Türkiye, Fırat’ın doğusuna, beklenen askerî harekâtı başlattı nihayet.
ABD, AB, Arap Birliği, Suudlar, Mısır ve İsrail Türkiye karşıtı safta yerlerini aldılar hemen!
İKİNCİ İSRAİL’İN KURULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ DİYE ÇILDIRIYORLAR!
Dünyanın haydutları ve onların kuklaları karşı çıksa da Türkiye bu harekâtı yapmak zorundaydı.
Bölgenin sadece siyasî haritalarını değil daha önemlisi de kültürel ve manevî haritalarını yerle bir edecek
, İsrail’in ve Batılıların kuklası, bölgenin geleceği açısından
işlevi görecek
İkinci İsrail’in kurulmasına gözyummak ayağımıza kurşun sıkmak
anlamına gelirdi.
İran, harekata karşı olduğunu açıkladı. Rusya, ne şiş yansın ne kebap türünden bir açıklama yaptı.
Mahmut Abbas’tan da Türkiye’yi kınayan bir açıklama geldi!
Türkiye’de büyük tepki topladı, haklı olarak.
Ancak unutulmaması gereken nokta şu: Mahmut Abbas, İsrail’in Filistin başına diktiği, İsrail kuklası, köle ruhlu biridir.
Filistin’i temsil etmez; İsrail’i temsil eder!
Filistin, Türkiye’ye ihanet edecek en son yerdir!
O yüzden, insaf, diyorum.
Arap Birliği’nin açıklamasına şaşıranlar oldu. Şaşılaranlara şaşırmak lazım aslında!
Mahmut Abbas, nasıl İsrail’in uydusuysa, Arap Birliği de küresel sistemin lordlarının emir kuludur!
Bunu bilmeyenlerin, konuyla ilgili ahkâm kesmeleri kadar ahmakça bir şey olamaz!
ERDOĞAN’IN TARİHÎ KONUŞMASI
Erdoğan, dün konuyla ilgili çok güzel bir konuşma yaptı; özellikle Suud ve Mısır’la ilgili çok güzel cümleler kurdu!
Erdoğan’ın konuşmasında sergilediği özgüven, kararlılık, vakar milletin yüreğine su serpti.
Erdoğan, zor zamanların adamı. Yalnız adam. Tarih, yalnız adamların kanatlarında yükselir. Yalnız adamlar, zor zamanlarda ateşten gömlek giyerler ve tarihin akışını değiştirirler.
Barış Pınarı Harekâtı, Türkiye’nin, içerdeki dengeleri de yeniden tanımlama potansiyeline sahip. Büyük kriz zamanları, savaş zamanları, toplumların aynaya bakma, kenetlenerek aynı hedefe koşma zamanlarıdır.
Erdoğan’ın, konuşmasında, terör ile Kürt kardeşlerimiz arasında kesin ayırım yapması, Türkiye’nin bölgeye yaptığı operasyonların aslâ işgal amacı gütmediğini, bölgede barışı, kardeşliği, huzuru sağlamak olduğunu hatırlatması çok önemli dikkatlerdi.
Batı başkentlerinin ve medyasının Türkiye aleyhine topyekûn bir saldırı gerçekleştirmesine
ve Türkiye’yi “kan emici” olarak lanse eden algı operasyonlarına soyunmasına tanık oluyoruz bir kez daha!
BİRBİRLERİNE OMUZ VERİRLERSE...
Erdoğan’ın mutlaka şu noktanın altını çizmesi çok iyi olur bundan sonraki açıklamalarında:
Selçuk çocuklarıyla Selahaddin’in çocukları ne zaman ki, birbirlerine omuz vermişlerse, işte o zaman, dışardan gelen bütün saldırıları başarıyla püskürtebilmişler!
Tam da böylesi bir müşterek tavır geliştirmek mecburiyetinde olduğumuz çok kritik bir süreçten geçiyoruz:
Selçuk çocuklarıyla Selahaddin’in çocukları eğer birbirlerine omuz vermek yerine omuz vuracak okurlarsa, iki taraf da kaybeder, bölgemiz de
. Ve bölgemiz bir daha toparlanabilme umutlarını büsbütün yitirir. Bunun vebali de günah olarak bizim için yeter!
O yüzden Kürt kardeşlerimiz, İkinci İsrail olma, emperyalistlerin Türkiye’yi, İran’ı, Irak’ı ve Suriye’yi köşe sıkıştırmak için kullanılacak İsrail uydusu bir PKK devleti kurma basiretsizliğine aslâ prim vermeyeceklerdir!
Bizbize, omuz omuza, üzüntülerimizi ve sevinçlerimizi daha içten, daha samimice, daha dürüstçe paylaşacağımız, kardeşlik yeşerttiğimiz, bizi etle tırnak gibi birbirimize kenetleyen, aynı medeniyetin hedeflerine birlikte yürüyeceğimiz güzel günlere hazırlanmalı, kendimizi buna kilitlemeliyiz.
Emperyalistlerin oyunlarına gelmek yerine oyunlarını püskürttüğümüz ölçüde bu güzel günlere, barış, kardeşlik ve huzur dolu günlere kavuşabiliriz yeniden.
Bunun yolu, Türkiye’nin, her alanda, tıpkı Osmanlı gibi bölgemizi yeniden barış, kardeşlik ve huzur yurduna dönüştürecek bir
barış pınarı rolü üstlenmesinden geçiyor
bir kez daha.
Osmanlı bunu üç kıtada muazzam bir şekilde gerçekleştirdi:
Hem dâr’ül-islâm’ı, hem dârü’s-selâm’ı (selâm / barış yurdu’nu) hem de dâr’ül-insan’ı (insanlık yurdu’nu) beş asır üç kıtada inşa etti.
İşte bu ruhu yeniden hayata ve harekete geçirmemiz gereken çok özel zamanlardan geçiyoruz:
Ülke içinde tam bir kardeşlik rüzgârı estirebilmeli, Türkiye ittifakını etme kemiğe büründürmeliyiz.
Bunu görelim ve süratle önümüzdeki engelleri kaldıralım.
Önce içerden başlamak, içeriyi tahkim etmek, içerde kenetlenmek, aynı müşterek hedefe kilitlenmek zorundayız.
Türkiye, tıpkı Osmanlı gibi yeniden barış pınarı olabilir hem bölgemiz hem de dünya için.
Yeter ki biz, bu ruhla hareket etmesini bilelim.