Trump’ın favori diktatörü Sisi zor durumda

04:0023/09/2019, Pazartesi
G: 23/09/2019, Pazartesi
Yasin Aktay

Hiç belli olmuyor ABD’nin dostluğunun ne tür neticeler verdiği? Daha doğrusu aslındagenellikle dost dediklerine zarar veren bir ülke ABD. Onun için ABD ile galiba ya hiç dost olmamak veya dostluğu belli bir mesafede korumak çok daha hayırlı oluyor.Türkiye ile en fazla dost göründüğü dönemlerde en büyük zararı verdi mesela.Türkiye’nin tarihinde demokrasisine karşı yaşanmış bütün askeri veya askeri olmayan darbelerin hepsinin arkasında olmuştur mesela. Darbeler bir ülkenin siyasi dengelerini altüst

Hiç belli olmuyor ABD’nin dostluğunun ne tür neticeler verdiği? Daha doğrusu aslında
genellikle dost dediklerine zarar veren bir ülke ABD
. Onun için ABD ile galiba ya hiç dost olmamak veya dostluğu belli bir mesafede korumak çok daha hayırlı oluyor.


Türkiye ile en fazla dost göründüğü dönemlerde en büyük zararı verdi mesela.
Türkiye’nin tarihinde demokrasisine karşı yaşanmış bütün askeri veya askeri olmayan darbelerin hepsinin arkasında olmuştur mesela. Darbeler bir ülkenin siyasi dengelerini altüst eden, kaynaklarını hak etmeyenlerin eline vererek hortumlanmasına yol açan bütün hırsızlıkların, yolsuzlukların, insan hakkı ihlallerinin en büyük sebebidir.
Ayrıca, 50 yıldır mustarip olduğumuz PKK’nın asıl gücünü ABD’den aldığını bugün çok daha net görüyoruz.
Öyle komplo analizleri falan gerektirmeyen bir açıklıkta görüyoruz nitekim. Açıkça desteklemekten çekinmiyor artık. Çünkü biz de artık mesafeyi koyuyoruz ve yüzüne karşı terörle işbirliği içinde olduğunu söylüyoruz. O yüzden ondan gelecek zararı daha iyi biliyor ve tedbirimizi de ona göre alıyoruz.
Emin olun böylece zararı eskisine nazaran daha az oluyor.
Onu daha dürüst olmaya davet ettik olmadı. Sobeledik ve daha açık davranmaya zorladık.
Şimdi açıkça PKK’ye desteklediğini göstermek zorunda kalıyor. Bu sayede biz de karşımızdaki sorunun Kürt sorunu değil bir ABD sorunu olduğunu daha iyi görüyoruz.
Samimi, gerçek Kürtler de görüyor artık bu ilişkiyi, bu ihaneti, bu kalleşliği tavırlarını ona göre alıyorlar. Almayanlarsa Kürtlüğe de, insanlığa da, sadakate de veda diyorlar.

Aynı ABD Türkiye’nin başına en sinsi şekilde musallat olmuş, gereğinde silahlı darbeden de çekinmemiş FETÖ’yü de himaye ediyor. Himaye ederken tabii ki idare de ediyor ve idare ettiği bu güç dünyanın her yanında, her cephede ve her alanda Türkiye’ye karşı en alçak, en sinsi mücadeleyi vermekten geri durmuyor.

Geri durmasın, hatta elinden geleni ardına koymasın. Yeter ki artık dost deyip arkamızdan iş çevirmesin.
ABD’nin dostluk gösterirken zarardan başka bir şey vermemesi sadece Türkiye ile ilişkilerinde değil başkalarıyla ilişiklerinde de bir kural.
Mesela bölgede en büyük müttefiki olduğu izlenimi yaydığı S. Arabistan’a da zarardan başka ne vermiştir?
Yüz milyarlarca dolar karşılığında sattığı silahların basit bir Husi saldırısına karşı hava sahasını ve petrol tesislerini korumamış olması bu ilişkileri adına bir skandal olarak yetmez mi?
Sadece bu çarpık gerçekliğin kendisi bile S. Arabistan’a o Husi saldırısının yol açtığından çok daha büyük zarar vermiştir.
Boşa çarçur olmuş servetler, üstelik Kral’a hitaben
“ABD koruması olmasa 2 hafta dayanamazsınız”
sözleriyle sergilenmiş bir küstahlığa ve aşağılamaya karşı Suud halkının çiğnenen onuru. Sahi ABD dostluğunun şu ana kadar S. Arabistan’a sağladığı nasıl bir fayda olmuş, bir bilen var mı?
ABD’nin bölgedeki en önemli dostlarından birinin Sisi olduğu sır değil
. Sisi, ABD’nin Ortadoğu’da herhangi bir Müslüman ülke için uygun gördüğü ideal diktatör modeli. Yıllarca Ortadoğu’ya veya dünyaya demokrasi ve insan hakları ihraç etme iddiasıyla kendi saldırganlığını maskeleyen ABD’nin Sisi’nin darbesine darbe dememek ardından da ayyuka çıkan insan hakkı ihlallerine karşı hiçbir tepki vermemesinden ilişkilerinin pek özel olduğunu herkes görüyordu zaten.
Ancak Trump’ın geçtiğimiz günlerde Fransa’da düzenlenen G7 Zirvesinde
“nerede benim favori diktatörüm!”
diyerek Sisi’yi araması aralarındaki o pek özel ilişkinin bütün boyutlarını da ortaya koymuş oldu. Kuşkusuz bu boyutlar ne Mısır halkının ne herhangi bir Müslüman ülkenin hak ettiği bir ilişki biçimi değil.
Sisi’nin Trump’ın ve aslında bütün ABD yönetimlerinin İslam dünyası için reva gördükleri model-favori diktatör.
Onlara göre İslam dünyasının demokratik olması falan değil, sadece kontrolleri altında olması önemlidir ve bunu da ancak
Sisi gibi kendi halkına karşı acımasız, despot bir diktatör kendilerine karşı ise alabildiğine yılışık bir itaatkarlık sergileyenler
sağlayabilir.

Oysa Trump’a, yılışıklığı dolayısıyla, pek sevimli gelen Sisi kendi halkının zalimi, kabusu.

Daha doğrusu kabusu idi, demek lazım artık. Çünkü Mısır halkı 6 yıldır mahsur kaldığı korku duvarını bir gecede aşan bir silkiniş yaşadı. Trump’ın favori diktatörü kendisine doğru yola koyulmuşken, Cuma gecesi bir maç sonrası spontane başlayan gösteriler kısa bir süre sonra en az 8 büyük şehire yayılan protestolara dönüştü.

6 yıl sonra ilk kez yaşanan bu protestolar bir defalık değil,
Sisi’yi gönderinceye kadar devam edecek gibi görünüyor.

Anlayacağımız, Trump’ın favori diktatörü için çanların çalmaya başladığıdır. Nasıl, nereye gider bu iş, ona da sonra bakalım.

#ABD
#Mısır
#Donald Trump
#Abdülfettah es-Sisi