Türkiye, Şanghay İşbirliği Teşkilatı toplantısına davet edildi ilk defa.
Kim tarafından? Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından!
İyi de neden?
Batı ittifakı'ndan kopuyor mu? Hatta Türkiye'yi önce Batı
ittifakından koparıp sonra yapayalnız bırakarak boğmak istiyor
olabilir mi şu an düşman görünen emperyalistler rakip güçler?
Bu soru fazlasıyla paranoyakça bir soru olarak mı görülmeli?
Daha kolay anlaşılır soru şu burada: Türkiye, Şanghay toplantısı ile eksen değiştireceğinin sinyallerini mi vermek istiyor Batılı müttefik görünen ama altımızı oyan, azılı, asırlık düşmanlarımıza?
Bu yazıda bu çetin soruların cevaplarının izini süreceğim.
İLK DEFA TÜRKİYE'YE MUHTAÇ DURUMA GELMİŞKEN…
,
Erdoğan'ı durup dururken davet etmedi Semerkand toplantısına.
Şunu söyleyebilecek durumdayız:
Soğuk Savaş'tan bu yana Batı ittifakı tarafından hiç olmadığı
kadar köşeye sıkıştırıldı
Ukrayna işgali nedeniyle.
Ve Rusya, yakın veya hatta uzak tarihinde
olmadığı kadar Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyuyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye’nin bu durumu, başta Suriye olmak üzere başka alanlarda ve konularda
,
Suriye rejimine Türkiye’deki mültecileri (aslâ eziyet ve işkence etmeyeceğini garanti eden anlaşmalar imzalayarak) Suriye’ye göndermek konusunda baskı yaptırmak için önemli bir imkân olarak değerlendirmeli. Mülteciler meselesi bizim kardeşlik bilincimizi de, orta ve uzun vadede Türkiye’nin sosyal barış ve güvenliğini de tehdit eden boyutlar kazanacak kadar kontrolden çıkmak üzere.
sorunu konusunda, güçlü bir stratejik akıl geliştiremediğimizi
görmek ve vakit geçirmeden güçlü bir stratejik akıl geliştirmek zorundayız.
hem İran, hem ABD hem de Rusya Türkiye’yi kuşatmış durumdalar.
Rusya'nın, münhasıran da Putin'in hiç olmadığı kadar Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyduğu bir zaman diliminde Türkiye eline geçen bu imkânı çok iyi değerlendirmekten çekinmemeli.
ve İran'a Suriye’de geri adım attırmalı.
Rusya'nın Ukrayna’yı işgali üzerine her geçen gün beklenmedik yeni hâdiseler patlak veriyor:
, hatta dize getirmek üzere olduğu propagandası yapılıyor Batı'da.
Bu konudaki
iştahlı ve etkili propaganda faaliyetini İngilizler yapıyor
:
Rusya’nın Ukrayna Savaşı'ndan
almasını sağlamaya çalışıyor İngilizler. İngiliz medyası inanılmaz bir Rusya aleyhtarı yayın yapıyor.
Rusların kaybetmesini neden ister?
İki nedenle:
, Avrupa’yı dışardan kuşatmak için bulunmaz bir fırsat olarak görüyor olması sebebiyle.
de,
içlerinden Asya'nın içlerine kadar geniş bir dünya
coğrafyasında küresel hegemonya kurmanın kapılarını sonuna
düşünmesi sebebiyle.
Özetle… Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan süreç küresel ölçekte İngilizlerin önünü açmaya yarıyor ya da belki de daha doğru bir ifadeyle, bu süreçten en fazla yararlı çıkacak ülke olmak için
şeytanî güçlerini harekete geçiren bir ülke
görünümü arz ediyor Britanya krallığı!
Tabii bir de madalyonun öteki yüzü var. Madalyonun öteki yüzünde
karşı karşıya olduğumuz görülebilir rahatlıkla.
Savaşı, asırlık hesaplarım görüldüğü ve yeni kamplaşmaların
tohumlarının ekildiği tarihin akışını değiştirecek bir savaş
olarak tarihe geçecek…
Bu savaştaki en önemli küresel gelişmelerden biri,
ilk defa bu kadar aciliyet kesbetmiş olması ve böyle bir arayışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyan ülkelerin bu konudaki niyetlerini açıkça belli etmekten çekinmemeleri.
Belki de Batı ittifakı dışında yeni ittifaklar peşinde koşturan
ile Çin için inanılmaz bir fırsat
bu.
ve Türkiye ise küresel ölçekli bu kaotik ortamdan hem en çok
yararlanabilecek hem de en çok zarar görebilecek iki ülkesi
.
