EDISYON:

Kapılar ve Yolculuk-1

04:0023/09/2024, Pazartesi
G: 23/09/2024, Pazartesi
Yusuf Kaplan

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) Akademik Yaz Kampları’mızın sonuncusu geçen hafta Kocaeli’de yapıldı. Nefis sunumlar gerçekleştirildi, leziz bir kardeşlik iklimi inşa edildi. Ruh dolu, rüya gibi bir kamp daha sona erdi. Film, mimarlık ve edebiyat başta olmak üzere bütün sanat türlerine odaklanarak gerçekleştirdiğimiz Kocaeli kampımızla ilgili MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey, uzun soluklu, nefis bir değerlendirme yazısı kaleme aldı. İki hafta bu yazıları paylaşacağım sizlerle sütunumda. Nuri Bey’in

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) Akademik Yaz Kampları’mızın sonuncusu geçen hafta Kocaeli’de yapıldı. Nefis sunumlar gerçekleştirildi, leziz bir kardeşlik iklimi inşa edildi. Ruh dolu, rüya gibi bir kamp daha sona erdi.

Film, mimarlık ve edebiyat başta olmak üzere bütün sanat türlerine odaklanarak gerçekleştirdiğimiz Kocaeli kampımızla ilgili MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey, uzun soluklu, nefis bir değerlendirme yazısı kaleme aldı. İki hafta bu yazıları paylaşacağım sizlerle sütunumda.

Nuri Bey’in esnaf olduğunu söyleyeyim ben size, siz de “bir esnafa bile bu kadar nefis bir entelektüel birikimi ve bilinci nasıl kazandırdı MTO?” onun üzerinde düşünün ve bizlere bolca dua etmeyi ihmal etmeyin.

Buyurun efendim fikir ziyafetine… 

***

Her kapı, bir yolculuğun başlangıcıdır. Her adım, bilinmeyene atılan bir niyet, bir ufuk arayışıdır. Evlerimizin kapısından çıktığımızda, yalnızca fiziksel olarak bir adım atmıyoruz; aynı zamanda ruhsal ve zihinsel bir geçişin eşiğindeyiz. Bu kapılar, tıpkı geçmişin büyük alimleri gibi, bizi medeniyetin, bilimin ve hakikatin derinliklerine taşıyan yolların başlangıcıdır. Gazali, bu yolculuğun bir sembolüdür. Onun düşüncelerinde açtığımız kapılar, bizi derin bir irfanın koridorlarına götürür. Tıpkı Vuqar Azizov’un dijitalizm üzerine sorduğu sorularda olduğu gibi, Gazali de “gerçek nedir?” diye sorar. Bu soru, yalnızca dijital dünyada değil, hakikatin katmanlarında bir keşif sürecidir.

İbn Sina’nın tıp ve felsefe kapılarından girdiğimizde, insanın sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal bir bütünlük taşıdığını fark ederiz. Her kapı, yeni bir bilgi dünyasına açılır ve bu bilgilere her adım attığımızda daha derin bir evrene gireriz. MTO Akademik Yaz Kampları’nda genç beyinler, tıpkı İbn Sina’nın çabaları gibi, bugünün dünyasında anlam arayışına giriyor. Sanatın doğası üzerine düşünenler, bu kapılardan geçerek yeni sorular soruyorlar: “Sanat nedir?”, “Dijitalleşme sanatı nasıl dönüştürüyor?”. Bu sorular, sadece bugüne dair değil, medeniyetimizin geleceğine dair kapıların aralanmasına neden oluyor.

Her kapı, bir sınavdır. Ahmet Yesevî’nin manevî dergâhından geçerken, ruhun arınması ve dünyanın faniliğiyle yüzleşmek zorundasınızdır. Onun açtığı kapılar, yalnızca bu dünyaya değil, öteki dünyaya da açılan pencerelerdir. Dijital sanatın kapıları ise başka bir gerçekliğe geçişi temsil eder.

