Dijital uygarlık: Miyoplaşma ve uygar barbarlık

04:0027/01/2023, Cuma
G: 27/01/2023, Cuma
Yusuf Kaplan

Yaşadığımız çağıdijital uygarlık çağıolarak adlandırmıştım. Dijital uygarlığın ne olduğunu ve ne olmadığını tartılmak istiyorum bu yazıda.Dünya küreselleşti, bütün sınırlar ortadan kalktı ama insanın ufku daraldı, insan miyoplaştı.Miyoplaşma sorunumodernlikle başladı, postmodernlikle kontrolden çıktı.Modernlik, insanın iç dünyasını imha etmesi, dış dünyaya yönelmesi vedış dünyayı kontrol ve kolonizeetmesiydi.Postmodernlikiseinsanın iç dünyasına, nefsinin ayartılarına kapanması, hazlarının kölesi

Yaşadığımız çağı
dijital uygarlık çağı
olarak adlandırmıştım. Dijital uygarlığın ne olduğunu ve ne olmadığını tartılmak istiyorum bu yazıda.

Dünya küreselleşti, bütün sınırlar ortadan kalktı ama insanın ufku daraldı, insan miyoplaştı. 

Miyoplaşma sorunu
modernlikle başladı, postmodernlikle kontrolden çıktı.
Modernlik, insanın iç dünyasını imha etmesi, dış dünyaya yönelmesi ve
dış dünyayı kontrol ve kolonize
etmesiydi. 
Postmodernlik
ise
insanın iç dünyasına, nefsinin ayartılarına kapanması, hazlarının kölesi olması, miyoplaşması. 
Postmodernlik, büyük soru’ların ve büyük sorun’ların terkedilmesi, bütün fikri’nin yitirilmesi
, insanın mikro gerçeklere, küçük hikâyelere kilitlenmesi demek.

Bakışın ve ufkun kaybolması, insanın ayrıntıya, parça’ya hapsolması.

BÜYÜK VARLIK ZİNCİRİ, NARSİZM, SİSTEM VE İNSAN

Narsizm, bakışın körleşmesi, öteki›nin karartılması, ben’in kutsanması, bencilliğin tavan yapması, sonuçta acımasızlığın zıvanadan çıkması.

Bütün emperyalistler narsisttir. Bütün mütekebbirler narsisttir.

Batı’da, sistem narsisttir! Sistem kutsanır. Sistem, insanın önüne geçmiştir. 
“Önce sistem, sonra nizam” esastır Batı uygarlığı’nda.
Bizde,
İslâm medeniyetinde ise “önce insan, sonra nizam” esastır. Sonuç, intizam’dır
: Hem felsefî / ontolojik olarak hem sosyolojik ve kültürel olarak varlıklar arasında dengenin ve akış-bakış’ın, gidiş-geliş’in, karşılıklı beslenme’nin inşası hedeflenir. 
Batı uygarlığında “önce sistem, sonra insan” ilkesi egemen olduğu için,
intizam değil intikam süreci
devrededir sürgit: İnsan Tanrı’dan, tabiattan, erkekse kadından, kadınsa erkekten; beyazsa zenciden, zenci ise beyazdan
intikam peşindedir…
Varlığın ontolojik hiyerarşisi korunduğu zaman, intizam, sulh ve sükûnet egemen olur
hem insanın dünyasında hem de dünya genelinde. İnsanın kalbi dinginleşir, tabiatın ve diğer varlıkların sesine ses verir, kendine gelir insan.
Varlığın ontolojik hiyerarşisi yıkıldığı zaman intikam, kaos ve çatışma egemen olur
hem insanın dünyasında, hem de sınıflar, ırklar, türler, cinsler, dinler, kültürler arasında. İnsan ruhsuzlaşır.
Yaratıcı, insan ve kâinât’tan oluşur büyük varlık zinciri.
Yaratan ve yaratılan arasındaki ontolojik denge, büyük varlık zincirindeki hiyerarşik ilişki sürerse varlığını sürdürür ve
hem insanın iç / manevî dünyasında hem de dış / maddî dünyasında bir denge, bir sulh, bir intizam hüküm sürer.
Büyük varlık zincirindeki ontolojik hiyerarşi bozulduğunda yani insan, tanrılaşmaya veya diğer varlıklara, meselâ tabiata, meselâ diğer medeniyetlere ve kültürlere hâkim olmaya kalkıştığında insanın iç / manevî dünyasında da, dış / maddî dünyasında da büyük bir bunalım sökün eder;
insanın hayatı da, insanlığın dünyası da cehenneme döner
, orada “
survival of the fittes
t” / güçlü olanın haklı ve hâkim olduğu Darwinyen barbarlık, “orman kanunları” hükmünü icra eder; bu,
sosyal darwinizm’dir; uygar barbarlık
yani. Sadece bir boyutudur bu uygar barbarlığın.

DİJİTAL UYGARLIK: MİYOPLAŞMA VE UYGAR BARBARLIK

Dijital uygarlık
, bütün sınırların ortadan kalktığı ama insanın sınır’sızlığın sanal dünyasına hapsolduğu,
miyoplaşma
hastalığına yakalandığı,
derinliğin ve dolayısıyla derinliğin anahtarı, kaynağı ve yol haritası hakikatin buharlaştığı
, insanın ufkunun, bakışının ve zevklerinin sadece kendi üzerine yoğunlaştığı narsist, narsist olduğu için de
barbar bir uygarlıktır.
Miyoplaşma
, insanın görünenin ötesinde gizlenen gerçekleri görmesini, ufka ve ötelere bakmasını önleyen, insanı sonu nereye varacağı belli olmayan bir çıkmaz sokağın eşiğine fırlatan bir ufuk daralması, derinlik kaybı ve yüzeye hapsolması, sanal, paralel evrenlerde kaybolması, tuzla buz olması her şeyin.

Dijital uygarlık, insanın görme, duyma ve düşünme meleklerini sanallaştırarak buharlaştıran makinanın, sanal algoritmaların dünyasında anlamsızlığın ve ruhsuzluğun hükümranlığı.

Miyoplaşma, derinlik kaybını getiriyor.
Derinlik kaybı da, insanın yüzeye hapsolmasını ve yüzeylerde gerçekleştirdiği ayartıcı yolculuklarda kaybolmasını…
Bir nesne’ye dönüşmesini...
Tabiri caizse, kurulmuş bir makinaya dönüştürülmesini… Her zaman yeri geldiğinde söylediğim gibi,
eseri olan araçların esiri hâline getirilmesini…
Dijital uygarlık
, insanın duyma, düşünme ve (derinlikli) görme melekelerini iptal edip insanı yüzeye, hıza, hazza ve ayartıya mahkûm ettiği için
yeni bir barbarlık biçimi
ile karşı karşıya bırakıyor bizi:
Uygar barbarlık.
Büyük soruları unutan, bütünlük ve derinlik fikrini yitiren, yüzeye ve yüzeysele, miyoplaştırıcı ve ayartıcı bir bakışa hapsolan bir uygarlık
, küçük sorunların pençesinde kıvranmaktan, hakikati buharlaştırmaktan, insanı ruhsuzlaştırmaktan ve acımasızlaştırmaktan kurtulamayacaktı kaçınılmaz olarak.
Buradan
çıkış yolu ne
, peki? Yazıda ipuçları var bunun ama bunların açılması, derinlemesine tartışılması başka bir yazının konusu elbette.

Vesselâm.

#Dijital
#Barbarlık
#Batı
#Sosyal Darwinizm
#Yusuf Kaplan