Kur’an’ı daha iyi anlama, hatta vahye ilk muhatap olanlar gibi, en doğru şekilde anlama arayışının götürdüğü duraklardan birisi onu ayetlerinin indiği sıraya göre okumak oluyor. Bu amaçla iniş sırasına göre mealler, tefsirler ayrı bir literatür oluşturmuş durumda. İzzet Derveze’nin Et-Tefsirü’l-Hadis: Nüzul Sırasına Göre Kur’an Tefsiri (Ekin Yayınları), Mehmet Ali Baltaşı’nın İlk Mesajlar’ı, Tuncer Namlı’nın Kur’an Aydınlığı: Kronolojik Kur’an Mesajı (Fecr Yayınları) isimli hepsi birbirinden değerli tefsir ve meallere ilaveten yakınlarda Mana Yayınları tarafından yayınlanan Muhammed Abid el Cabiri’nin “Fehmü’l Kur’an: Nüzul Sırasına Göre Tefsir”i, Kur’an’ı siyer eşliğinde anlama çabasının güzel örneklerinden.
Kuşkusuz Peygamber Efendimiz’in siyerini anlamanın bir yolu olarak, Kur’an’ı iniş sırasına göre yeniden düşünmek çok anlamlı ve tarihsel olarak da en etkili ve en sağlam bilgiyi verdiği gibi Peygamber ve ashabının yaşadıklarıyla Kur’an arasındaki canlı diyalogu bugün yeniden hissedebilmek açısından çok değerli. Bu hem Kur’an’ı daha iyi anlamayı sağlıyor hem de onu bir insan hayatı içinde en ideal biçimde temsil eden Peygamber ve ashabının tecrübesini.
Ancak bu okuma biçiminin verimliliği dahi Kur’an’ın neden indiği sıraya göre değil de elimizdeki mevcut hale göre tertip edildiği sorusunu daha fazla uyandırıyor. Üstelik en sahih olarak kabul edilen görüşe göre bu tertip de tevkifi, yani vahiy kaynaklıdır, rastgele veya Peygamber(s)’in bir içtihadı neticesi değildir.
Böyle olduğuna göre nüzul sırasına göre okumakta ısrar etmenin bir anlamı olur mu? Elbette, nüzul sırasına göre okumayı veya o sırayı takip etmeyi yasaklayan hiçbir şey yok, üstelik siyerin ruhunu anlamak açısından böyle bir takibin faydaları tartışılmaz. Tabii bu, nüzul sırasına göre alternatif bir tertip ikame etmemek şartıyla. Öbür türlüsü yine vahyin sahibi tarafından yani yine bir vahiyle verilmiş bir kararı görmezden gelmek anlamına geliyor.
Ancak nüzul sırasına göre okumanın ardındaki başka bir fikre değinmiştik. O da Kur’an etrafında bir Müslüman topluluğunun doğuş tecrübesini tekrar yaşama veya hissetme düşüncesi. O noktada durup şunu sorduk: Neyi tekrarlıyoruz, nasıl tekrarlıyoruz? Sünnete tabi olmak bir tekrar mıdır? Bir tecrübe aynı şekilde başkaları tarafından nasıl tekrarlanır?
Tarihin bir tekerrür olduğu bir gerçek. Ancak bu tekerrürün bizim zihnimizdeki hikayeye uygun şekilde gerçekleştiğini vehmetmemek gerekiyor. Tarihte tekrar eden şey nedir? Ve sünnette tekrar ettiğini görebileceğimiz, dolayısıyla bizim de katılmamız gereken bu tekrar nedir?
Esasen Kur’an ardı sıra bir çok peygamberin ve salih insanların kıssalarına değinir. Onların hepsinin çok farklı tecrübeleri, farklı şartları, farklı sorunları, tarihleri ve toplumsal ortamları var. Ancak hepsinde de ortak olarak tecrübe edilen, tekerrür eden bir boyuta dikkat çekiliyor. Hepsinin de tecrübesinde cahiliyeye karşı, kula kulluğa karşı bir mücadele var. Bu mücadelede yaşanan diyaloglar birbirine, tekerrür hissini verecek kadar benzer. Ama aynı zamanda tarihin her döneminde kula kulluk da insanın sürekli tekrarlayan bir eğilimi. Kula kulluğu doğuran cahiliye ve onun bütün nitelikleri tarihin ve dünyanın her yanında görülüyor. Onlara karşı verilen mücadele de bütün peygamberlerin mücadele tarihinde kendi kendini tekrarlıyor ama farklı biyografilerde ve farklı hayatlarda.
