Bu ülkenin temel çıkmazı, celladına âşık edildiği için trajedisinin ne olduğunu bilememesi, o yüzden de trajedisinin komediye dönüşmesi. Sonra da ağlanacak hâline gülmesi, gülünecek hâline ağlayacak duruma düşmesi.
“Türkiye nedir?”, “Türkiye’nin iki asırdır yaşadığı şey nedir?” sorusuna cevap olarak kurduğum daha sarsıcı, daha düşündürücü, yeri ve zamanı geldiğinde her zaman üstüne basa basa vurgulayarak tekrar ettiğim cümle şu: Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket başına ne gediğini bilememesidir. Daha kötüsü, bilemediğini de bilememesidir. En kötüsü ise, celladına âşık edilmesi ve tasmalı çekirgelere dönüştürülmesidir.
Yani ülkenin yok olmanın eşiğine sürüklenmesi ama ülkenin insanlarının başlarına gelen felâketin yok olmalarına neden olacak kadar alttan alta büyüyen, sinsi bir felâket olduğunu görememeleri. Güle oynaya kendi sonlarını getirecek marjinal, temelsiz, yıkıcı işlere, kendi elleriyle kendilerini intihara sürükleyen tahripkâr jakoben mühendislik projelerine imza atmaları.
Tanzimat’la başlayan ve Cumhuriyet’le birlikte ivme kazanarak süren bu süreç, İslâm’ın hayattan uzaklaştırılması felâketin başlangıcıdır. Hem kişilerin hem toplumun hem de devletin hayatından uzaklaştırması bu toplumun sonunu, yok oluşunu getirecektir kaçınılmaz olarak.
Kaçınılmaz olarak diyorum çünkü İslâm, Müslümanlara güçlü direnç noktaları verir ve Müslümanların Müslümanca hayat sürdürmeleri ölçüsünde İslâm varlığını / etkisini sürdürür. Ama Müslümanların İslâm’la ilişkileri zayıflarsa İslâm, kilisesi olmadığı için o toplumun hayatından çekilir gider. Endülüs’te yaşanan şey aynı zamanda böyle bir şeydi işte.
Türkiye, fiilî bir Endülüsleşme (=yok oluş) felâketi yaşamadı ama zihnî bir Endülüsleşme felâketi yaşıyor Tanzimat’tan bu yana. Dışarıdan bir saldırı değil, içeriden bir saldırı var. Devşirme çeteler, İngilizlerin desteği ile devleti ele geçirdiler: Bürokratik bir oligarşi ilan ettiler. Padişahı kuşattılar, “esir aldılar,” emperyalistlerin istediği adımları adım adım hayata geçirdiler. Osmanlı’yı borç batağına gömen, memorandum (iflas) ilan etmesine neden olan, Meclis-i Mebusan’ın kurulmasıyla da mebuslarının çoğunluğunun gayri Müslimlerden oluştuğu için devletin iç / siyasî darbe ile ele geçirilmesine yol açan bütün yıkımlara bu aşağılık, satılık, hain devşirmeler ve devşirmelerin devşirmeleri imza attılar.
“Aptal mıydı, uyuyor muydu Osmanlı, neden engel olamadı? Hep mi dış güçler suçlu?” diyecek olanlar ya salaktır ya da asalaktır.
Batılılar Osmanlı’yı çökertmek için 1396 Niğbolu Zaferi’nden itibaren hep Haçlı saldırıları düzenlediler. Osmanlı’yı durdurmak ve çökertmek için savaştılar asırlarca.
Osmanlı da asırlarca direndi, Avrupa’nın içlerine kadar yürüdü, Balkanlara İslâm’ın adaletini, kardeşlik ve barış iklimini hediye etti. Balkanlar Müslümanlaştı.
Bu durum Batılıları ürküttü. Batılılar, Amerika’nın işgalinden, yağmalanmasından ve Sanayi Devrimi’nden itibaren maddî olarak güçlendiler ve bütün medeniyetlerin kökünü kazıyan, bütün kültürleri tarumar eden, bütün dinleri paçavraya çeviren büyük bir emperyalist ve kolonyalist saldırı ürettiler. Dünyayı köleleştirdiler.
Bu ülkeyi bu ülkenin has çocukları yönetmiyor. Bu ülkeye, bu ülkenin kurumlarına ve kaderine bu toplumun has çocukları, sahici, samimi Müslüman çocukları şekil ve yön vermiyor.
