Büyük Balkan Seyahati-7: Balkanların incisi Ohri 

04:0011/12/2023, Pazartesi
G: 11/12/2023, Pazartesi
Yusuf Kaplan

Balkan seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden yazmaya devam ediyoruz… *** Balkanların incisi Ohri yolundayız. Ohri gölünden inci çıkarılıp işleniyor. İncileri meşhurdur Ohri’nin. Ancak inciden dolayı Ohri’ye, Balkanların incisi denmiyor. Şehrin kendisi de hakikaten inci gibi zarif ve güzel bir şehir. Otobüsümüzle inciler şehri Ohri’ye doğru yol alıyoruz Makedonya’nın bereketli Vardar Ovalarının arasından… ovaların bitiminden sonra Mavrano Dağına tırmanıyoruz otobüsümüzle… Mihmandarımız,


Balkan seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden yazmaya devam ediyoruz…

***

Balkanların incisi Ohri yolundayız. Ohri gölünden inci çıkarılıp işleniyor. İncileri meşhurdur Ohri’nin. Ancak inciden dolayı Ohri’ye, Balkanların incisi denmiyor. Şehrin kendisi de hakikaten inci gibi zarif ve güzel bir şehir. Otobüsümüzle inciler şehri Ohri’ye doğru yol alıyoruz Makedonya’nın bereketli Vardar Ovalarının arasından… ovaların bitiminden sonra Mavrano Dağına tırmanıyoruz otobüsümüzle…

Mihmandarımız, elinde mikrofonla anlatıyor Makedonya’ya dair önemli bilgileri… kulağım, Süleyman kardeşte, gözlerim ise, Boyacının (Mutlak Varlık) muntazam kâinat sergisinde… Henüz gün ağarmamış. Ağaçlara… dağlara… otlara… gökyüzüne bakıyorum… temaşa ediyorum insanın açılmış hali olan kâinatı… ne kadar güzel yaratılmışlar… ne kadar da uyumlular… bu kadar zıt renklerin iç içe bu kadar güzel ve uyumlu durmaları ne kadar da leziz… güzellerin güzelliğinde güzelliği yaratan Mutlak Varlık, o güzelliğe müştakları da yaratır hakikatine gark olmak ne kadar büyük bir nimet…

Süleyman kardeşimizden devam edelim. Balkan insanları çok rahat. Sabahları dükkanlar 10:00’da açılır. Öğlen 12:00’de mola verilir. Sonra 13:30’da dükkân açılır akşam 19:00’a kadar. Mesai genel olarak böyledir. Çok yoğun ve stresli bir çalışma yok Balkanlar’da. Türkiye’deki yoğunluk ve koşuşturmayı burada aramayın, biz rahat insanlarız diyor mihmandarımız.

Şöyle düşündüm şimdi: Bizimde Türkiye gibi bir ağabeyimiz olsa belki biz de rahat olabilirdik! Makedonya’nın nüfusunun çoğunluğunu Müslüman Arnavutlar oluşturuyor. Yetkililer bunu bildikleri için uzun bir süredir nüfus sayımı yapmıyorlar. Ancak, devlet yönetiminde hâkim olan güç Makedonlar. Dolayısıyla Müslümanlar hâlâ azınlıktalar. Arnavutlar çocuklarını üçten sonra saymaya başlıyorlarmış. Nedenini ise esprili bir şekilde Süleyman kardeş şöyle anlatıyor: Çünkü Tayyip Erdoğan en az üç çocuk dediği için…

Makedonya’daki Müslümanların ekserisi esnaflık yapıyor. Resmî dairelere alınmıyorlar. Bu sebeple Müslüman esnaflardan vergi alınmıyor. Bu durum bilinirse, fırsata dönüştürülebilir. Ticareti ele geçirebilir Müslümanlar. Ekonomik güç çok önemli. Bu gücü Müslümanlar ele geçirebilirler. Bu anlamda olumlu. Ekonomik güçle siyasî iktidara da baskı kurulabilir. Müslüman nüfusun fazla olması, ekonomik güçle birlikte Müslümanların elini güçlendirebilir.

Makedonya, kendisini Yugoslavya’nın devamı olarak görüyor. Dolayısıyla çok dilli bir eğitim sistemi var. Üniversiteye başlamadan bir talebe 6-7 dil öğrenebilir. Makedonca, Hırvatça, Boşnakça, Arnavutça, İngilizce, Türkçe vs. Üniversite için bir sınav yok. İsteyen istediği bölümü okuyabiliyor. Ben bile hukuk okudum diyor mihmandarımız.

Ancak resmî kurumlarda iş bulmak zor, bunun için Süleyman kardeş, avukatlık yerine rehberlik yapıyor.

Yusuf Hocam, araya giriyor. Konu Balkanlar olunca Osmanlı’dan bahsetmemek mümkün değil tabiî olarak. Osmanlının zaafı, merhameti. Osmanlının gücü, merhameti. Böyle bir durum var. Sultan Abdülaziz, Osmanlının endüstrileşmesini başlatan adam. Ancak aşağılık, hain Mithat Paşa, darbe yapıyor Sultan Abdülaziz’e. Abdülhamit Han, idam etmiyor, sürgüne yolluyor Mithat Paşayı. Bu kadar merhametli biri Sultan Abdülhamit Han.

Akşam namazını Ohri’nin tarihî çarşısının meydanındaki çınar ağacının çaprazında, Osmanlı’dan kalan avlulu şirin bir camide kıldık. İmam Efendiyle sohbet ettik. Türkiye’de okumuş. Genç, efendi ve birikimli biriydi imam efendi. Namazdan sonra yemeğe geçtik. Yemekten sonra Cengiz abinin orada çay içtik. İstanbul aşığı biri Cengiz abi. Çay ocağının ismi de İstanbul. Duvarlarda İstanbul resimleri… çok güzel bir kardeşlik ortamı oluştu Cengiz abinin mekânında. Kalkarken Cengiz abiye sarıldım. İşte bizim meselemiz, derdimiz bu. Bütün ümmet coğrafyasına bu kardeşlik ruhunu taşımak… inşâallah.

Ohri gölünün kenarında bulunan hotelimize konaklamak için geçiyoruz. Geceler uzun. Ve günlerden Salı. Yusuf Hocamızın Fütûhat-ı Medeniyye dersi günü… bütün teknik sorunlara rağmen hotelin dinlenme salonunda dersimizi hem canlı hem de online olarak yaptık. Muhteşem bir ders oldu. Ancak yarın akşam Arnavutluk’un başkenti Tiran meydanda yapılan sinema dersi kadar muhteşem değildi. Yeri geldiğinde o eşsiz derse de değineceğiz inşâallah.

#tarih
#toplum
#aktüel
#Yusuf Kaplan