O yüzden bugün Kur’an ayetlerinin nüzul sırası üzerinden anlamaya çalıştığımız Peygamberin hayatında Kur’an ayetlerinin sürekli önceki peygamberlerin çok farklı tarihlerdeki mücadelelerinden örnekler getirdiğini görüyoruz. Yeryüzünü gezip önceki kavimlerin neler yaşadıklarını ve başlarına nelerin gelmiş olduğunu bilerek kendi tecrübeleri için bir ibret almaya davet ediyor. Önceki kavimlerin, Hıristiyan, Yahudi veya müşriklerin yaptıkları hatalar, geçmişte kalmış, bir daha tekrarlamayacak davranışlar olarak zikredilmez. Aynı hataları tekrarlama ihtimali hiçbir zaman yok olmayacağı için anlatılır. Müslümanların Müslüman olmak dolayısıyla bir garantileri yok yani. Aynı hataları yapma istidadı herkeste vardır.
İniş sırasına göre okumanın ardında Peygamberin tecrübesini bire-bir yaşama, tekrarlama, isteği de olabiliyor. Buna sevk eden varsayım yaşadığımız dünyanın da başa dönmüş olduğu ve yeniden ve baştan bir Kur’an’ın nüzulünü gerektirdiğidir. Yeniden canlanış, nahda, ihya bunu gerektirir. İman eksikliği vardır ve Mekki surelerle önce imanın temelleri atılmalı. Sonra adım adım Medine’ye, Medine’de inen ayetlerin eşliğinde yürümeli.
Oysa Kur’an’ın ilahi bir takdirle kararlaştırılmış olan bu tertibinin ardındaki hikmetlerden biri, Allah daha iyisini bilir, bir tecrübenin bu şekliyle hiçbir zaman başka bir yerde aynı şekilde tecrübe edilememesi gerçeğidir. Mutlaka bütün insan tecrübelerinde tekerrür eden bir şey vardır, ama bu tekerrür zihnimizde önemsediğimiz veya tespit ettiğimiz şeylerin tekerrürü değil. Neyin tekerrür ettiğini de bize vahiy bildiriyor aslında. Peygambere ve bize farklı tarih tecrübelerinin hepsinde tekerrür edenleri ayetleriyle gösterdiği gibi.
Sünnete tabi olmak elbette Peygamber’in tecrübesini tekrar, o tecrübeye katılma isteğinin ifadesidir. Ancak bu tecrübenin içinde gerçekten neyin tekrarladığını da iyi görmek gerekiyor. Tekrar eden ve bizim de tekrarlamamız gereken, zaten katılmak suretiyle tekrarlamakta olduğumuz şeyler üzerine düşünmek gerekiyor.
Peygamber ve ashabının Mekke’den Medine’ye doğru yaşadıkları tecrübenin bir daha aynı şekilde tekrarlaması imkansızdır. Tıpkı Hz. Musa’nın Firavun’la ve İsrailoğulları’nı özgürleştirme yolunda yaşadığı tecrübelerin aynı şekilde tekrarlamasının imkansız olması gibi. Veya Hz. Nuh’un, Hz. Süleyman’ın, Hz. Şuayb’ın, Hz. Yusuf’un veya tüm diğerlerinin siretlerinin biricik, kendine özgü, tekrarlanamaz olması gibi. Ancak her bir biricik tecrübe içinde Kur’an’ın dikkat çektiği tekerrür edenin ne olduğunu iyi görmek, iyi anlamak gerekiyor.
Kur’an’ın nüzulundan sonra dünya artık eski dünya değildir, Kur’an’ın müdahalesine uğramış bir dünyadır ve işi başa döndürmenin bir imkanı da bir anlamı da yoktur.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.