Balkan seyahatimizin hüzün yüklü Aziz Üsküp ayağındayız: Heykeller üzerinden kültürler savaşı veya medeniyetler çatışması yaşanan Aziz Üsküp’ün tecavüze uğramış meydanında. Seyfullah Yiğit kardeşimin sürgit olgunlaşan kalemiyle seyahate sizleri de dâhil ediyoruz… Buyurunuz efendim…
***
Üsküp Meydanı’na adeta bir daire çizerek ulaşıyoruz. Sultan II. Murat Döneminde başlayıp Fatih Sultan Mehmet döneminde tamamlanan Taş Köprü’nün Müslüman/doğu tarafından otobüsle modern/Hristiyan tarafa geçiyoruz. Epey bir yürüdükten sonra Taş Köprüyle ayrılan modern-geleneksel sınırın batı tarafındaki meydana geldik. Meydana varmadan önce bir binanın üzerindeki afiş Yusuf Hocamızın dikkatini çekiyor. “Free Ukraine” afişini görüyoruz. Bu afişin yanında en az bu afiş kadar yer olduğu halde “Free Palestine” afişini göremedik, maalesef. Görseydik, evet diyebilirdik. Bu adamlar hak-hukuk yanlısı diye düşünürdük ama nerede o hakkaniyet.
Batı zihniyeti ve ardılları sadece kendileri için özgürlük, eşitlik ve hukuk çığırtkanlığı yaparlar, başkaları onların umurunda değildir. İşte bu yüzden dünyayı cehenneme çevirdiler iki asırlık dünya hegemonyası kurdukları süreçte. Oysa İslâm medeniyeti, herkes için adalet ilkesiyle hareket eder. Varna nehri üzerine inşa edilmiş Taş Köprü ve köprünün doğusunda kalan Tarihi Üsküp Çarşısı, İslâm medeniyetinin ne denli kuşatıcı, kucaklayıcı ve nefes veren bir medeniyet olduğunu göstermeye yeterlidir. Köprünün batı kısmındaki ruhsuz yapılar… heykeller… ise batı medeniyetinin nasıl ruhsuz, şiddet yüklü, narsist bir uygarlık olduğunu resmediyor.
Büyük İskender’in, “küçük heykelinin” önündeyiz. Üsküp meydanının batı tarafındayız yani. Meydandaki absürtlükler, neredeyse bağırarak şunu söylüyor adeta: Bizler “şizofreniz.” Bu kadar görgüsüzlük olur ancak, demekten insan kendini alamıyor. Heykellerin babası Büyük İskender heykeline gelinceye kadar yolun sağ ve solunda onlarca heykel gördük. Bunların neredeyse tamamı eşkıya! Osmanlıya başkaldırmış, soygunculuk yapmış haydutlar. Adamlar, haydutlar üzerinden bir tarihi bilinç oluşturmaya çalışıyorlar. Ulus devlet inşası süreci böyle bir şey zaten. Yalanlar üzerinden yeni bir kimlik inşa etme çabasıdır ulus devlet inşası. Bu meydanda heykeller üzerinden çevrilen tiyatro da bunu gösteriyor.
Birkaç dakika heykellere baktıktan sonra, Ustam Yusuf Hoca, karanlığın içindeki ışığı görüp coştu yine, hem de ne coşuş… oysa henüz, az ötemizde akan coşkun Varna Nehrini görmemiştik. Belli ki coşkun akan Varna Nehri, asırlar öncesinden Fatih Sultan Mehmet’ten aldığı aşkın ruh halini, göndermişti kadim mirasımızı hakkıyla sahiplenen Yusuf Hoca’ya. Ustam hakikaten kabına sığmaz bir hale bürünmüştü. Savaş meydanında kılıç sallayan bir cengâver misali cümleler kuruyordu modern dünyanın ruhsuzluklarına karşı. Sağa, sola, arkasına dönüp bakıyor, keskin kavrayışlarını bir anda harmanlayıp sunuyordu bizlere… Sadece bizlere mi? Hayır. Bütün o meydana ve o meydanın “ruhunu” oluşturan bütün ruhsuzlara…
Ustamın konuşmasını kendimce ifade edeyim: Büyük İskender, büyük adam. Ama aynı zamanda zalim. Dünyevi birtakım başarıları olması, onu her bakımdan büyük yapmaz. Doğu ve batı dünyasını sentezleyip yeni bir medeniyet ortaya çıkarmıştır, doğru. Ancak hak ve hukuk ilkesiyle hareket etmemiştir. Dolayısıyla zalimdir. Burada Tito’ya da değinmek istiyorum. Yugoslavya’yı bir arada tutması, Üsküplüler için Matka Kanyonunu yapması, konutlar inşa etmesi, Ohri’nin incisini dünya pazarına tanıtması gibi başarılar Tito’nun zalim olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü bu adamlar ahlâkî ilkelerden yoksun adamlardır. Müslümanların ölçüsü, İslâm’dır. İslâm terazisine göre adil ve iyiyse, o adam adil ve iyidir deriz. Bir zalimden kurtulmak için başka bir zalime mahkûm olamaz, olmamalı Müslümanlar. Zalimlere olan muhabbet özellikle günümüz dünyasında çok yaygın olduğu için değinmek istedim. Kalplerimize dikkat etmek zorundayız. Zalimlere muhabbet besleyemeyiz!
Burada, bu meydanda, bir kültürler savaşı, bir medeniyetler savaşı var. İki asırdır tarihi onlar, batılılar yapıyor ancak bizler de teslim bayrağı çekmedik. Nal toplamıyoruz yani. Bakın, heykelin sağında kumar oynatılan bir gece kulübü. Tam çaprazında ise, Halkbank, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, bize ait Balkan Üniversitesi. Hem aklımız, hem kalbimiz hem de ruhumuzun sembolleri bunlar. Hakikaten bunu kim düşünmüşse çok güzel düşünmüş. İnceden inceye mesaj veriyoruz heykeller meydanından batı dünyasına. Biz ölmedik. Geliyoruz... Kendimizi toparlayacağız ve yeniden geleceğiz. Bu öksüz yapılara, mazlum Müslümanlara ve bütün mazlumlara hakkıyla sahip çıkmak için GELECEĞİZ DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE. Ve biz geldiğimizde ONLAR GİDECEKLER!
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.