Tiyatro sahnesini dağıtan destan: 15 Temmuz

04:0015/07/2019, Pazartesi
G: 15/07/2019, Pazartesi
Yasin Aktay

Yaşadığımız toplumsal düzenin insanların birbirlerine karşı kendi doğal ve gerçek kişiliklerini maskelemek durumunda kaldıkları bir tiyatro düzeni gibi olması biraz da toplumsal ilişkilerinin tabiatı gereğidir.Aksi durumda insanlar birbirlerine en doğal içgüdüleriyle davranmaya kalkıştıklarında insana özgü bir toplumsal hayat mümkün olmaz.Paradoks tam da budur:insan doğası itibariyle doğadan uzaklaştığı ölçüde insanlaşıyor.Bu açıdan bakıldığında, doğallık kutsamasının insana uyan bir yanı yok. İnsan

Yaşadığımız toplumsal düzenin insanların birbirlerine karşı kendi doğal ve gerçek kişiliklerini maskelemek durumunda kaldıkları bir tiyatro düzeni gibi olması biraz da toplumsal ilişkilerinin tabiatı gereğidir.
Aksi durumda insanlar birbirlerine en doğal içgüdüleriyle davranmaya kalkıştıklarında insana özgü bir toplumsal hayat mümkün olmaz.

Paradoks tam da budur:
insan doğası itibariyle doğadan uzaklaştığı ölçüde insanlaşıyor.
Bu açıdan bakıldığında, doğallık kutsamasının insana uyan bir yanı yok. İnsan doğadan veya doğallıktan uzaklaşmadıkça insanlaşamıyor.
E
ğer öyleyse insanlar doğallık özlemlerini ifade ederken insanlıktan bıkmış olduklarını mı ifade etmiş oluyorlar?
Doğallıktan uzaklaşıp insanlığa yaklaşırken neyi kaybediyoruz ki insanlar onu özlüyorlar veya doğallıktan uzaklaşırken kaybettiğimiz şeyi kaybetmek bir kader midir?
İlk mülahazada insanların doğallığı kutsarken veya özlerken, aslında aradığı şeyin dürüstlük olduğu
nu söyleyelim de, doğallık arayışını tamamen harcamayalım. Medeniyetin ikiyüzlülüğün, zarif ihanetlerin, ucuz cesaretlerin sahnesi olduğu durumda sıkıntılarını ortaya koyduğunu biliyoruz.

Sosyallik adına, oynamak durumunda olduğumuz tiyatroların sahne arkası ile sahne önü arasındaki mesafenin fazla açılması, birbirine taban tabana zıt hale gelmesi insanlardaki moral çöküntüyü de beraberinde getirir. Zira giderek bu çelişki ikiyüzlülük olarak yaşanmaya ve hissedilmeye başlanır.

Günlük sosyal ilişkilerimizin genel görüntüsü bu iken, uluslararası ilişkiler düzeninin bu açıdan çok daha çarpıcı bir tiyatro sahnesi oluşturduğunu tekrarlayalım.
Herkesin gerçek yüzünü, niyetini ve söylemini diplomatik nezaketin ardına gizleyerek performans sergilediği bir sahne. Bu tiyatro sahnesinin arkasında işler çok daha farklı yürüdükçe sahne önünün inandırıcılığı da yitiyor tabii.
Bu tiyatronun tiyatro vasfını, ikiyüzlü vasfını ortaya koyan vakalar da oluyor. Bu tür vakaların çarpıcılığı oranında aslında bütün bir tiyatro sahnesinin düzenini yeniden kurma gücü olabiliyor.
15 Temmuz, darbe teşebbüsü
bu maske indirici vakalar arasında çok özel bir yeri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
15 Temmuz darbe teşebbüsü karşısında dost görünen uluslararası aktörlerin tiyatroda taktıkları demokrat maskenin kendilerini aslında ne kadar da sıkmış olduğunu ve Türkiye’deki darbe haberinin onlara bu maskeleri bir an için nasıl bir kenara atabilme lüksü sağlamış olduğunu gördük.

