Bir ülkenin Meclis’ine bakın, o ülkenin seviyesinin, kültürünün ve dünyadaki yerinin fotoğrafını çekersiniz.
Yazılarımda nadiren yaptığım bir şey yapacağım bugün; temelde fikirler üzerinde kalem oynatan bir yazar olarak bu defa bu tür fikirlere kaynaklık eden, bu fikirleri hayata geçiren üç ismi yazacağım.
Meşrûtiyet’in son yılları ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı da, Osmanlı’nın yerine kurulan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi de klas, nadide vekillere sahip: Türkiye’nin bütün büyük şairleri, edebiyatçıları, ilim erbabı, milletin vekili olarak Meclis’e giriyor.
Bu şahsiyetler her iki Meclis’e de kalite ve seviye kazandırıyor: Neredeyse bütün edebiyatçılar Meclis’te buluşuyor.
Yeni Türk edebiyatını kuranlar, sonuçta, yeni Türk devletini de kuruyorlar.
O yüzden, yeni Türkiye’ye Edebiyat Cumhuriyeti ya da daha spesifik olarak Roman Cumhuriyeti diyebiliriz, demiştim. Yahya Kemal’den Mehmet Akif’e, Yakup Kadri’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Mehmet Fuat Köprülü’den Şemsettin Günaltay’a ve daha nicelerine kadar çağdaş Türk edebiyatının kurucusu büyük sanatçı, edebiyatçı ve ilim erbabı öncü şahsiyet, Meclis’te görev yapıyor.
Edebiyatta gösterdikleri kurucu, öncü rolü, siyasette de üstleniyorlar diyebilir miyiz, bu şahsiyetler için? Bu kişilerin Meclis’e kalite, seviye, çap getirdikleri çok açık; ama siyasette edebiyatta oynadıkları rolü oynayabildikleri ise bir hayli su götürür...
Bu sanatçıların Meclis’te değil, Meclis’ten önce oynadıkları hayatî, kurucu bir rol var elbette: Bu sanatçılar, yeni devleti siyaset üzerinden değil, edebiyat üzerinden kuruyorlar!
Meclis’teki son 50 yıllık tarihe baktığımızda, çaplı, büyük sanatçıların nerdeyse kökünün kuruduğunu söyleyebilecek durumdayız. Bu, çok üzücü bir durum, elbette ki.
Yeni devleti kuran edebiyatçıların edebiyat eserleri üzerinden inşa ettikleri insan tiplerinin ve geliştirdikleri duyarlıkların, insanlığa ilham verecek yeni bir dünya inşasını mümkün kılmak yerine, Osmanlı’dan tevarüs eden İslâmî dünyayı yıkan bir işlev gördüğünü gözlemliyoruz.
Bu konu edebiyat ve düşünce tarihçilerimiz tarafından derinlemesine araştırılmayı hak ediyor.
Yeni dönemde Meclis’e kalite, ruh ve dinamizm kazandıracak üç isim girecek nasipse. Bu yazıda bu üç ayrıksı isme dikkatinizi çekmek istiyorum.
“Yücel Arzen, müziğimizin yaşayan en parlak ismi” desem, nasıl tepki verirsiniz, merak ediyorum.
Hem teoride hem de pratikte özgün bir yeri var Yücel Arzen’in müziğimizde. Hem güçlü bir müzik nazariyatına hem de muhkem bir müzik tatbikatına sahip bir müzisyen.
Fazıl Say ile karşılaştırıldığında, Fazıl Say’ın müzik teorisinde, müzik felsefesinde, müzik estetiğinde ve çağdaş sosyal teoride Yücel Arzen’in entelektüel birikiminin yanından yöresinden bile geçemeyeceğini söyleyeceğim çok rahat ve önyargısız bir şekilde. Fazıl Say, iyi bir icracı olabilir ama kötü bir nazariyatçı.
Bugün İslâmî veya muhafazakâr kesimler “kültürel iktidar” değiller. Kültürde seküler kesimler iktidar. Seküler kesimler, köklü, güçlü bir kültürel geleneğe sahip oldukları için kültürde iktidar olmuş değiller, tabii ki. İki asırlık Batılılaşma serencamının yürütücüleri olarak bürokrasiye hâkim oldukları için kültürde iktidarlar.
Fazıl Say işte bu ülkede güçlü köklere sahip olmayan bu yapay kültürün iktidarının sembolü.
Yücel Arzen ise hem bu ülkenin kültürel derinliğinin çocuğu hem de çağdaş kültürü çok iyi kavramış bir “müzik düşünürü”: Türkiye’nin hem dününün, hem bugününün hem de geleceğinin sembolü.
O yüzden Yücel Arzen, Meclis’e hem seviye hem derinlik hem de ruh getirecek isimlerden biri olarak tarihe geçecek inşallah.
Mustafa Şen, sıkı bir entelektüeldir: Sosyal teoriyi de, siyaset düşüncesini de iyi bilir. Kavgacı değil uzlaştırıcıdır. Ama bir davanın kavgasını vermesini de iyi bilir.
Fakat derviş biridir: Gönül tellerinden seslenir dünyaya; bu toplumun sosyal ve kültürel ruhunu ve entelektüel ufkunu temsil eder.
Anadolu ruhunu, Meclis’te ete kemiğe büründürme mücadelesi verecek sıkı bir fikir adamı, mütevazı bir derviştir.
MGV’nin en parlak döneminin reislerindendir. O yüzden lakabı reis’tir. Önü açıldığında kendi çapında devrim yapacak entelektüel birikimi ve ufku olan bir öncüdür o.
Mustafa Şen, Trabzonludur; yani içi dışı espridir aynı zamanda. İyi mizahtan anlar. Zaman zaman uzun mizahî hikâyeler anlatır.
Sazı, sözü ve mizahı ile Meclis’e hem seviye kazandıracak hem ruh katacak hem de Meclis’i “şenlendirecek” isimlerden biri olarak Meclis’in tarihine geçecek bir isimdir Mustafa Şen.
Tügva Genel Başkanlığı görevinden sonra milletvekili adayı olan Enes Eminoğlu, hem tevazuu hem de çalışkanlığı ile öne çıkan bir isim. Meclis’e dinamizm getirecek, gençlerin sesi olacak bir vekil olarak Meclis’in tarihine geçer inşallah.
Enes kardeşimin Meclis’e taze kan ve enerji getireceğini, gençlik enerjisi aşılayacağını düşünüyorum.
Gençliğin sorunlarını üstlenecek önemli görevler üstlenirse, ülkemiz ve genç nesillerimiz için büyük bir kazanım olur.
Meşrûtiyet’in sonları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı ve yeni Türkiye’nin meclislerindeki kaliteye bir daha ulaşamadı bu ülkenin Meclis’i daha sonraları. Zaman zaman ilginç isimler girdi Meclis’e ama sessizce izlemekle yetindi Meclis’in faaliyetlerini.
Yücel Arzen, Mustafa Şen ve Enes Eminoğlu üçlüsünün Meclis’e getireceği seviye, ruh ve dinamizm ülkemiz adına umutlandırıyor beni. Hele de üç isim de önemli görevlere getirilirse umudum daha da artacak…
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.