Dünyada büyük felâket kapıda ama çıkış yolu burada!

04:0017/06/2022, Cuma
G: 17/06/2022, Cuma
Yusuf Kaplan

Koronavirüs, sadece bedenimizi sarsan bir virüs olmadı; hayatımızı da sarsan cirmi küçük ama sonuçları çok büyük bir küresel felâketin tohumlarını eken karmaşık, ürpertici bir virüs oldu.Aslında bütün büyük salgınlarda karşılaştığımız felâket senaryosuyla koronavirüs salgınında da karşılaştık:Dünyanın dengesi altüst oldu.The Economistdergisi, neredeyse her sayısında dünyanınpostkorona sürecindesürüklenmekte olduğu çok yönlü fekâketi kapak yapıyor.“Alternatif Dünya Düzeni”diyor…Nükleer savaş tehlikesine

Koronavirüs, sadece bedenimizi sarsan bir virüs olmadı; hayatımızı da sarsan cirmi küçük ama sonuçları çok büyük bir küresel felâketin tohumlarını eken karmaşık, ürpertici bir virüs oldu.

Aslında bütün büyük salgınlarda karşılaştığımız felâket senaryosuyla koronavirüs salgınında da karşılaştık:
Dünyanın dengesi altüst oldu.
The Economist
dergisi, neredeyse her sayısında dünyanın
postkorona sürecinde
sürüklenmekte olduğu çok yönlü fekâketi kapak yapıyor.
“Alternatif Dünya Düzeni”
diyor…
Nükleer savaş tehlikesine gönderme yaparak
“Yeni Bir Dönemin Gelişi”
diyor…
“Gıda Felâketi Kapıda”
diyor…
Bütün dünyada ekonomiler engellenemez bir kriz yaşıyor,
özellikle de e
nflasyon tavan yaptı.

Gıda tedarik zinciri alarm sinyalleri vermeye başladı…

Ekonomik göstergeler, büyük çatışmaların habercisi gibi;
küresel ölçekte yaşanabilecek büyük çatışmaların…

Ekonomik kriz küresel ölçekte büyüyor, gelir eşitsizliğindeki makas sürgit açılıyor, fiyatlar her yerde kontrolden çıkıyor…

YAŞANAN, BATI UYGARLIĞI’NIN / KAPİTALİZM’İN ÇÖKÜŞÜ!

Yaşanan nedir, peki?

Yaşanan, özelde kapitalizmin, genelde Batı uygarlığının çöküşüdür.

Şöyle tepki verenler oluyor bazen: “Batı uygarlığı çöküyor, Batı uygarlığı çöküyor, diye yazıp duruyorsunuz ama bir türlü çökmedi gitti şu Batı uygarlığı!”

Bu tepki, çok sığ bir tepki.

“Batı uygarlığı veya kapitalizm çöktü” deyince, “tarihten çekildi” gibi algılamak çok yanlış.
Çökmek'ten kastettiğim
şey, Batı uygarlığının, özelde de kapitalizmin insanlığın karşı karşıya kaldığı
temel varoluşsal sorunları çözecek bir varlık gösterememesi, nefesinin tükenmesidir.
Böyle bir uygarlığın yok olması, tarihten çekilmesi belki bir kaç yüzyıl sürebilir;
Batı dışında güçlü ve köklü bir medeniyet fikri geliştirilebilirse,
bu medeniyet fikri çerçevesinde aynı ölçüde
muhkem bir insan ve hakikat tasavvuru,
güçlü bir iktisadî model ve sistem üretilebilirse, bu, Batı uygarlığının tarihten çekilişinin habercisi olabilir.
Kaldı ki,
Batı uygarlığının modernite süreci çöktü, tarihe karıştı:
Modernite’yi Avrupa kurmuştu, modernite de Avrupa’yı.
Avrupa, geliştirdiği sömürgecilik ve emperyalizm biçimleriyle dünyayı talan etti, her yeri işgal etti, bütün kültürleri yerle bir etti
, tarihinde görmediği refah düzeyine erişti ama sonunda azmanlaştı, Avrupalı düvel-i muazzama vahşice birbirinin boğazına çöktü ve iki ürpertici dünya savaşından sonra tarihten çekildi.

