İzmir’in İngilizlerin güdümündeki Yunan’ların işgalinden kurtuluş yıldönümünde yapılan açıklama ürperticidir. İzmir Osmanlı’dan mı kurtarıldı?! Kim işgalci bu ülkede? Kim kime ne diye küfrediyor? Bu ülkede birilerinin Osmanlı nefreti mide bulandırıcıdır. Ruhsuzluktur.
Oysa Osmanlı’yı aşağılayan ama Osmanlı’yla zırnık kadar alakası olmayanlara inat,
bütün yabancı büyük tarihçiler Osmanlı’yı adalet ve hakkaniyet timsali olarak görürler. Bu ülkede Osmanlı, zâlim ve emperyalist olarak görülebiliyor hâlâ!
Celladına âşık tasmalı çekirge değil de nedir bu tür tipler, siz söyleyin lütfen...
Oysa tarihin kırılma ânındayız:
Tarihin kırılma ânları, yeniden kurulma zamanlarıdır
aynı zamanda.
Dünya, yeni oluşumlara, özellikle de Osmanlı modeline ve ruhuna gebe...
Fazla değil, önümüzdeki yarım asır içinde, bambaşka bir dünya ile karşı karşıya kalacağız.
Eğer büyük hatalar yapmazsak ve geleceğe iyi hazırlanırsak, tarihi, biz yapabiliriz yeniden.
SEKÜLER ULUSÇULUKLAR, OSMANLI’YI ÇÖKERTTİ!
Avrupa’da 19. yüzyılda gelişen
, hızla ve biraz da içerdeki laikleşme / Batılılaşma akımının güçlenmesi ve dışardan desteklenmesiyle
Osmanlı’yı paramparça etti.
Dahası,
Osmanlı’yı çökerten ulus devlet anlayışı, iki büyük paylaşım savaşından sonra Avrupa’yı da çökertti.
ulus-devlet’in dayandığı modern / seküler paradigmaların, “ulusçuluk ideolojisiyle bir din hâline getirildiğinden” sözeder. Irk eksenli ulusal siyasî, kültürel ve zihinsel oluşumları kutsayan ulusçuluk ideolojisi, Avrupa’da imparatorluklar çağının sonunu getirdi.
OSMANLI MODELİ VE AMERİKAN TECRÜBESİ
Batı uygarlığını -bir asır daha çökmekten- kurtaran, Amerikan tecrübesi oldu.
ulus-eksenli bir siyasî ve kültürel örgütlenme tecrübesi değil, aksine, imparatorluk tecrübesini andıran, farklı ırkları bünyesinde eriterek de olsa barındırabilen
ulus-ötesi, ulus-üstü (supra-national) bir tecrübedir.
Modern tarihteki en yakın örneği ve modeli,
Osmanlı “millet sistemi”dir.
Amerikalıların Osmanlı’yla son 50 yıldan bu yana derinlemesine ilgilenmelerinin ve Amerikan üniversitelerinde art arda güçlü “Osmanlı kürsüleri” kurmalarının nedeni burada gizlidir.
Ancak
bütün dünyayı sekülerleştirme ve kapitalistleştirme projesinden başka bir şey öneremediği; seküler-kapitalizm de, bütün diğer kültürleri ve dinleri birlikte yaşatabilecek çok boyutluluğa ve derinliğe değil, fizik gerçekliğin ve bu dünyanın kutsanmasına, sömürülmesine ve yağmalanmasına dayanan, tek boyutlu, sığlaştırıcı, düzleştirici, çıkarcı, tektipleştirici, çözücü, kendini dayatan, başkasına hayat hakkı tanımayan bir algılama ve varolma biçimine dayandığı için, bugün dünyanın yaşanılamaz bir yer hâline gelmesine yol açmıştır.
Oysa
hem ırk ötesi; hem de farklı dinlere ve kültürlere mensup toplumları birlikte ve kendileri olarak yaşatma iradesi geliştirebilmiş
n kuşatıcı ve kucaklayıcı yegâne küresel medeniyet
tecrübesidir; bu gerçek belli başlı yerli ve yabancı büyük tarihçilerce kabul edilmiştir.
OSMANLI, NEDEN İNSANLIĞIN GELECEĞİDİR?
Amerikalıların Osmanlı modelini ve ruhunu tam olarak kavrayabilmeleri ve uygulayabilmeleri mümkün değil.
