İbadet, kişinin varlık sebebi ve varoluş şartıdır. Çünkü kişi ancak ibadetiyle yani Rabbine kul olmasıyla, kula ve paraya pula kul olmaktan kurtulur, özgürleşir ve kendine gelir.
Bütün ibadetler, bu iki ekseni harekete geçirerek kişiyi kirlerden arındırır, temizler, kendine getirir:
Her ibadet gibi oruç da bir kulluktur (ubûdiyet); insanın kul olduğunu hatırlaması, unutmaması.
Kulluk, özgürleşmektir.
Benzer gözlemleri, ateşst psikanalist Jacques Lacan da yapar.
Yaratıcı inancı, kişiyi, yalnızca Yaratıcı’ya yöneltir; böylelikle yaratılan her şeye kulluktan, kölelikten özgürleştirir.
Kul olmayan, kulluğunun şuuruna varamayan insanlar, özgürlüklerini yitirirler; kâh kula, kâh paraya-pula kul olurlar; kâh kulun yapıp ettiklerine, kâh dünyaya, dünyadaki her şeye, kâh nefislerine, nefislerinin arızî arzularına ve ârızalarına...
İşte oruç, insana, her şeyden önce kulluğunu hatırlatır. Hakka kul olmadığı takdirde kolaylıkla her şeyin kulu olacağını....
Oysa hızların, hazların ve arzuların peşinden koşmak, özgürleşmek midir yoksa özgürlülüğün yitirilmesi mi?
İnsan vareden bir varlık değil, Vareden tarafından varedilen bir varlık. İnsandaki varedenlik husûsiyeti, varedilen’den varedebilen olmasında gizli.
İnsan, yaratan değil yaratılandır. Rabb değil, kul.
Rabbine kulluğunu yitiren, kul olmayan insan, her şeyin kulu-kölesi olur. Bu kaçınılmazdır. İnsan ya kul olur; ya da köle. Kul olmak da, köle olmak da insanın elindedir.
İradesi insana, insanın eline verilmiştir. Bununla, kendisine teklif edilen emanet mükellefiyetiyle donatılmıştır insan. Emanet mükellefiyetinin şuurunda olan insan, ubûdiyet şuurunu en iyi şekilde idrak edebilecek düzeye çıkar: Ve Allah’ın halîfesi olur yeryüzünde.
Ancak insan, kulluğunu / ruhunu yitirdiği zaman, iradesini de, kendisine yüklenen emaneti de, hilâfet mükellefiyetini de yitirir.
İşte oruç, iradesini hatırlatır insana: İradesiyle, hayat buldurduğu emanet yükümlülüğünü; hayat oldurduğu ubûdiyet mükellefiyetini ve başkalarına hayat sunduğu, hayat bahşettiği hilâfet vazifesini hatırlatır ona: İnsanı aç tutarak, susuz tutarak, her türlü şerden, kötülükten uzak tutarak hatırlatır bütün bu varoluş şartlarını: Olağanüstü şeylerden uzak tutarak değil, en olağan, en alelade ile yapar bunu.
Ve en alelâde’den muhteşem bir fevkalâde çıkarır: İnsanı, alelâdelerden kurtarır ve yine bu alelâdeler aracılığıyla fevkalâdeye ulaştırır.
Sözün özü: Oruç, insanı tutar aslında: İnsanı muhteşem bir irade / varoluş sınavından geçirerek insana emanet şuuru kazandırır; kulluğunu hatırlatır; hilafet şuuruyla donatarak iradesini, özgürlüğünü, dolayısıyla ruhunu armağan eder insana.
Bu yazı, Ramazan medeniyeti yazılarımın sonuncusu. Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.