“Uçmak” ve bu ülkeyi uçurmak isteyenleri hep “havaya uçurmuşlar”! İyi de niçin ve nasıl?

01:0030/04/2023, Pazar
G: 30/04/2023, Pazar
Yusuf Kaplan

Türkiye seçimlere gidiyor. Parlamenter tarihinin en zorlu, kader seçimi olarak görülen, dünyanın da dikkatle takip ettiği tarihî seçime iki hafta kaldı… Nefesimizi tuttuk “aman bir felâket yaşanmasın inşallah!” deyip geriye doğru gün saymaya başladık… Seçim sürecinde alttan alta kaynatılan, tehditvârî şekillerde gündeme getirilmeye çalışılan bir konu var: T ürkiye’nin savunma sanayisinde yaptığı devrim ve bu devrimin gerisindeki beyin Selçuk Bayraktar. Başka bir ülkede olsa Selçuk Bayraktar kahraman



Türkiye seçimlere gidiyor. Parlamenter tarihinin en zorlu, kader seçimi olarak görülen, dünyanın da dikkatle takip ettiği tarihî seçime iki hafta kaldı…

Nefesimizi tuttuk “aman bir felâket yaşanmasın inşallah!” deyip geriye doğru gün saymaya başladık…

Seçim sürecinde alttan alta kaynatılan, tehditvârî şekillerde gündeme getirilmeye çalışılan bir konu var: Türkiye’nin savunma sanayisinde yaptığı devrim ve bu devrimin gerisindeki beyin Selçuk Bayraktar.
Başka bir ülkede olsa Selçuk Bayraktar kahraman ilan edilir, her yere ismi verilir, cismi / heykeli dikilir’di! Ama burası Türkiye, garip bir ülke, gariplerin ülkesi hâlâ! Hiç abartmıyorum: “Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya” olanların ülkesi! 

Selçuk Bayraktar ve Türkiye’nin savunma sanayisinde yapılan devrim neden hedef tahtasına konulur ki? Bu yazıda bu sorunun izini süreceğim…

TÜRKİYE “UÇMASIN” DİYE İŞLENEN “CİNAYETLER”!

Savunma sanayisinde yaptığımız her büyük atılım, şiddetle yok edilmiş yüzyıllık tarihimiz boyunca. Kare kare anlatacağım… Bu ülkenin önünün nasıl kesildiğini ürpererek okuyacaksınız…

I.

Yıl: 1912. 

Yeşilköy Tayyâre Mektebi” kuruluyor. 
Kaderi, yok edilmek oluyor: İstanbul işgal ediliyor ve Mektep, 1920’de İngilizler tarafından kapatılıyor.
II.

Yıl: 1930. 

Vecihi Hürkuş “Vecihi Sivil Tayyâre Mektebi” isimli bir okul açıyor. Bu okul da 1932’de hükümet tarafından kapatılıyor.

İyi de neden?

III. 

Yıl: 1943. 

Bu kez Nuri Demirağ’ın açtığı “Gök Okul” dönemin hükümeti tarafından kapatılıyor…

Niçin peki?

IV. 

2000’li yıllara geldiğimizde İHA’lar, SİHA’lar, KIZILELMA’lar savunma sanayimizde devrim yapıyor.

Muhalefet, hesap soracağız, “dokunacağız!” diyor!

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu, Savunma Sanayimizi Amerikan SNC şirketine vereceklerini ilan ediyor seçim meydanlarında açık açık! Soros’un adamı olarak bilinen Jeremy Rifkind, hangi gerekçelerle danışman yapıldıysa, SNC şirketini de aynı gerekçelerle önüne sürüyorlar Kemal Bey’in! Tarihe kara bir leke olarak geçecek iki manidar hâdise!
Öte yandan, Haluk Bayraktar, SNC’nin CIA ile çalıştığını söylüyor!

İnanılır gibi değil!

