Bitlis’te Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi Kampı izlenimleri

04:0022/09/2023, Cuma
G: 22/09/2023, Cuma
Yusuf Kaplan

MTO Akademik Yaz Kampları’nın sonuncusunu Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi üzerine Fuat Sezgin üstadımızın memleketi Bitlis’te yaptık. Bitlis Temsilcimiz Mücahid Kumandaveren, Cennet Hilal ve diğer kardeşlerimizin ve MTO İstanbul ekibimizin çok büyük gayretleriyle… MTO yaz kampları, bütün yetkililerin de ifade ettikleri gibi, üniversiteye entelektüel ve akademik derinlik kazandıracak, akademiye ruh katacak tarihî bir adım oldu, hamdolsun. Bütün şehirlerimizde büyük takdir topladı. Kamplarımıza sunulan

MTO Akademik Yaz Kampları’nın sonuncusunu Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi üzerine Fuat Sezgin üstadımızın memleketi Bitlis’te yaptık.

Bitlis Temsilcimiz Mücahid Kumandaveren, Cennet Hilal ve diğer kardeşlerimizin ve MTO İstanbul ekibimizin çok büyük gayretleriyle…

MTO yaz kampları, bütün yetkililerin de ifade ettikleri gibi, üniversiteye entelektüel ve akademik derinlik kazandıracak, akademiye ruh katacak tarihî bir adım oldu, hamdolsun. Bütün şehirlerimizde büyük takdir topladı.

Kamplarımıza sunulan makaleleri kitap-dergi formatında yayımlayacağımızı duyurmuş olayım buradan.

Kampımıza Bitlis valimiz Erol Karaömeroğlu, Bitlis Eren Üniversitesi rektörü Necmettin Elmastaş, Bitlis Belediye Başkanı Nesrullah Tanğlay, hiçbir zaman bizden desteğini esirgemeyen Tatvan Belediye Başkanımız Mehmet Emin Geylani, Tatvan Ticaret Odası Başkanı Bilal Adabağ, Memursen Bitlis temsilcisi Cabir Durak beylere katkılarından ve güzel ev sahipliklerinden ötürü teşekkür etmek istiyorum yazının en başında.

MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür kardeşimizin akıcı kaleminden, zihin açıcı, ruh dolu kamp izlenimlerimizi sizlerle paylaşıyorum. Üniversitelerimize örnek olması, kışkırtıcı olması dileğiyle…


I. GÜN: YOLA ÇIKARKEN YA DA UMUDU YÜKLENİRKEN…

Saatler ilerledi, İstanbul’un Bingöl’e uzanan kanatlarına biniş vakti geldi. Bulutların üzerinde hayatın her köşesine dokunma şansına sahip oldum!

Gökyüzünden inip toprakla buluştuğumuzda, Bingöl’de kardeşlerimiz bizi bekliyordu. MTO yol arkadaşlarımız sıcak gülüşleriyle karşıladılar bizi.

Bitlis’in sularına doğru yola çıktık, hayatın akışına kendimizi bırakarak… Tarihin derin izlerini taşıyan 1915 Rus Savaşı şehitliğine uğradık ilkin. Geçmişin hüzünlü hatıralarını, iliklerimize kadar hissederek saygıyla andık.

Gezmeye, sadece keşfe değil mükâşefeye açtık yüreklerimizi, gezen adacıkların üzerinde dolandığı obruk göletinde yaratılışın ve hayatın sırrı üzerine derin tefekküre daldık…

Muş’un rüzgârları bize hoş geldin dedi, hava alanında MTO İstanbul’dan Robert’li Mehmet kardeşi aldık. İyilikler zinciri aramızda daha da sağlamlaştı.

Sonunda, Bitlis Eren Üniversitesi’nin kapılarına vardık. Akşam, iftar yemeğiyle başladı, dua ile devam etti. Tanışmalarla örülen dostluklar, makalelerin tanıtımı ışığında parladı. Önceden ayarlanmış yurtlar bize huzurlu bir gece vadetti, yorgun bedenlerimiz dinlenmeye çekildi.

Böylece, bu yolculuğun başlangıcında attığımız adımlar, bu kampın ilk renkli tablosunu oluşturdu. Dostluklar, anılar ve umutlarla dolu bir deneyimdi bu. Ve biz, bu özel yolculuğun içindeki her anı şiirsel bir dille yaşamaya başladık…


II. GÜN: BİLGELİK DENİZİNDEKİ IŞILTILAR: FUAT SEZGİN VE BİLİM TARİHİ KAMPI MACERASI

Bitlis’te düzenlediğimiz Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi Kampı, okulumuzun kurucusu Yusuf Kaplan hocamızın öncülüğünde gerçekleşen bir zihin yolculuğu gibiydi. Bu etkinlik, katılımcılara geçmişten günümüze uzanan bir bilgi hazinesini keşfetme fırsatı sunuyordu. Her an, tıpkı bir arkeoloğun antik kalıntıları kazarken hissettiği heyecan gibi, bilginin derinliklerine inmenin bir yoluydu.