Eğer yanlış stratejiler belirlerlerse, çok yıkıcı sonuçları olur bunun hem İran hem de Türkiye için.
İran, küresel sistemin İslâm dünyasını birbirine düşürmek için yeri ve zamanı geldiğinde çok iyi kullandığı
.
Önce bunu iyi bilelim. İran'ın küresel sistem muhalifliği kamuflajdır esas itibariyle. İdeolojik olarak sisteme muhalif olabilir İran ama teo-stratejik ve teo-politik olarak küresel sistemi ayakta tutmayı sağlayacak kadar sistemin gizli müttefiki. Sünnî dünyaya, münhasıran da Türkiye’ye karşı her zaman Şia'nın önünü açıyor küresel sistem. Özetle, İran'ın sistem muhalifliği retorikten ibaret. Pratikte, İslâm dünyasının omurgasını teşkil eden Sünnî dünyayı, dolayısıyla İslâm dünyasını durduracak tehlikeli bir oyun bu!
Başka bir ifadeyle,
dünyasının Sünnîlik etrafında bir kez daha toparlanmaması ve
her daim Sünnî-Şiî çatışmasıyla boğuşmaya mahkûm kılınması
için iğrenç bir şeytanî strateji bu.
Bu meseleyi dünkü yazımda ayrıntılı olarak işlediğim için geçiyorum.
BÜYÜK HATA YAPMAZSA ÖNÜ AÇILABİLİR…
Şanghay İşbirliği Teşkilatı toplantısı Özbekistan’da yapıldı. Özbekistan'ın kültür, tarih, sanat ve estetik başşehri Semerkand'da.
Soru şu burada:
başkent Taşkent'te değil de Semerkand'da yapılmasının özel bir
Bence var: Semerkand, İslâm medeniyetinin kültür, sanat ve tarih birikiminin, tecrübesinin hem en yakın, güçlü sembollerinden hem de zirve örneklerinden biri.
Eğer Şanghay İşbirliği Teşkilatı'nın Semerkand toplantısı, bilinçli olarak Semerkand'da yapıldıysa bunun
anlamı ve siyasî mesajlarının sanıldığından da güçlü
söyleyeceğim.
önünde, tarihin akışını değiştirebilecek bir imkân belirdi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Semerkand toplantısında sergilediği fotoğraf ve oynadığı rol Türkiye’nin geleceğinin çok parlak olduğunu, eğer büyük hata yapmazsa önünün küresel ölçekte çok açık olduğunu gözler önüne seren, çok katmanlı olarak okunması gereken çok anlamlı bir fotoğraf.
O fotoğraf sadece bir fotoğraf değil.
alabileceği şekli haber veren, yüzyıl sonrasına işaret eden çok
Ama şu kesin: Şu an, sadece bir fotoğraf. Şanghay Toplantısı'nın Semerkand'da yapılmasının ikinci anlamı,
Rusya, Türkiye ve İran ittifakına, Türk cumhuriyetlerinin
özellikle dahil edilmesi ve özetle Batı ittifakına karşı
Çin-İslâm ittifakının temellerinin atılabileceğinin
Bu durum, Çin'in Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizle yaptığı zulmü sona erdirmesinin de habercisi olabilir. Çin'in Doğu Türkistan'da yaptığı zulmün boyutlarını bilmiyoruz bile.
ittifakından söz ederken çok da rahat değilim. Çin, aşağılık
bir zulüm yapıyor. Ama küresel kırılmalar ve krizler, Çin-İslâm
Bu durum, orta ve uzun vadede Çin zulmünün sona erdirilmesi ve Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin rahat nefes almaları sonucunu doğurabilir. Tabii Çin'den yaptığı aşağılık zulmün hesabı mutlaka sorulmalı öncelikle.
Toparlamak gerekirse…
bölgesel ve küresel dengenin teminatı olduğunu bir kez daha
Yüz yıl önce olduğu gibi şimdi de en azından bölgenin denge unsuru Türkiye’dir.
dengelerle oynanmadığı sürece, Türkiye, Balkanlar’da,
Kafkaslar’da, Arap Yarımadası'nda, Türk dünyasında ve Kuzey
Afrika’da barış ve güvenliğin teminatı olan tek ülke, tek
Türkiye’nin önce dengeleri gözeten bölgesel bir güç konumunu pekiştirmesi kaçınılmazlaşıyor bu durumda. Ardından Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel dengeleri belirleyebilecek bir aktör konumuna nasıl yükselebileceği konusunda çok yönlü, çok katmanlı ve derinlikli düşünmesi şart.