Türkiye ittifakı veya Türkiye’nin beden siyaseti

04:008/05/2019, Çarşamba
G: 8/05/2019, Çarşamba
Yasin Aktay

Demokrasi bir farklılıklar toplamı olan toplumda bu farklılıkların nasıl düzenleneceği, birbirleriyle nasıl bir uyum sağlayacağı sorusuna karşı geliştirilmiş en iyi cevap veya pratik.Toplumu oluşturan farklılıklar ise her zaman, hatta çoğu zaman, “bir arada nasıl beraber yaşayalım” sorusunu ahbap çavuş ilişkisi veya muhabbeti içinde müzakere ediyor değiller.Aksine çoğu zaman birbirleri üzerinde nasıl tahakküm kuracakları, bazen birbirlerini nasıl bertaraf edebilecekleri üzerinden siyasete yaklaşıyorlar.Bu

Demokrasi bir farklılıklar toplamı olan toplumda bu farklılıkların nasıl düzenleneceği, birbirleriyle nasıl bir uyum sağlayacağı sorusuna karşı geliştirilmiş en iyi cevap veya pratik.
Toplumu oluşturan farklılıklar ise her zaman, hatta çoğu zaman, “bir arada nasıl beraber yaşayalım” sorusunu ahbap çavuş ilişkisi veya muhabbeti içinde müzakere ediyor değiller.
Aksine çoğu zaman birbirleri üzerinde nasıl tahakküm kuracakları, bazen birbirlerini nasıl bertaraf edebilecekleri üzerinden siyasete yaklaşıyorlar.


Bu da o farklılığı düzenleme ve bu farklılıktan bir toplumsal birliktelik, bir millet, bir beden siyaseti geliştirmek konusunda demokrasinin sunduğu araçları acze düşürebiliyor.

Bugün genel olarak siyasetin, özelde demokrasinin Türkiye’de sırası gelenin diğerini bertaraf ettiği bir rövanşizm mantığının etkisi altında olduğu görülüyor.
Rövanşizm ülkede müzakereci demokrasinin en büyük düşmanıdır ve rövanş sırası gelenlerin hıncı ülkenin bir sonraki merhaleye daha emin adımlarla ilerlemesine de engel olur.
Rövanş atmosferinin yaydığı hınç ülkenin farklılıklarının ortak bir zeminde, ortak bir payda ve amaç için birleşmesine de ket vuruyor.
Oysa bu birlik sağlanmadan ülke kaynaklarının ne daha fazla insana yetecek şekilde geliştirilmesi ne de mevcut olanların adil bir şekilde dağılımı mümkün oluyor.
Siyasi bakımdan da beden bütünlüğünü sağlayamayan bir ülke ne kendi istikrarını kurup koruyabiliyor ne de bir devlet olarak dünyada bir aktör olarak var olabiliyor.
Onun için devletlerin öncelikleri arasında ülkenin farklılıklarından uyumlu bir bütünlük oluşturma stratejileri çok önemli bir yer tutar.
Buna beden siyaseti diyoruz.
Beden siyaseti bir mecaz olarak toplumun bütün unsurlarının farklılıklarını organik farklılıklar olarak ve hepsi de bir bedenin bir parçası telakki eden bir siyasal tasavvur biçimi.
Devletin kendisini bir beden, farklı unsurları da bu bedenin parçaları olarak nitelemesi işin en kolayı, zor olan diğerlerinin de kendilerini bu bedenin organı olarak kabul ettirilmesi.
Aslında iş başına gelen her siyasi kadronun yakalamaya çalıştığı bir hedeftir de bu. Ancak siyasetin rövanşist bir temelde yürüdüğü bir zeminde bu beden bütünlüğü ve uyumu nasıl sağlanır? Devletin kurucu veya yönetici kadrolarının kendilerini başı olmaları dolayısıyla kolaylıkla benimsedikleri bu bedene muhalefet nasıl eklemlenecek?
Toplumun iktidar olmayan unsurları kendilerini bu bedene nasıl ve neden ait hissedecekler?
Beden siyaseti tam da farklı unsurlara da kendilerini bu bedene ait hissetmelerini sağlayacak harcı, tutkalı veya eklemi sağlayan siyasettir.
Doğrusu, başarılı bir beden siyasetinin ihtiyaç duyduğu en önemli harç adalettir.
Adalet bir siyasal bedenin, yani devletin etrafında döndüğü dairenin adıdır bir bakıma. İslam-Türk siyaset tarihinde adalet döngüsü olarak ifade edilen anlayış aslında sadece İslam kültürüne özgü bir şey değildir.
Bütün kadim devletlerde adalet döngüsü bir şekilde devletin yönettiği insanlar arasında bir organik mensubiyet hissi oluşturmanın en iyi yolu olarak görülmüştür.
Bugün Türkiye her zamankinden daha fazla bu daireyi işletmeye, tamamlamaya ihtiyaç duymaktadır.
Demokrasi toplumun farklı kesimlerine o bedende bir tür dolaşım imkanına ve ihtimaline sahip olduğu izlenimi verdiği ölçüde farklı organların bu bedene aidiyet hissi oluşturulup sürdürülebilir. Demokrasi beden içinde organların dolaşımını adil ve başarılı bir biçimde düzenleyebildiği ölçüde siyasal beden bütünlüğünü koruyabilen bir sistemdir.
Ancak demokrasi çalıştığı esnada insanları dağıtan, parçalayan bir etki de yapabiliyor.
Onun bu döngüyü en başarılı biçimde sağlama imkanına sahip olması her zaman iyi çalıştığı veya çalıştırıldığı anlamına gelmiyor. Daha önce söylemiştik:
Demokrasi aynı zamanda faşizm-uyumlu bir rejimdir de.
Demokrasi kontrolsüz çalıştığında popülist siyasetlere bir gem vurulmadığında yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve toplumun uzun vadeli yararının zarar gördüğü seçeneklere yol açabilen bir rejim.
Nitekim demokratik süreçlerin bugün bizi getirmiş olduğu bir yer var. Seçim kazanan ve seçim yoluyla siyasal bedende kendine bir yer bulabilen bir muhalefet var. Bu beden siyasetimiz açısından ciddi bir kazanımdır.
Ancak Türkiye’nin bu kazanımlar üzerine daha fazlasını koyup 82 milyon vatandaşıyla kucaklaşacağı daha güçlü bir beden siyasetine ihtiyacı var.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ülkenin birlik ve bütünlüğünü gözeten makamdan bunun tasası ve arayışı içinde olması, buna çağırması kadar normal bir şey olamaz.
Bunu söylemekle siyasal görüş ve yaklaşım farklılıklarını bir kenara bırakmak gerekmiyor elbet. Bir siyasal ve toplumsal beden bütünlüğünden bahsedildiğinde bu bedenin duçar olabileceği
patolojik
durumlar da hesaba katılır.
Patolojik durumlarla siyasal beden sağlığı açısından nasıl baş edileceği de bellidir.
Ama patolojilerin varlığı beden bütünlüğünü savunmayı ve onları da bedende olduğu gibi kabul etmeyi gerektirmiyordur elbet.
#Türkiye
#Recep Tayyip Erdoğan