Tarihi, Avrupa değil, Amerika yapmaya başladı İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren…

Avrupa, toparlanmaya çalışıyor ama güçlü bir dünya tasavvuru, felsefesi yok.
Postmodernite, Amerika’yı anlatan bir hikâye. Avrupa’nın bitişinin hikâyesi.
Postmodern felsefe, modernitenin bitişinin, yok oluşunun felsefesi; bir çıkış yolu değil bir donma, mumyalanma hâli, bir geçiş süreci, belki:
Batı uygarlığı, buradan yeni bir evreye mi geçecek; yoksa
başka bir medeniyet, tarihin akışını şekillendirecek bir atılım mı gerçekleştirecek
ve insanlığa rehberlik edecek, bunu zaman gösterecek…

Soru bu. İnsanlığın cevabını beklediği yakıcı soru bu.

Batı uygarlığının felsefî olarak, entelektüel olarak, kültürel olarak, sosyal olarak, siyasî olarak, iktisadî olarak ve ahlâkî olarak çöktüğünü söylemek bile gerekmiyor.
Nietzsche’den itibaren Batı uygarlığının çöküşünün başlangıç evresine
girildiğini biliyoruz. Ne demişti büyük düşünür: “
Avrupa uygarlığı ölüler evini andırıyor. Virüs bütün vücudu kaplamak üzere… Çöl büyüyor. Çöl büyüyor… Böyle giderse, insanlık yok oluş felâketinin eşiğine sürüklenecek…”

Bu sürece, yok oluş sürecine postmodernlikle birlikte girdi Batı uygarlığı modern d/evresinde. Ama Modernite çöktü artık, tarih oldu çoktan.

Postmodernite hem bir imkân hem de bir “intihar” aslında.
Belli bir süre canlanma sunması açısından bir imkân ama Tanrı fikrini, hakikat fikrini inkâr etmesi, insanı makinanın hâkim olduğu bir ontolojik felâketin eşiğine sürüklemesi bakımındansa bir intihar.
Postmodern nihilizm tehlikesi ile karşı karşıya insanlık: İ
nsanlığı intiharın eşiğine sürükleme tehlikesi barındırıyor postmodern nihilizm tehlikesi.
Dijital uygarlığın
getirdiği nokta burası:
Işıltılı ama ayartıcı bir ölüm makinası postmodern dijital uygarlık.
İnsanlığı savaş teknolojileriyle dize getiren modernlik,
postmodern süreçte, insanın felsefî ve manevî intiharın eşiğine sürüklenmesine yol açan,
insanın duygu ve arzu teknolojilerinin kölesi
hâline gelmesine neden olan bir çıkmaz sokağın eşiğine sürükledi dünyayı.
Kapitalizm, Çin’e taşındı:
Yer, yön ve mahiyet değiştiriyor: Liberal kapitalizmin yerini otokratik kapitalizm alacak…
ÇIKIŞ YOLU: YENİ BİR MEDENİYET TASAVVURU

Dünya, bir süre daha çatışmaların, krizlerin pençesinde kıvranacak…

Kapitalizm, bir kriz yaşamıyor aslında:
Kapitalizm, varlığını krizlere borçlu!

Fakat bu kez kriz, sadece kapitalizmin kendisini yeniden üretmesini sağlayacak bir kriz değil: İnsanlığı, gezegenimizi ve varlığı yok edecek bir intiharın, ontolojik yok oluş felâketinin eşiğine sürükleniyor dünya.

Kapitalizmin insanlığa insanca yaşanacak bir dünya sunmayacağını ve “bittiğini” en iyi kapitalizm teorisyenlerinden
Wallerstein
söylemişti b
ize dört ciltlik Dünya Sistemi Teorisi
ve “
After Liberalism / Liberalizm’den Sonra”
başlıklı kitaplarıyla.
İnsanlığın; önünü açacak, inanlığa ışık olacak, Yaratıcı, insan ve kâinât arasında bozulan ontolojik dengeyi yeniden tesis ederek insanlığa insanca yaşanacak bir dünya sunacak yeni, güçlü bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacı var.

Bu yeni medeniyet tasavvuru, kapitalizme teslim olan Çin’den veya Hint’ten ya da Japonya’dan filan gelmeyecek; bu topraklardan, bizden gelecek Allah’ın izniyle.

Tarih, bizi bekliyor…

İyi hazırlanırsak insanlık tarihini yeniden bizim yazacağımız ve / veya yapacağımız bir süreç başlayabilir yeniden...

Bunun için güçlü bir
fikriyat
inşa edecek, bunu
külliyata
dönüştürecek fikir, oluş ve “varoluş” çilesi çekecek
öncü bir kuşak
yetiştirmek boynumuzun borcudur.

Vesselâm.

#The Economis
#kapitalizm
#Avrupa