Her zaman söylediğim gibi: Devşirmeler ve devşirmelerin devşirmeleri şekil ve yön veriyor: 40- 50 bin kişilik bir şebeke bunlar. Ülkenin ekonomisini (ve dolayısıyla kültürden medyaya, eğitimden yüksek bürokrasiye kadar ülkenin her şeyini kontrolleri altında tutan) 350 aile ülkenin kaderine hükmediyor. İki asırdır böyle bu.
Bu ülke iki asır önce elimizden alındı. Biz bu ülkenin geri-alınması mücadelesi veriyoruz iki asırdır. Abdülaziz’den Abdülhamid’e, Menderes’ten Özal’a, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Erbakan’a ve Erdoğan’a kadar bu ülkenin has çocukları ülkeyi elimizden alan devşirmelerden ve onların devşirmelerinden geri alma savaşı veriyorlar. Erdoğan hâriç hepsi de ya darbe yiyerek uzaklaştırıldı ya da yok edildi, şehit edildi. Erdoğan’ı sevin sevmeyin ama gerçek şu ki, Erdoğan direniyor. Ve hatta mesafe kat ediyor ülkeyi elimizden alanları tasfiye sürecinde.
Elde edilen mesafe yeterli mi geleceğimiz adına? Bence değil ama hiç olmazsa, direniş sürüyor, o direnişin inşaya, Müslümanca bir gelecek inşasına dönüştürülmesi lazım.
Müslümanca bir gelecek inşasını siyasetten beklemek en büyük hatası bu ülkenin İslâmî kesimlerinin. Düşünce, kültür, sanat, ahlâk, estetik, şehircilik, mimari, tarım ve hepsinden önemlisi de eğitimde köklü adımların atılması, geleceğimizi inşa edecek inanmış ve adanmış kuşakların yetiştirilmesi tek çıkar yolumuzdur.
Bendeniz bunun için mücadele ediyorum MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) ile. Önümüzü açacak öncü kuşakları yetiştirmeye, yeni Gazalî’lerin, Razî’lerin, Sinan’ların, Itrî’lerin yetişmesini sağlayacak mümbit tohumları ekmeye çalışıyoruz.
Bu işin başka yolu yok. Çocuklarımızı ve ülkemizi yok olmaktan kurtarmanın en zekice, en sonuç getirici yolu bu: Günü kurtarmak değil, geleceği kurmak, geleceği kurtarmak.
Geleceğimizi kuracak adam yetiştirecek adamları yetiştiremezsek ülkeyi de, çocuklarımızı da küresel sistemin uşaklığını yapan, onların çıkarlarını pekiştirmek için ülkenin altını oymaktan çekinmeyen baronik masonik şebekelerin boyunduruğundan kurtaramayız. Bu meseleyi tartışmaya somut önerilerle devam edeceğim inşallah.
Vesselâm.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Evet cumhurbaşkanımız mücadele etti ve ediyor. Son nefesine kadar da edecek. Ondan bu mücadeleyi sürdürmesinden başka bir şey beklenemez. O asla örneğin Abbas gibi davasını satmaz. Arkasındayız, çünkü bu toplumun mümin ve Müslümanları için ciddi bir mücadele verebilecek başka herhangi bir kimse görünürde yok. İşte mesele de burada zaten. Cumhurbaşkanımızın etrafında onun çapında bir kişilik bulunmamakta. Yerini doldurabilecek kimse yok. Dolayısıyla bunun sonu sürpriz olmayacak. CHP iktidarı ile birlikte çeyrek asırlık kazınımlar eriyip gidecek, eski Türkiye, vesayet rejimi, borç ve fakirlik, sefalet ve kaos, İslam düşmanlığı, Müslümanlara baskı ve yasaklara geri döneceğiz. Ancak bu tablo yeise düşmek için bir sebep değildir. Türkiye Müslümanları düşmanını biraz daha iyi tanımış olarak, daha hazırlıklı, daha donanımlı, daha kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceklerdir. Belki bir çeyrek asır, yarım asır, büyük bir ihtimalle bir asır daha düşe kalka mücadele edeceğiz. Sabır isteyen uzun bir mücadele olacak bu. Çünkü değişmesi gereken Müslümanlardır. Müslümanlar ise henüz gafil vaziyetteler. Düşmanını hâlâ tanıyamamış, dinini anlayamamış, kendini Müslüman bilip batının kopyası olmuş, devleti de hakeza kimliğini kaybetmiş, yarısından fazlası batı müsveddesi olmuş bir toplum söz konusu. CHP ve aynı zihniyeti paylaşan güruh toplumun bu halinde bir olumsuzluk görmez tabi, bilakis bunu bir başarı sayar. Maalesef bu vaziyetten sadece batıya özenen dinsiz batı hayranları memnun değil. Ne yazıkki medyada muhafazakar dindar diye adlandırılan Cumhur ittifakı seçmenleri demokrasinin onlara tanıdığı dini haklarla ve fakir fukaralıktan kurtulmuş olmakla kanaat edip memnun oldular. Dolayısıyla onlar için ne demokrasi, ne laiklik, ne kapitalizm ne de CHP gibi münafıkların iktidarı altında yaşamak artık bir sorun teşkil etmemektedir. Ama elbette bu gafletin bedeli olacaktır. Yusuf Kaplan bey ‘celladına âşık’lardan bahsederken pek de isabetli tarif etmiştir sözde Müslüman toplumun halini.
