“Türkiye, laik bir ülke olduğu için Batı’da ciddiye alınıyor”
diyenler, bu ülkenin gücünün gerçekten nereden geldiğini ya bilmiyorlar ya da bizimle “kafa buluyorlar”.
TÜRKİYE’NİN GÜCÜ LAİK OLMASINDA MI GİZLİ?
Türkiye’nin derin iktidarı, laik entelijansiyadır.
Ülkenin ekonomisine, sivil-asker bürokrasisine, eğitim, kültür, sanat dünyasına onlar hâkimler. Güçlerini, derin iktidarlarını kaybetmemek için Türkiye’nin gücünün laiklikte gizli olduğunu söylüyorlar!
Sizin kendinizi nasıl gördüğünüzün zırnık kadar bir değeri yok Batılıların gözünde!
Batılılar şunu çok iyi biliyorlar:
Türkiye’nin gücü, laiklikte gizli değildir. Aksine laiklik, Türkiye’nin önündeki en büyük takozdur ve zihnimizi körleştiren, bizi Batı’ya bağımlı kılan bir prangadır.
Türkiye laikleştikçe, değerleri aşınıyor, çıkarperest, fırsatperest, duyarsızlaşan, hız, haz ve ayartının kölesi olan, güdülmeye müsait bir yığın hâline geliyor.
hem bizi ruhsuzlaştıran hem de ülkeyi uydulaştırarak gücümüzü yok eden bir
BATILILARIN GÖZÜNDE TÜRKİYE DÜŞMANDIR!
Batılılar bu ülkeyi Müslüman olarak görüyorlar; bizi de tarihî ve ezelî düşmanları ve rakipleri.
Türkiye’nin laikleşme / Batılılaşma çabalarını da ciddiye almıyorlar. Bizim “numara yaptığımızı” düşünüyorlar!
Zira tarihin nasıl yapıldığını bizim
çok daha iyi biliyorlar ve tarih yapmış bir toplumun bir çırpıda medeniyet köklerini
edemeyeceğini de, bunun
anlamına geleceğini de bizden iyi biliyorlar ve bizimle ona göre ilişki kuruyorlar.
Siz istediğiniz kadar
diye çırpınıp durun.
Sizi “Doğulu”, “Müslüman”, “Düşman” olarak görüyorlar ama siz bunu göremiyorsunuz!
Oysa siz “biz laikiz, Batılıyız” demekle hem iddialarınızı terketmiş hem de Batılılara sorun çıkarmayacak kadar zihnen Batılılaştığınızı söyleyerek
kabul etmiş oluyorsunuz.
İki durumda da, bir değeriniz yok, olmaz Batılıların gözünde.
İddialarınızı terkettiğiniz için size gülerler, iyi gözle bakmazlar.
Zihnen Batılılaştığınız için de sizi ciddiye almazlar, sizin epistemik kölelere dönüştüğünüzü düşünürler ve size “köle” yani “ikinci sınıf adam” muamelesi yaparlar her zaman.
Şunu görün artık:
Batılılar sizi Müslüman olarak, uyuyan dev olarak görüyorlar
ve sizin bir gün kendinize gelip ayağa kalktığınızda Batılıların bütün oyunlarını bozacağınızı, düzenlerini yıkacağınızı düşünüyorlar!
Batılılar, Türkiye, dibine kadar laikleştiğini söylese de, Türkiye’yi İslâm medeniyetinin kurucu ve koruyucu bir aktörü olarak görüyorlar.
O yüzden onların gözünde “Türkiye, Batılıların düşmanıdır, en büyük düşmanıdır” hatta.
Şöyle bakıyorlar Batılılar bize:
Türkiye durdurulduğu sürece, Batılılar dünya üzerindeki haksız, zorba hegemonyalarını sürdürebilirler.
Eğer Türkiye durdurulamaz, yeniden tarihî rolünü oynamaya kalkışırsa, Türkiye’nin önünde kimse duramaz.
TÜRKİYE’NİN GÜCÜ, MEDENİYET KÖKLERİNDE GİZLİ
Türkiye’nin gücü, medeniyet iddialarını yeniden kuşanmasında ve imajinatif şekillerde hayata ve harekete geçirebilmesinde gizli.
Türkiye’nin Batılılaşma / laikleşme süreci, Batı uygarlığının kuyruğuna takılmayı
kabul etmesinden başka bir anlam ifade etmez.
Etmez; çünkü
. Müslümanlığı terketmiş değildir, terketmeye de niyeti yoktur. Bu toplumun çocukları,
çağla ve kendi tarihleriyle yüzleşecek,
hesaplaşacak, insanlığın önünü açacak taze bir medeniyet yolculuğuna yeniden soyunacaklar. İnsanlığa zulmün değil adaletin, zorbalığın değil hakkaniyetin, husumetin değil kardeşliğin hâkim olacağı hakikat medeniyetini yeniden sunacaklar.
Türkiye’nin İslâm’ı da, Batı’yı da iyi tanıyan çift kanatlı, donanımlı, ufku sınır tanımayan Müslüman öncü kuşakları taze bir nefesle ve diriltici bir sesle gelecekler.
Türkiye’nin gücü, bu toplumun ruhunu oluşturan, tarih yapmasını mümkün kılan ve her tür zorluğa göğüs germesine imkân tanıyan İslâmî ruh köklerini yeniden keşfedip hayata ve harekete geçirme iradesinde ve dinamizminde gizli.
Türkiye, bu ruhu, ruhköklerini keşfettikçe dirilecek, zorbalıklara direnecek, insanlığa adaleti, hakkı, hukuku, sulhü, selameti ve kardeşliği armağan edecek hakikat medeniyeti yolculuğuna çıkabildiği ölçüde, Batılıların düşmanlığını celbedecek ama insanlığın saygısını da kazanacak bir medeniyet atılımı armağan edecek dünyaya bir kez daha.
Dün çadır devletlerinden dünya imparatorlukları çıkaran
bu toplumun çocukları, şimdi, eğer
dostlarını düşmanlarını iyi ayırt edebilirlerse
ve fikirde, eğitimde, kültürde, sanatta ruh köklerine derinlemesine sahip çıkabilirlerse,
tarihin akışını tersine çevirerek
insanlığın önünü açacak asil bir yolculuğa öncülük edebilirler önümüzdeki bir asır içinde.
Bunun için iyi hazırlanmak durumundayız. Dostumuzu düşmanımızı iyi tanımak zorundayız. Yaşadığımız laikleşme tecrübesinden de olumlu olumsuz dersler çıkarabilecek özgüveni sergileyerek insanca ve hakça bir dünya inşa edecek öncülüğü biz yapabiliriz bir kez daha.
Türkiye artık hiçbir gücün uydusu olmadığını, olamayacağını o zaman anlayacak, gerçek gücünün nerede gizli olduğunu keşfederek insanlığı yeniden sahil-i selâmete çıkaracak bir yolculuğa soyunacak inşallah…