Kemal Bey, bu CIA bağlantısı konusunda mutlaka bir açıklama yapmalı.

İyi de niçin oluyor bütün bunlar?

ÜLKE’Yİ ELİMİZDEN ALANLARDAN GERİ ALMA MÜCADELESİ…
Gördüğünüz gibi Selçuk Bayraktar ne ilk, ne de de son olacak! Önce şunu zihninize iyi kazıyacaksınız: Bu ülke, iki asırdır bizim elimizde değil, bu ülkenin has çocuklarının elinde değil. Devşirmelerin ve devşirmelerin devşirmelerinin kontrolünde. Bu ülkeye, hepi topu 40-50 bin kremadan oluşan, ülkeye iki asırdır adım adım yerleşen, sonraki süreçte Kemalizm maskesine sığınarak bu ülkenin İslâmî ruh köklerini kurutma; tarihî, kültürel ve medeniyet hafızasını sıfırlama; medeniyet şuurunu ve ruhunu yok etme mücadelesi veren; bu ülkede küresel kapitalist sistemin çıkarlarını koruyan, Türkiye’nin altını oyan bir şirret şebekeler kümesi çeki düzen veriyor.
Bu ülke bizim elimizden alındı: Tanzimat’la birlikte başlayan süreçte İngilizler, içimizdeki İrlandalıları kullanarak ülkeyi kuşattılar, önce entelijansiyasını, sonra da genç kuşaklarını celladına âşık tasmalı çekirgelere dönüştürdüler. 

Ülkenin tarihini, kültürünü, dil’ini yok etme, İslâm’ı önce devletten, devletin bütün kurumlarından, sonra da toplumdan uzaklaştırma savaşı verdiler. 

Ülkeyi, has çocuklarının elinden aldılar. Milletin adamlarını teker teker yok ettiler: Abdülaziz’in bileklerini kestiler. Abdülhamid’i tahttan indirerek “yaşarken canlı canlı öldürdüler”! Menderes’i idam ettiler! Özal’ı öldürdüler! Muhsin Yazıcıoğlu’nu gözümüzün içine baka baka katlettiler!

Fakat bu toplum teslim bayrağı çekmedi. Direndi. Direnç noktalarını inşa etti. Yok olmadı, yarma harekâtları geliştirdi: Siyasette Erbakan’ı, fikir ve sanatta Necip Fazıl’ı çıkardı. Geleceğimizi inşa edecek tohumları ekti. Direniş ve diriliş biçimleri geliştirdi.

Özetle… Bu toplumu ayağa kaldıracak, uçuracak bütün büyük adımlar kesintiye uğratıldı, atılımlar yarıda bırakıldı: Ülke karayollarına mahkûm edildi. Raylı sistemin önü kesildi, böylelikle ülke hem yarı-sömürge hâle getirildi hem de kara yollarına mahkûm edilerek sanayileşmesi, gelişmesi önlendi.
Önce manevî atılımlarımızın önü kesildi, kimliğimiz ve ruhumuz yok edildi. Sonra da maddî atılımlarımızın önü sürekli olarak kesildi.

İyi de neden?

TÜRKİYE’NİN KÜRESEL GÜÇ OLMASININ ÖNÜNÜ KESECEK TEHLİKELİ İ(Lİ)Ş(Kİ)LER!
Nedeninin izlerini sanırım The Economist dergisinin (15-21 Nisan 2023 tarihli) son sayısında yer alan bir dosyada bulabiliriz: Dergi, Yeni-Bağlantısızlar adlı yeni bir oluşumun köksaldığını ve bu oluşumun başta gelen aktörlerinden birinin Türkiye olduğunu yazıyor.