Mekke’den ve Medine’den süt etmiş, önce Dârü’l-İslâm’ı hayata geçirmiş özgün bir ruhtur. İşte bu ruh, dünya tarihinde yalnızca Osmanlı’nın üç kıtada Dârü’s-Selâm (Barış Yurdu) ve ardından da Dârü’l-İnsan (İnsanlık Yurdu) kurmalarını mümkün kılmıştır.
Çinliler de, Hintler de, Ruslar da, Avrupalılar da, Amerikalılar da, dünyada Dârü’s-Selâm (Barış Yurdu) ve Dârü’l-İnsan (İnsanlık Yurdu) kurmayı başaramadılar hiç bir zaman. Tarihte gelmiş geçmiş belli başlı bütün medeniyetlerin üzerine oturan; bütün dinlere, kültürlere, medeniyetlere hayat hakkı tanıyan; hepsinden beslenen, hepsini besleyen; hiçbirini yutmayan, hiç biri tarafından yutulamayan tek küresel medeniyet tecrübesini ve dünya düzenini yalnızca Osmanlı medeniyeti armağan etmiştir insanlığa.
Batılılar, önce Avrupa, sonra Amerikan tecrübesiyle, bütün dünyaya hâkim oldular. Osmanlı’nın tam altı asır barış yurdu inşa ettiği üç kıtayı bir asırda cehenneme çevirdiler sadece!
İşte bu nedenledir ki, Arnold Toynbee, “Osmanlı, insanlığın geleceğidir” diyebilmiştir.
Osmanlı kapitalizme direndiği için bilfiil / bedenen çöktü. Osmanlı kapitalizme direndiği için bilkuvve / ruhen yaşıyor...
Bu ruhu
aynen şöyle dillendirmişti bize:
“İstanbul düştü, İslâm dünyası düştü. İslâm dünyasının toparlanabilmesi, İstanbul’un ayağa kalkabilmesine bağlı.”
Mazlum dünyanın çocuklarının, mazlumları yeniden toparlayacak aktörün Osmanlı ruhu ve modeli olduğu gerçeğine inanması boşuna değil.
OSMANLI RUHUYLA DONANIRSAK KİMSE DURAMAZ KARŞIMIZDA!
Peki, biz ne yapıyoruz? Bizse, bu ülkede Osmanlı’nın izlerini silmek, kökünü kazımak, ruhunu yok etmek için Batılılara bile rahmet okutacak büyük bir cinayete imza atmakla meşgulüz bir asırdır! Olacak iş değil!
Gelecek, Osmanlı modelinindir. Irk eksenli, Batı-merkezci seküler projeler, Osmanlı’yı çökertmişti. Türkiye de, sekülerliği din katına yükseltmekle kendi varlığının altını oyduğunu ve geleceğini bizzat kendi elleriyle yok ettiğini artık görmek zorundadır.
Dünyanın küreselleştiği bir zaman diliminde, ırk-merkezli seküler projelerin, dünyayı yaşanılamaz bir yer hâline getirdiği artık fark edilmeli,
dünyanın ancak farklı kültürlere, dinlere ve medeniyetlere hayat ve varolma hakkı tanıyabilen Osmanlı modeli gibi projelere ihtiyaç hissettiği artık görülmelidir.
Amerikalıların gördüğü şeyi, bizim görmemekte inat ve ısrar etmemiz, zihnen körleştiğimizin ve köleleştiğimizin bir göstergesidir.
Eğer Türkiye, Osmanlı modelini vareden ruhu, bizzat kendisi bütün dünyaya sunabilecek kadar içselleştiremez ve geliştiremezse,
Osmanlı’yı çökerten seküler projelerin, Türkiye’nin de çöküşünü hazırlaması ve hızlandırması önlenemeyecektir.
Adaletin, hakkaniyetin ve çok kültürlülüğün hâkim olabileceği geleceğin dünyasını, yeniden icat edilecek, bütün medeniyetlere hayat hakkı tanıyabilecek Osmanlı modeli belirleyecek.
Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu; dev uyanırsa kimse duramaz karşısında.
Türkiye’nin içerden ve dışardan kuşatılmasının nedeni burada gizli işte.
Uzun yolculuğa çıkmaya hüküm giyme zamanı şimdi...
O yüzden büyük hatalar yapmamak ve kısa, orta, uzun vadeli köklü hazırlıklar yapmak zorundayız.
Su akacak, yatağını bulacak... Vesselâm.