Postmodern yeni dünya düzenine doğru: İstikrarlı istikrarsızlık

04:0025/03/2022, Cuma
G: 25/03/2022, Cuma
Yusuf Kaplan

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerine özellikle Batı dünyasında, medyasında geliştirilen söylemler,sistemik bir kırılmayaşandığının bir göstergesi. BuradaRusya’yı bilinçli bir savaşın eşiğine sürükleme, ardından da sistem arayışlarını tetiklemekaygısı güdüldüğü gözleniyor.Derinlemesine bakarsak, uzun vadede böyle bir kırılma yaşayacak küresel kapitalist sistem ve yeni nefes boruları arayacak yaşayabilmek, ölmemek için.KAPİTALİST SİSTEMİN BEYNİ VE BİLEĞİ: İNGİLİZLER VE YAHUDİLERKüresel kapitalist sistem

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerine özellikle Batı dünyasında, medyasında geliştirilen söylemler,
sistemik bir kırılma
yaşandığının bir göstergesi. Burada
Rusya’yı bilinçli bir savaşın eşiğine sürükleme, ardından da sistem arayışlarını tetikleme
kaygısı güdüldüğü gözleniyor.

Derinlemesine bakarsak, uzun vadede böyle bir kırılma yaşayacak küresel kapitalist sistem ve yeni nefes boruları arayacak yaşayabilmek, ölmemek için.

KAPİTALİST SİSTEMİN BEYNİ VE BİLEĞİ: İNGİLİZLER VE YAHUDİLER
Küresel kapitalist sistem iki zorba gücün diyalektik ilişkisi, zaman zaman danışıklı dövüş şeklini alan çatışması ile ayakta duruyor. Soğuk Savaş, tam da böyle, icat edilmiş, kurmaca bir savaştı. G
örünüşte kapitalist ve sosyalist bloklar vardı ama asıl savaş görünmeyen iki aktör arasında
yaşanıyordu.
Bu iki aktörden ilki,
İngilizlerin
beynini oluşturduğu
Anglo-Saksonlar.
İkincisi ise, küreselciler olarak bilinen ve Amerika’da müesses nizam’ın kurucusu ve sahibi
Yahudi gücünün aktörleri.

Küresel sistemin sözcülüğünü ve gözcülüğünü yapan iki önemli haftalık haber yorum dergisi var: The Economist ve Time dergileri.

The Economist dergisi
, İngilizlerin, dolayısıyla Anglo-Saksonların çıkarlarının sözcüsü ve gözcüsü.
Time dergisi,
merkez üssü ABD olan, ama Rusya, Almanya, Fransa gibi ülkelerin ekonomilerini kontrol eden Yahudi gücünün kapıkulu, penceresi ve sesi.

Bu dergiler, dünyayı yönetenleri “yöneten”, yönlendiren en etkili dergiler.

Dünyanın nereye gittiğini, küresel sistemin lordlarının ne tür hesaplar peşinde koştuklarını öğrenmek için bu dergileri düzenli takip etmek gerekir.

KAPİTALİZMİN YENİ KANI: ÇİN KAPAN/I MI?

Hem İngilizler hem de Yahudiler liberal kapitalizmin yer ve yön değiştirmesi gerektiğine karar verdiler: Atlantik’ten Pasifik’e, ABD’den Çin’e taşındı, taşınıyor kapitalizm.

Taşınan kapitalizm değil aslında; taşınan Anglo-Sakson jeopolitiği ve Yahudi ekonomi-politiği.

Kapitalizmin taze olmasa da farklı bir kana ihtiyacı vardı: O kan, Çin’de bulundu.

Çin’in önü açılıyor alabildiğine, kapitalizm kan kaybından gitmesin diye!

Çin, kapitalizm için bir imkâna, Batı için bir kapana dönüşebilir mi?

Soru şu burada:
Çin imkân mı, kapan mı Batılılar için?

Çin’in kapitalistleşerek, Amerika’yı da geçeceğini düşünenler için bir kapan Çin.