MAŞALLAH YARABBİM MAŞALLAH
ağzına yüreğine sağlık hocam çok güzel bir yazı yazmışsınız sağ olun var olun
Osmanlı sonrası İslam dünyasında olan biten bir Kur'an sünnet ve Sahabe icmainin devlet düzeni olan şeriatın ve İslami toplumunun olmaması ve ancak izin verildiği kadar batı efendilere zarar vermeyecek kadar fıkıh eğitim ve öğretimi.. Esasında ilk iki özellik gelmeden fıkhın da isteneni yapmayacağı İslam düşmanlarınca da bildiği bir şey.. ölüm gösterilerek sıtmaya razı edilmiştir.Sonun da hastalıklı bir durum var yani..beden sağlıklı değil..Bu toprakların değeri olan Allah merkezli onun hakimiyetinin tesisi olmadan bu ümmet kendine gelemez . Filistin vb katliamlar bitmez.Ayni Resulullah sav döneminde olduğu gibi zulümler nehiyler ancak Kur'an sünnet merkezli Devlet sistemi gelmeden bitmediği gibi..İslam bir bütündür.namazdan oruçtan önce Allah cc iktidarı hâkimiyeti oluşmadan İslam toplumu oluşamaz insanlar özgür olamaz.kula kulluk devam eder.guclu zengin olan zulmeder durur.Allaha kul olmak onun hükümlerine göre yaşamak özgürlüktür vesselam
Osmanlı sonrası İslam dünyasınin başına Kuran'da anlatılan ve kıyamete kadar da olabilecekler den samiri kıssası gibi bir durum gelmiştir .Musa as ve harun as rehberliğinde iken Musa as vahiy almaya tevrati almaya gidince samiri diye birinin buzağı putu yaparak toplumu kandırdı ama toplumun çoğu ona tabi oldu.harun as başlarında olduğu halde küfre şirke döndüler.musa as dönünce durumu görüp toplumun puta ibadet ettiğini görünce müdahil olmadığını zannettiği harun as sakalına yapışıp hesap sordu.Harun as bu toplumunun küfre şirke döndüğünü ve dusmanlistigini ve onları uyarirken neredeyse onu öldürecekler inden bahsedince yakasını bıraktı.kuranda ve tefsirlerde ayrıntısı okunduğunda daha iyi anlaşılır.İste Osmanlı sonrası İslam dünyasında samiriler başa geçerek toplumlar işgalci batı lehine toplumların kafası karıştırıldı.muhammed as kurduğu sistem olan şeriat yerine batı putları topluma yenilik diye yuttriruldu.toplumin da hoşuna gidip ta günümüze kadar olan biten bu..eski sisteme donulmedikce şeytanın oyuncağı olma durumu devam edecektir
Yazar benim takip ettiklerim arasında en çok sorgulayan ve Osmanlı sonrası İslam dünyasında ki bir plan dahilinde İslam'dan uzaklaştırılmış toplumu ve devleti kendine getirmeye çalışan kafa yoran değerli bir yazar.Fakat bence tahmin ettiğinden daha kötü bir durumda İslam dünyası ve özelde Osmanlı sonrası Türkiye... Osmanlı nin son dönemlerinde ıslahatlar ve Tanzimat fermanları içinde peygamber ve ashab in yoluna itikadina uymayan unsurlar sinsice yenilik diye ıslahat diye sunuldu.ve kurtulan fırka olan ve yegâne cennete girecek olan peygamber ve ashab i İslami itikadından uzaklaştırıldı.efali küfür ve elfazi küfür yanında küfür itikadler inançlar la toplum devlet murdetliğe sürüklendi.jonturkler ve devşirmelerin mefkureleri Kur'an'a sünnete ve iki kaynağın sahih meşru tek anlamı olan sahabe icmaina islamina göre küfür ve şirk içermekteydi.Devlet ve dini otorite gibi güç sahipleri bu küfür şirk inanç mefkurelerine karşı hem toplum hemde devlet uyarmalari gerekirken farklı yerlere