Darbenin ilk saatleri ile darbenin başarısızlığa ulaştığının anlaşıldığı saatler arasında kimlerin neler söylediği bir bir ortaya döküldü. Bu esnada herkesin yüzüne taktığı demokrasi maskesinin ne kadar rol icabı ne kadar kendisinin gerçek yüzü olduğu da anlaşılmış oldu.

Darbe teşebbüsünün kendilerine henüz umut vaat ettiği ilk saatlerde Amerika’da yayın yapan meşhur FOX TV’ye bağlanan çok sayıda ABD’li politikacı ve yazar Türkiye’de darbenin darbenin olma ihtimalini büyük bir coşkuyla karşılayan yorumlar yapıyordu. Türkiye’de işlemekte olan bir demokrasiye karşı, demokrasiyi ilelebet mezarına gömecek bir darbe teşebbüsü onlar için bir hayli sevindirici geliyordu. İddia ettikleri demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi değerlerle bu yapılanın hiçbir sorununu görmüyorlardı. Üstelik İslam’la özdeşleştirdikleri Erdoğan’a karşı darbe yapan darbeci askerlerden aslında bütün beklentileri kendilerini İslam’dan kurtarmak olduğunu da gizlemiyorlardı.

ABD’de bunlar olurken AB ülkeleri ne durumdaydı? Onlar da darbenin gerçekleştiği saatlerde iki gün boyunca, yani darbecilerin 250 kişiyi öldürüp 2200 kişiyi de yaraladıkları esnada susup olanları izlediler.
Ne zaman konuştular?
Bu katliamların faili olan darbecilerin tutuklanması görüntüleri üzerine devreye girip, bu darbecilere yapılan muameleden dolayı kaygılarını ifade etmek üzere konuştular. Böylece aslında Türkiye’de demokrasinin yok olması pahasına da olsa darbenin gerçekleşmesi beklentisi içinde olduklarını o kadar beli ettiler ki.
Bu beklentileri o kadar yüksekti ki, o esnada yıllardır iddia ettikleri bütün demokrasi, insan hakları, darbe karşıtlığı, ifade özgürlüğü gibi bütün değerlerini boşa çıkardıklarını fark etmiyorlardı bile. Bütün onlar aslında oynamak istedikleri bir tiyatronun repliklerinden ibaret. Kendileri için hiçbir anlamı olmayan replikler.
Oyunun diğer partnerlerini istedikleri gibi oynamaya ikna etmeye veya mecbur bırakmaya yarayan replikler.
Aynı şekilde BAE-Mısır ve SA merkezli medyanın Türkiye’deki darbe teşebbüsünü nasıl verdiğini de gördük.
Skynews
’in spikeri saatlerce müjde verir gibi yaptığı yayınlarını, darbenin başarısız olduğunu anladığı anda
“maalesef”
kaydıyla yapmaya başlamıştı:
“Türkiye’de darbe maalesef başarısız oldu”
cümlesi yeterince şey anlatıyordu.
15 Temmuz bu anlamda kimin nerede durduğuna, kimin hangi iddiasına ne kadar sadık olduğuna dair muhteşem bir imtihandı aynı zamanda.
Kendi partisinin milletvekilleri darbeye karşı açık tavır koyduğu halde Kemal Kılıçdaroğlu’nun darbe karşısındaki tavrı çok çelişkili oldu. İlk zamanlarda darbeye karşı oluşmuş genel konsensusa katılsa bile kısa bir süre sonra darbeyi yapanların savunma söylemlerini tekrarlayarak olayı bir senaryo olarak nitelemesi, yüzüne kime, nasıl görünmek için, ne tür bir maske takmış olabileceğini düşündürttü.
Maskeleri indiren, tiyatronun arka sahnesini bütün çıplaklığıyla gösteren 15 Temmuz bütün dünyanın gözünü açarken, Kılıçdaroğlu’nun gözünü kapattıran şey neydi?

Sorumlusu veya bir parçası olduğu bir büyük senaryoyu çökerten destan karşısında, ortaya çıkan açık gerçekliğin de ardında başka bir senaryo görme veya iddia etme arzusu neyin nesiydi?

#FETÖ
#15 Temmuz