Önceki hafta Malavi’deydik kurban bayramı için. Malavi, Güneydoğu Afrika’da İngilizlerin bütün zenginliklerini yağmaladıkları, sömürgecilik tecavüzünü her yerinde görebildiğiniz 20 milyonluk küçük bir ülke. İngilizleri, bütün Batılıları, uyduları Batıcıları çıldırtacak güzel haber şu: Malavi’de Müslümanlar toplanmışlar hem 14 Mayıs’ta hem de 28 Mayıs’ta Erdoğan’a dua etmişler. Geçtiğimiz hafta ise Özbekistan’daydık. Pazar günü seçimler yazıldı Özbekistan’da. Sokaklarda yeniden kazanan Özbekistan
Önceki hafta Malavi’deydik kurban bayramı için. Malavi, Güneydoğu Afrika’da İngilizlerin bütün zenginliklerini yağmaladıkları, sömürgecilik tecavüzünü her yerinde görebildiğiniz 20 milyonluk küçük bir ülke.
İngilizleri, bütün Batılıları, uyduları Batıcıları çıldırtacak güzel haber şu: Malavi’de Müslümanlar toplanmışlar hem 14 Mayıs’ta hem de 28 Mayıs’ta Erdoğan’a dua etmişler.
Geçtiğimiz hafta ise Özbekistan’daydık. Pazar günü seçimler yazıldı Özbekistan’da. Sokaklarda yeniden kazanan Özbekistan Cumhurbaşkanı için gösterilere pek rastlamadık. Ama Özbekler hem 14 Mayıs hem de 28 Mayıs akşamı Erdoğan’ın zaferini kutlamak için sokaklara dökülmüşler.
Biri Asya’dan, diğeri Afrika’dan verdiğin bu iki taze örnek, Türkiye’nin adım adım küresel güç oluşunun küçümsenemeyecek işaretleri…
NATO’NUN TÜRKİYE’SİNDEN TÜRKİYE’NİN NATO’SUNA…
Gerek Türk cumhuriyetlerini bir araya toplayan bir
, gerek başta Libya olmak üzere Afrika’daki mazlum ülkelere umut olan
, gerekse Balkanlar’ın yeniden kan gölüne dönüşmesini önleyen
ve Karadeniz’de Rusya’ya enerjideki bağımlılığımızı sona erdirecek
güçlü enerji politikaları stratejisi
, Türkiye’nin küresel güç olmasını sağlayacak adım adım özene bezene inşa edilen stratejik atılımlar…
İşte bu nedenle,
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO toplantısına damgasını vurdu
, vurabildi. Türkiye’nin gücünü herkese gösterdi. Türkiye’nin NATO’da gösterdiği performans bölgesel güçten küresel güce doğru nasıl gidebileceğimizin ipuçlarını veriyor bize.
Türkiye’nin öncelikli olarak halletmesi gereken ve kangrene dönüşen kültürel kimlik, yön ve yörünge sorunu var. İçeride kan kaybediyoruz medeniyet ruh köklerimizi ve dinamiklerimizi yitiren ve bir an önce kapağı Batıya atmak için can atan genç kuşaklar yetiştirerek…
Köklerini yitiren, inkâr eden nesiller, sadece kendilerini değil, gelecek nesilleri ve ülkeyi de intihara sürüklerler.
Türkiye, bu yok oluş felâketini, direniş, diriliş ve varoluş imkânına dönüştürme yolları üzerinde kafa yormazsa, küresel güç olamaz.
Bunun için öncelikli olarak
derinlemesine, sarih bir şekilde kavramak, görmek zorundadır.
Türkiye, içeride medeniyet ruh köklerimizi diriltecek bir zihniyet devrimi yaparsa, NATO bizden korksun, biz NATO’dan değil!
KÜRESEL GÜÇ OLABİLMENİN BİR BEDELİ VAR ELBETTE…
Küresel sistem, küresel hegemonyasını, dünyanın kritik bölgelerindeki belli başlı orta ölçekli ülkeleri “
”
sürdürebiliyor. Küresel sistemin hem
oluyor bu ülkeler hem de
.
