Türkler, Müslüman olduktan sonra tarihe girdiler. Müslüman olduktan sonra tarihin akışını değiştiren bir aktör konumuna yerleştiler. Sadece Türk tarihinin ya da İslâm tarihinin değil dünya tarihinin yönünü ve yörüngesini belirleyecek kadar tarihe yön verdiler.
Türklerin Müslüman olmadan önce de büyük devletler kurduklarını ama dünya tarihinin akışını şekillendirecek konuma yerleşemediklerini görüyoruz. Türklerin İslâm öncesi tarihi, Çinlilerle neredeyse birlikte yaptıkları bir tarih. Zaman zaman Çin’i istila ettiler, yönettiler ama Çin kültürü gibi bir kültür geliştiremediler.
Özellikle “Çin gölgesi” ifadesi, söylemek istediklerimi anlatmaya yetiyor ziyadesiyle: Türk tarihini daha derinlemesine incelemek için Çin arşivlerine bakmamız gerekiyor. Tarihi yapanlar Çinliler. Çinliler çünkü Çinlilerin güçlü bir ilim geleneği, devlet geleneği, bürokrasisi, güçlü bir inanç ve değerler sistemi var.
Çinliler Türk arşivlerinden değil, Türkler Çin arşivlerinden kendi tarihlerine b’akıyor. Bu gerçeği kabul edelim. İkincisi de, Türkler, yörüngesine girdikleri kültürün, kendi etnik özelliklerini ve kültürlerini izafileştirecek ve zamanla eritecek kadar derin etkisinde kalıyorlar.
İkinci olarak da, Türklerin etnik ve kültürel özelliklerini korumaları da, İslâm öncesi tarihlerinden vahyin filtresinden geçirerek yaratıcı şekillerde beslenebilmeleri de İslâm’la tanıştıktan sonra mümkün olabiliyor.
Türkler, ancak Müslüman olduktan sonradır ki, Çin kültürü ile yetinmiyor, dünyanın kurucu kültürlerinin hepsiyle temasa geçiyor, onlardan güçlü medeniyet değerleri, dinamikleri ödünç alıyorlar. Hem Grek hem İran hem de Hint kültürü ile doğrudan irtibata geçiyorlar ve İslâm’ın kurucu ve konumlandırıcı dinamikleri ekseninde bu dünya kültürleriyle vahyin ışığında, verimli, derinlikli temaslar, irtibatlar kurma ve terkipler inşa etme imkânı yakalıyorlar.
Türklerin İslâm’la ilişkileri sakatlanmaya başladığı andan itibaren Türkler bu iki eksenlerini de yitiriyorlar. Türklerin iki asırlık Batılılaşma tarihleri boyunca, yaratıcı ruhlarını yavaş yavaş yitirmeye başladıklarını, sonrasında, kurucu iradelerini de kaybetmekten kurtulamadıklarını görüyoruz.
Cumhuriyet tarihindeki radikal modernleşme / Batılılaşma / laiklik tecrübemiz, sebep değil sonuçtur: Tanzimat’la sürüklendiğimiz yönümüzü yitirme sürecinin zamanla yörüngemizi yitirme tehlikesi üretmesi mukadderdi.
Soru şu burada: Yönünü ve yörüngesini yitiren bir toplumun ruhunu yitirmemesi ve tarihten çekilme tehlikesinin eşiğine sürüklenmemesi mümkün mü? Elbette ki, hayır.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Ancak,bir kıtadan başkasına göçedip de bin yıldır erimeyen kavim de yine Türkler değil mı?
DOST ACI SÖYLERMİŞ TABİATİYLE
Selamün aleyküm, değerli hocam; o kadar haklısız ki. Rabbim bize yardım eylesin.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.