Ancak her kapı, mutlak bir güven sunmaz; tıpkı Sümeyye Yazar’ın moda ve kimlik üzerine düşündüğü gibi, her kapının ardında kimlik sorgulamaları, yeni gerçeklikler ve karmaşık sorular bekler. Moda, insanların kimliğini ortaya koyduğu bir mecra olsa da, aslında her bir kapı gibi bizi toplumsal kodların, kültürel normların içine sürükler.

Kapıların ardında bizi bekleyen sorular, bazen cevapları da beraberinde getirir. Ancak her cevap, tıpkı İbn Arabi’nin öğretilerinde olduğu gibi, yeni bir soruya dönüşür. Onun metafizik kapılarından geçtiğimizde, hakikat ile tahayyül arasındaki ince çizgiyle karşılaşırız. Vuqar Azizov’un “Dijitalizm, bir sanat mıdır?” sorusu, tam da bu çizgiyi temsil eder. Dijital sanatın varlığı, bir gerçeklik mi yoksa sadece bir tasavvur mu? Gazalî’nin bilgi ile ilgili sorularında olduğu gibi, dijital dünyada hakikat ne kadar mutlak? Bu kapılar, bizi medeniyetin geleceğine dair derin düşüncelere sevk ederken, aynı zamanda teknolojinin ve sanatın birbirine nasıl karıştığını da gösterir.

İbn Haldun’un mukaddimesi, medeniyetlerin doğuşu ve çöküşü üzerine açılan bir kapıdır. Medeniyetler de tıpkı bireyler gibi, kapılardan geçer. Bazı kapılar ilerlemeye, bazıları ise çöküşe götürür. Mihriban Ülker Arı’nın medya ve dezenformasyon üzerine olan sunumunda bu gerçeklikle karşılaşırız. Manipülasyon ve dezenformasyon, medeniyetin yıkım kapılarını aralar. Tıpkı İbn Haldun’un “asabiyet” kavramında olduğu gibi, medyanın gücü de toplumsal dinamikleri belirler ve bir toplumun ne yönde ilerleyeceğini şekillendirir. Manipülasyon kapıları aralandığında, gerçeklik eğilip bükülür; hakikat, yeni formlar kazanır.

Her bir bilgi kapısı, tıpkı İbn Heysem’in optik bilimine olan katkıları gibi, bize yeni bir bakış açısı kazandırır. Onun ışık ve görme üzerine olan çalışmaları, fiziksel dünyamızın sınırlarını zorlayan bir kapıdır. Bu kapıdan geçerken, gözle görülenin ötesindeki dünyalara dair bir algı geliştiririz. Aynı şekilde, MTO Akademik Yaz Kampları’nda sunulan her fikir, bizi düşünce dünyamızda yeni bir ufka taşır. Dijital sanat, medya manipülâsyonu, moda ve kimlik gibi kavramlar, hepimizin zihninde yeni kapıların aralanmasına neden olur.

Ancak her kapı, sadece bilgi ve irfan dolu bir dünyaya açılmaz. Tıpkı Mevlana’nın Mesnevi’sinde olduğu gibi, bazen karşımıza çıkacak olan bir iç yolculuk, bir manevî uyanış olabilir. Vuqar Azizov’un dijital sanat üzerine sorduğu sorular, Mevlana’nın pergel metaforunda olduğu gibi, bir ayağımızı sağlam bir zemine basarken diğerini bilinmeyen bir dünyada gezdirmemizi gerektirir. Dijital sanat, eski dünya ile yeni dünyanın kesişiminde duran bir kapıdır. Bu kapıdan geçtiğimizde, hem geçmişin sanat anlayışıyla hem de bugünün teknolojik gerçekliğiyle yüzleşiriz. Mevlana’nın kapıları, bizi iç yolculuğa çıkartırken, dijital sanatın kapıları da sanal bir gerçekliğin derinliklerine sürükler.

#aktüel
#Edebiyat
#tasavvur
#Yusuf Kaplan

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.