Türkiye, Osmanlı’nın durdurulmasıyla, tarih yapan aktörden tarihte tatil yapan, Batılıların güdümünde ileri karakol rolü oynayan bir ülke derekesine sürüklendi. Bunu matah bir şey sanan
köle ruhlu kaskatı laikçi zihniyet, tepeden jakoben yöntemlerle topluma dayattığı sömürgeci, pozitivist, ezberci, mankurtlaştırıcı eğitim, kültür ve medya rejimiyle ülkenin kültürel dinamiklerini dinamitleyerek ve medeniyet ruh köklerini kurutarak Türkiye’nin altını oydu içeriden!
Bir ülkenin bölgesel güç konumu, o ülkeye küresel sistem tarafından, küresel sistemin koruyuculuğunu yapması ve çıkarlarını koruması için verilir. Eğer bölgesel güç olan bir ülke küresel sistemden bağımsızlaşacak bir yol izlemeye ve küresel güç konumuna yükselmeye başlarsa o ülke cezalandırılır en ağır şekilde. İşte 15 Temmuz darbesini
bunun için yapmaya kalkıştılar bize ama bu toplum emperyalistlere ve uşaklarına gereken cevabı tankların altına yatarak ve böylelikle darbe girişimini püskürterek verdi.
Bölgesel güç konumunun küresel güç konumuna dönüşmesi, sözkonusu ülkenin kendisine biçilen “ileri karakol”, “cephe ülkesi” veya “kanat ülkesi” rolünü reddederek güçlü bir medeniyet fikri etrafında bağımsız bir güç merkezi inşa edebilecek bir adalet, hukuk ve teknoloji atılımı gerçekleştirebilmesiyle mümkündür.
Türkiye, 1970’lerde iç savaşla boğuşmasına, 1980 12 Eylül darbesi ve 1997 28 Şubat darbesi yaşamasına rağmen ülke örtük bir şekilde
benimsedi, medeniyet coğrafyasının sorunlarına ilgi duydu, bölgenin Türkiye’siz dizayn edilemeyeceğini gösterdi, bir darbe daha yedi:
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’nin küresel güç olmaya doğru giden yürüyüşünü durdurma girişimiydi.
TÜRKİYE, NASIL GÜÇLÜ VE KALICI BİR KÜRESEL GÜÇ OLABİLİR?
İçeride yaşanan, zaman zaman kangrene dönüşen zihniyet sorunlarımıza rağmen Türkiye, güdümlü bölgesel güç’ten bağımsız bir küresel güç olma iradesini gerçeğe dönüştürme çabasında gözardı edilemeyecek bir başarı elde etti.
Bunun en müşahhas göstergesi,
aynı anda dört bir cephede emperyalist güçlere karşı fiilen savaş veriyor olmamız:
Bir yanda Libya’da, öte yanda Suriye’de, bir yanda Doğu Akdeniz’de ve Ege’de, öte yanda Karadeniz’de Karabağ’da mazlumların haklarını savunan bir küresel güce doğru giden bir ülke olmaya başladık…
Türkiye’nin bundan sonraki süreçte izini süreceği soru, nasıl güçlü ve kalıcı bir küresel güç olabileceği sorusudur.
Türkiye, jeo-ekonomik ve jeo-politik imkânlarını verimli şekillerde kullanırsa güdümlü bölgesel güç olma konumundan yavaş yavaş kurtulmaya başlar;
hem bölgemizin hem de dünyanın geleceğini belirleyecek Batı uygarlığı gibi kendisi dışındakileri dışlayıcı ve şeytanlaştırıcı değil kuşatıcı ve kucaklayıcı, ön açıcı ve öncülük yapıcı güçlü, kapsamlı, uzun soluklu teo-politik, jeo-kültürel ve jeo-ekonomik stratejiler geliştirebilen bir küresel güç
olma yolunda adım adım ilerler…
Türkiye’nin
olma konumunu aşması, küresel sistemde sistem-içi muhalefet üretmesi ve yarma harekâtları gerçekleştirmesiyle;
olma konusunda mesafe katetmesi ise,
küresel sisteme meydan okuyacak bir medeniyet mefkûresini
dünyaya sunmasıyla gerçeğe dönüşebilir ancak.
#NATO
#Türkiye
#Yusuf Kaplan