Ama asıl soru şu: Y
oksa kapitalizm mi Çin için bir kapan?
Küresel kapitalist sistemin beyni gibi yayın yapan
The Economist,
Rusya ile Çin’in alternatif bir dünya düzeni peşinde
koştuklarını söylüyor. Bunu kapak yaptı son sayısında:
The Alternative World Order / Alternatif Dünya Düzeni
başlığıyla.
Altbaşlık, hedefin ne olduğunu biraz daha açık ediyor:
“İki ülke arasındaki dostluğun sınırı yok” (Friendship between the two states has no limits).
The Economist ya da
İngiliz aklı
ne yapmak istiyor?
Rusya ile Çin’in güçlü bir ittifak kurarak Batı’nın karşısına çıkmasını istiyor.

Çin ve Rus ittifakının Batı’nın karşısına çıkması ne demek?

Hedef hâline gelmeleri ve daha doğmadan bitirilmeleri demek.

The Economist, Çin’i ve Rusya’yı provoke ediyor hem Batı’ya karşı hem de birbirlerine karşı.

Çin ile Rusya’nın ittifak yaparak alternatif bir dünya düzeni kuracaklarını,
bunun için, bu düzen daha
doğmadan bu iki aktörün boğulması
gerektiğini düşünüyor İngilizler.
İSLÂM’SIZ YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ KURULAMAZ!

Kapitalistleşmiş Çin’in ve Rusya’nın kuracakları varsayılan dünya düzeni, yeni bir dünya düzeni olur mu, olabilir mi?

Kesinlikle hayır.

Hayır çünkü
İslâm’sız yeni bir dünya düzeni kurulamaz.
Kurulsa bile o kurulan düzen yeni bir düzen olmaz; eskinin yer ve yön değiştirilerek onarılması ya da maskelenerek, kamufle edilerek yeniymiş gibi sunulması olabilir yalnızca.
Bunun dışında kurulacağını, kurulmakta olduğunu düşündüğüm düzen, tam
postmodern bir düzen:
Düzensizlik düzeni. Ya da istikrarlı istikrarsızlık.

Başka bir ifadeyle, bendeniz, kurulacak düzenin, patlak veren çatışmaların uzadıkça uzayacağı ve uzaması istenen; sorunların içinden çıkılamayacağı ve çıkılması istenmeyen postmodern düzensizlik düzeni ya da istikrarlı istikrarsızlık düzeni olacağını düşünüyorum.

Çatışmalar bitmeyecek, savaşların sonu gelmeyecek, vekalet savaşları, asimetrik savaşlarla dünyanın istikrarı bozulacak. İstikrarsızlıktan süzen çıkarılacak. Hiçbir sorun, kalıcı olarak çözül/e/meyecek…
Böylelikle kapitalizm, 50 ilâ 100 arasında bir süre daha nefes alacak; ama bu kez
liberal değil otokratik bir kapitalizm olacak! Şirket kapitalizminin yerini devlet kapitalizmi alacak…
Özetle…
Rusya da, Çin de yeni bir düzen kuramayacak kadar ruhlarını yitirirler ve vahşî kapitalizmin kölesine dönüştüler.
Bütün bir Asya kıtası ölüm döşeğinde can çekişiyor: Japonya’yı hadım ettiler, Güney Kore’yi ve diğer küçük Asya kaplanlarını mankurtlaştırdılar.

Çin ve Rusya, parayla kazanılan güçle, diğer Asya kaplanları ise libido ile ayartılarak durduruldular ve kapitalizme boyun eğdirildiler.

İslâm dünyasında canlanma emareleri zuhûr edebilir ama tek şartla: Müslüman bir süpergüç ortaya çıkar da yürümeye başlarsa İslâm dünyası onun etrafında toplananilir.

O müslüman süpergüç kim olabilir?

Mısır olabilir mi?

Hayır.

İran?

Hayır.

Türkiye mi?

Kesinlikle.

Peki, Türkiye hazır mı buna, bir süpergüç olmaya?
Bilkuvve, potansiyel olarak evet; ama bilfiil, hayır.
Bunun için eğitim, kültür, düşünce ve sanat hayatında çığır açacak, önümüzü açacak öncü işlere imza atacak öncü kuşaklar yetiştirebilmemiz şart.
#İngiltere
#Rusya
#Çin