bu değerlerle oluşturulur, kurulur.
Hüznün bu kadar yoğun yaşanması; insanın kalbini onarması, kendini sorgulaması, yoksun olduklarının değerini daha iyi anlaması için iyi bir fırsat.
Hüznün bayramı, bizim bayram hüznümüzü dağıtmaya yetecek kadar kalbimizi yumuşatmaya, kalbimizin sesine kulak kesilmeye, kalp gözümüzü geliştirmeye imkân tanıyor, çok şükür.
Hüznün bayramı, bayram hüznünüzü dağıtsın, hüznün sunduğu rahmet, şefkat ve merhamet; yakınlaşma / dayanışma, bütünleşme ve kardeşlik ilkeleriyle donatsın hepimizi... Bayramınız mübarek olsun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.