Malazgirt ruhu’ndan sözediyoruz ve bu ruhun ne yaptığını da biliyoruz ama bu ruhun ne olduğunu bilmiyoruz. Malazgirt ruhu, bize bu toprakları vatan yaptı diyoruz; iyi de o ruh ne, peki?
Malazgirt ruhu, Nizamiye’de muadilini buldu. Nizamiye, yaşanan birinci medeniyet krizinin anlaşılması, anlamlandırılması ve aşılması sürecinde kilit rol oynadı.
Gazâlî kurucu adamdı burada.
Alparslan, ardından oğlu Melikşah kurucu olarak, Nizamülmülk uygulayıcı olarak, Gazâlî ise temelleri-koyucu
bir âlimler, ârif ve hakîm şahsiyetlerinin toplamı bir büyük öncü âlim ve dâhi olarak bizim bin yılımızı kurdular. Çeyrek asırda bin yılımızı kuracak bir devrim yaptılar.
Yaptıkları devrim sadece Müslümanların tarihini ve kaderini değiştirmekle kalmadı, dünya tarihinin akışını da değiştirdi.
Gazâlî en çok yanlış anlaşılan düşünürlerin başında geliyor. Gazâlî’nin akla darbe vurarak İslâm medeniyetinin 12. asırdan itibaren tarihten çekildiğini söyleyen insanlar, bütün hâdiselere
perspektiflerle şaşı bakan ve yaşananları anlamakta zorlanan
entelektüel melekeleri kötürümleşmiş
insanlar.
Gazâli bin yılı kuran Ehl-i Sünnet omrurga’yı üç sütun üzerinden
inşa ederek hem Batı’dan gelen ve içeride yaşanan
aşmamızı hem Sünnî temelde
gerçekleştirmemizi hem de
İslâm dünyasının bu akîdevî-felsefî-fikrî Ehl-i Sünnet omurga üzerinden tarihin akışını değiştirecek büyük bir atılım yapmasını sağladı.
Sonuçta İslâm medeniyeti, eksen değiştirdi,
(Şah İsmail’e kadar Safevîler Sünni’dir) ve Selçuklular-
üzerinden dünya tarihini 13.yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Müslümanların yapmasını mümkün kılan bir atılım gerçekleştirdi.
İkinci büyük medeniyet krizinin eşiğinden geçtiğimiz iki asırlık süreçte Gazâlî’nin çağdaşımız olduğunu söyleyeceğim.
Hem akîdevî hem fikrî hem de siyasî olarak büyük bir krizle karşı karşıyayız iki asırdır.
Burada
birinci krizinin karşılanmasında ve aşılmasında kilit rol oynayan Gazâlî’nin, çağının ve birinci medeniyet krizinin nasıl zuhur ettiğinin ve nasıl aşıldığının iyi anlaşılmasının çok önemli olduğunu hatırlatmakla yetiniyorum yalnızca.
MALAZGİRT RUHUNUN MİMARI NİZAMÜLMÜLK VE İMARI NİZAMİYE DEVRİMİ
Bir toplumu hem her hâl ve şartta ayakta tutan hem her hâl ve şartta yok olmaktan koruyan hem de her hâl ve şartta tarih yapan, insanlığa insanca bir tarih armağan eden ruh, Malazgirt ruhu.
Nizamülmülk, büyük bir maarif devrimi yapmıştı; binyılı inşa eden, Batı üniversitelerine de kaynaklık eden muazzam bir medrese / eğitim devrimi.
Bazı kişiler,
Nizamülmülk’ü, Melikşah’a şikayet ederler.
Şöyle derler:
“Sultanım! Nizamülmülk’ün eğitime yaptığı bu devâsâ yatırımla, İstanbul’u en az iki kez fethedebilirdiniz!”
Ne kadar ayartıcı, değil mi!
İstanbul’u iki kez fethedecek bir gücün başka bir yere harcanması, tek kelimeyle harcanması yani!
İstanbul’un Hz. Peygamber (sav) tarafından müjdelenmiş, İstanbul’u fetheden kumandan ve askerlerinin de takdis edilmiş olduğunu göz önüne getirince hakikaten kışkırtıcı, fenâ hâlde ayartıcı bir gammazlama fırsatı ve aracı!
Melikşah, vezirini çağırır, hesap sormaya kalkışır.
NİZAMÜLMÜLK’ÜN “GECE ORDULARI” BİZİM BİN YILIMIZI KURDU!
Nizamülmülk’ün Melikşah’a verdiği cevap,
bizi de silkeleyip kendimize getirmeye yetecek niteliktedir:
“Sultanım! Ben, gece orduları yetiştiriyorum. İlim, fikir, zikir ve ruh orduları. Maddî ordularının ulaşamayacağı yerlere onlarla ulaşabilirsin. İnançlarımızı, ruhköklerimizi her dâim diri tutacak, biz yok olsak bile inançlarımızın yaşamasını sağlayacak tohumları ekiyorum.”
Sözün özü: Maddî ordularınız ne kadar güçlü olursa olsun, gece ordularınız, manevî ordularınız, ilim, fikir, zikir, sanat ve ahlâk ordularınız yoksa, çürümekten ve yok olmaktan kurtulamazsınız.
Malazgirt ruhu ve Nizamiye ufkunun buluştuğu yer burası işte!
Herkesin, her farklı inanç sahibinin altında kendince serinleyebileceği, nefes alıp verebileceği muazzam bir gökkubbe inşa etmek...
Biz yok olsak da, tarihten silinsek de insanlığı yaşatacak, inanç ilkelerimizle insanca bir dünya kurulmasını sağlayacak
hakikat medeniyetinin tohumlarını önce insana sonra da hayatını her alanına ekmek...
Melekût âleminden süt emerek, mülk âlemini meleksi melekelerle donatan
insan yüzlü şehirler, dünyalar, medeniyetler armağan etmek insanlığa...