sürüklendi.mesala Abdülhamid Han'ın bilmem ki toplumunun ve jön Türklerin itikadi sapkinliklarinin farkına vardığı için istinbat baskıcı ve otoriter bir siyaset gutmesinin amacı bu muydu diye düşünüyorum.Oyle ise yani oluşturulmak istenenin küfür şirk ve batı gibi kâfir toplumlar oluşmasını engellemek için mi onu şuan anlayamıyoruz.fakat birçok oyunun farkında idi tahtan indirilerek İslam dünyası köle yapılmıştır.En önemlisi de şeriat nizamı yerine kâfir batı tarzı Allah'ı boslayan red eden sistemlerle insanlar murtedlestirildi.Yaoilmasi gereken naçizane Resulullah sav in ilk döneminde insanları la ilahe illallah a yani Allah cc tek ilah,rab Mâlik ve hakim olduğuna çağırmak ve Allah cc hâkimiyeti nin tesis edilmesi ile insanların kendileri gibi aciz varlık olan beşer hakimiyetinden kurtarmak fıtrat dinine ve Araf 172 de verilen söze kalubela ya döndürmek tır.geregini yapmaktır.musluman olmak şirk küfür işlememek ve isleyenlerle dindaş olmamaktır.ilk adım budur.itikadi farkındalık oluşturup itikAd tevhid temelli bir dindarlık oluşturmak tır.imam Mâlik rahimullallah'in ilk kavmi ne kurtardiysa son kavmi de o kurtaracaktır sözleri de çok önemlidir.isgalci emperyalist kâfir Batı'nın aldıklarını geri alıp tarih yapiciliga ve ilai kelimetullahi bütün dünyaya yayma gorevi gibi ulvi bir hayat tarzına dönmeye
Bu itikadin adı ehli sünnet Vel cemaattir.ilk önce bunu iyi bilelim. 2.si namaz oruç olmayan bir müslümanın İslam şeriat diye de bir derdi olmaz.iste burada fena yanılıyorsunuz
Bana mı demişsiniz anlamadım Tezcan bey..Akaid olmadan yani iman olmadan namaz da olmaz oruç ta.. ilkönce iman sonra da imanı koruyabilmek için Salih amelller namaz oruç.... ehlisunne itikadı ve cemaati iddiası taşıyıp bidat ehli itikadler inançlar taşıyanlar da Osmanlı sonrası İslam dünyasında en çok olanlar.imam Gazali rahimullallah'in bidat ehli raporunda üç noktada küfür tesbiti çok çok önemli.. çünkü küfür şirk oldu mu peygamber ve ashab inancında itikadında yolunda olmadığı ortaya çıkıyor onu da siz öğrenin.nice ehlisunne iddiası taşıyan ama inancı itikadı yolu ibadet şekli peygamber ve ashabtan uzak olanlar var.mesala hristiyanların İsa as ve Salih zatların ruhundan istiğase istiane tevessül rabıta yaptıklarına benzerini İslam adına yapıp ehlisunne iddiası taşıyan çok..orijinal İslam dini mota mot peygamber ve ashab gibi olanlardır.
güzel gerçekçi tespitler yazınız için teşekkür ederiz
2 Beyazıt ta o zaman bu dönmeler devleti yıkmaya uğraşacak demiş
Allah razı olsun hocam
Hocam Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu gibi gerçek adamlar lazım, topmumu yeniden inşa edecek. Ama ben inanıyorum, o insanlar arka planda hep var...
Yediği meyvenin parasini ağaca aşan bir milletten, bedava bir tane daha fazla nasıl alabilirim konumuna düşmüş bir halk. Zor.
Acilen fenni ilimlerin dini(İslami) bir bakışla okutulması gerek. Zira dinden kopuk bir anlayışla okutulan dersler sekūler bakış, anlayış ve hissiyatlı bir toplum meydana getiriyor. Cellatın elindeki ise sekülerizmin en şaşaalısı olduğundan toplum hâliyle celladına aşk oluyor.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.