Kamp, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Selamlama konuşmalarından sonra Yusuf hocamızın ve ve Mücahit Hocamızın coşku dolu sunumlarıyla zihnimiz aydınlandı, ruhumuz kanatlanayazdı. Talebelerin, bir araya gelerek daha büyük bir amaç için çaba harcadığı tarihi bir an daha yaşanıyordu.

Robert Kolej’li 12. sınıf talebemiz Mehmet Kayan’ın ifadesiyle, Müslümanlar geçmişte büyük bir başarı ekosistemi kurmuştu. Bu ekosistem, Birûni, İbni Sina, İbn Heysem gibi büyük düşünürlerin katkılarıyla oluşmuştu. Ancak seküler sistem, bu bütüncül bakış açısını zaman zaman zedeliyordu. Bu, bilginin ve bilimsel düşüncenin nasıl bir bariyerle karşılaştığını anlamamıza yardımcı oluyordu.

Emine Kavaklı ve Şeyma Demirel’in makaleleri, Fuat Sezgin’in bu zengin mirası nasıl canlandırdığını ve İslâm âlimlerinin ‘dipnotların mucidi’ olduklarını vurguluyordu. Batılılar, bu büyük alimlerin katkılarını genellikle unutmuştu ve bu kamp, bu derinlikli, kapsamlı medeniyet birikimini hatırlatmanın bir vesilesiydi.

Yüreği hepimizden daha genç, MTO talebesi eski Düzce valimiz Adnan Yılmaz Beyin ifadesine göre, Batı uygarlığı İslâm Medeniyeti’nin bir ürünüydü ve insanlık tarihini yeniden düşünmek gerekiyordu. İslam’ın bilime ve düşünceye katkıları, sadece bir geçmiş değil, geleceğe de ışık tutuyordu.

Medine Bakraç’ın makalesi, felsefenin insan için fazilet ve adaleti nasıl kazandırdığını inceliyordu. Bu düşüncenin, bilim ve düşünce tarihindeki büyük filozofların eserlerinde nasıl şekillendiğini gösteriyordu.

Bitlis’te üniversitede bize çok güzel ev sahipliği yapan Yusuf Hoca’nın öğrencisi Dr. M. Zakir Sarıkaya, Müslüman entelektüellerin oryantalist fikirlerini taşımaktan daha fazlasını yapması gerektiğini vurguluyor, Batı uygarlığının insanı nasıl tanımladığı ile İslam’ın insanı nasıl gördüğünü karşılaştırıyordu. Bu, katılımcıların düşünce dünyasında yeni perspektifler geliştirmelerine yardımcı oluyordu.

Esra Durgun, teknolojinin insanlar üzerindeki etkilerini ve insanlığın teknolojiyle nasıl başa çıkması gerektiğini sorguluyordu. Tuba Öztürk ise İslâm’ın koruyucu kanatlarının altına sığmayan toplumların geleceğinin tehlikede olduğuna dikkat çekiyordu.

Kübra Nur Taştan, teknolojinin insanları nasıl etkilediğine dair düşündürücü sorular soruyor, Hümanizm’den Transhümanizme geçişin ilerleme fikri ve yanılgıları üzerine önemli bir makale sunuyordu.

Sonrasında, Murat Cahid Kuvvet, batılıların ötekileştirme pratiğini ve bu ötekileştirmenin nasıl bir karanlık oda içinde şekillendiğini anlatırken, Mücahit Kumandaveren ise Endülüs’ün 1000 yıl önce yaşadıklarının bugün tekrar gerçekleşebileceğine dikkat çekiyordu. Bu, katılımcıları tarih ve gelecek arasında bir köprü kurmaya teşvik ediyordu.

Bu kamp, bir bilgi okyanusunda yüzen gemiydi ve her makale, yeni bir denizdi. Talebeler, bilgi ve düşünce dünyasında derinlemesine yolculuklar yapıyorlardı. Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi Kampı, bilgiye ve düşünceye olan tutkunun bir eseriydi. Bu şölen deniz sahilinde (bölge halkı Van Gölü’ne “deniz” diyor) gece yapılan müzakerelerle  devam ediyordu.

Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi Kampı, bilgiye ve düşünceye olan tutkuyu canlı tutan ve geçmişten geleceğe köprü kuran bir deneyimdi. Talebeler, İslâm düşünürlerinin ve bilim insanlarının unutulan katkılarını hatırlatarak, yeni perspektifler kazandırdılar. Bu kampın 2. günü, bilimsel mirasımıza saygı duymanın ve geleceği şekillendirmede bilginin önemini vurgulamanın bir kutlamasıydı.

(Pazar günü devam edeceğiz…)

#Bitlis
#Fuat Sezgin
#bilim