Ve Türkiye işe ilgili şu yorumları yapıyor: “Türkiye de küresel güneye çıkarma yapıyor: 30 Afrika ülkesiyle güvenlik anlaşması var ve 2020-2021 yıllarında Afrika’ya yaptığı askerî ihracat beş kat arttı. Türkiye, kendi partnerlerini (işbirliği yapacağı aktörleri) kendi seçebilecek durumda.” Örnek olarak da Türkiye’nin Rusya ile stratejik müttefik olmasına rağmen Ukrayna’ya askerî ihracat yapması veriliyor ve Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ihracatın bir yıl öncesine kıyasla % 45 artarak 7,6 milyar dolara ulaştığı vurgulanıyor.

Bu yeni-bağlantısızlar oluşumunu daha sonra yazacağımı hatırlatarak şunu söylüyorum: Türkiye’nin bölgesel güç olduğu, küresel güç olma yolunda adım adım ilerlediği bir sırada, Türkiye’nin küresel güç olmasını sağlayacak millî teknoloji ve yerli savunma sanayii hamlesinin hedef tahtasına yatırılması, ülkenin emperyalistlere nasıl peşkeş çekileceğinin ürpertici ve son derece manidar bir göstergesi değil midir? Vesselâm.
#Politika
#Seçim
#Bayraktar
#SİHA
#İHA
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Yusuf Kaplan
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Ahmet Balkaya

Cumhurbaşkanımız Türkiye halkına bir sevgi beslediğini her haliyle belli ediyor. Sevgi beslediği bu halka hizmet edebilme lütfuna sahip olduğu için Allah’a şükrettiğini defalarca belirtmiştir. Müslüman şahsiyetiyle ve tüm söylemlerindeki samimiyetini olağanüstü bir icraat ve mücadeleyle kanıtlamıştır. Tam anlamıyla bir siyasi önderdir. İslamı temsil etmeye layık bir şahsiyettir. Türkiye sınırları dışında da kendisi ve temsil ettiği Türk devleti tüm Müslümanların umudu olmuştur. Ne var ki, daha şimdi Ankara’da dediği gibi, sevgi beslediği aynı Türkiye halkın yarısı gözu var görmez, kulağı var duymaz, kalpleri mühürlü azılı düşman olarak karşısında durmaktadır. Ve mübarek Müslüman kardeşlerim, soruyorum, yirmi yıldır Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde bu ülkeyi fakir fukara ve vesayet ülkesi olmaktan adım kurtarıp hızla gelişen bir ülkeye çeviren AK Parti iktidarına bu süre içerisinde sade ve sadece düşmanlık yapan Millet (Truva) İttifakı adındaki düşman birliği, anketlere inanacak olursak, nasıl olur da seçimde Cumhur İttifakı ile aynı oranda oy alır? Bu durum, Türkiye halkının yarısı gözu var görmez, kulağı var duymaz, kalpleri mühürlü olduğu anlamına gelmiyor mu? Öyle görünüyor ki küfrün Müslüman Türklerde meydana getirdiği tahribatı onarmak için gerekli cihadı ve onun yükünü tek kişinin omuzuna yükleyerek başarılı olmak mümkün olmayacaktır. Kâfir sadece iki yüzyılımızı ve topraklarımızı çalmadı bin yılımızı ve insanlarımızın kalbini ve ruhunu çaldı. Türkiye Müslümanları bin yıl geriye düşmüşlerdir. Anadolu’un fethinin başına dönmüşlerdir. O yüzden oradan bu yana bu toprakları nasıl karış karış ve insanların gönlünü birer birer fethettiysek yine baştan almak zorundayız. Kur’an ve Sünnet’le, âlimlerle, İslam ahlâkını ve adaletini tesis ede ede, batılı ve diğer küfür fikriyatını çürüte çürüte, üzerimize geldiklerinde onları darmadağın ede ede. Laik demokrasi safsatasıyla değil.

1 y önce
https://lh3.googleusercontent.com/a/AGNmyxb7oegFOf-NRB3JajWYH71bgjB7QZljz9eciEUq=s96-c
Halil ERDOĜAN

Yusuf bey yüreğinize sağlık...

1 y önce
Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.