Kürtleri korumak ABD’ye mi düştü?

04:009/10/2019, Çarşamba
G: 9/10/2019, Çarşamba
Yasin Aktay

Halihazırda ABD’nin Suriye’de bulunmak için gösterdiği en önemli gerekçe olan DAEŞ tehdidi Trump’ın tabiriyle % 100 seviyesinde bertaraf edilmiş durumda olduğuna göre aslındaABD’nin Suriye’den gitme zamanı çoktan gelmiş olmalı.Zaten Trump daha bu yılın başlarında aynı sözleri sarf ederek, Suriye’de daha fazla vakit ve ABD askeri, parası, enerjisi kaybetmenin hiçbir anlamı kalmamış olduğunu söyleyerek Suriye’den çekileceğini açıklamıştı.Trump’ın Suriye’den çekilme yönündeki açıklamaları ABD açısından

Halihazırda ABD’nin Suriye’de bulunmak için gösterdiği en önemli gerekçe olan DAEŞ tehdidi Trump’ın tabiriyle % 100 seviyesinde bertaraf edilmiş durumda olduğuna göre aslında
ABD’nin Suriye’den gitme zamanı çoktan gelmiş olmalı
.
Zaten Trump daha bu yılın başlarında aynı sözleri sarf ederek, Suriye’de daha fazla vakit ve ABD askeri, parası, enerjisi kaybetmenin hiçbir anlamı kalmamış olduğunu söyleyerek Suriye’den çekileceğini açıklamıştı.
Trump’ın Suriye’den çekilme yönündeki açıklamaları ABD açısından en rasyonel bakış açısını temsil ediyordu.

Önceki yazımızda da söylediğimiz gibi ABD’nin Suriye’deki varlığını bugün ABD halkına bile izah etmesi çok zor hale gelmiş durumda.
İşin ilginç yanı, son derece şahin görünen Trump bu konuda ABD halkının duygularına daha fazla tercüman olmuş durumda
. CIA ve Pentagon çevreleri, hatta Cumhuriyetçi Kongre üyeleri ise baştan beri Trump’ın Suriye’den çekilme niyetine karşı çıkıyorlardı.
Peki onlar, Trump’ın ifadesi ve tespitiyle Suriye’de bulunma gerekçesi olan DAEŞ tamamen bitmiş olduğuna göre neden kalmaya devam etmeyi savunuyorlar?
Görünürde öne sürdükleri gerekçe DAEŞ’e karşı savaşta yardımını aldıkları
PYD unsurlarını Türkiye’ye karşı korumasız bırakmamak.
Tabi ben PYD diyorum ama onlar aradaki bu örgüt ismini doğrudan özdeşleştirerek
“Kürtler”
diyor. Bu noktada Cumhuriyetçilerin kudretli Senatörü
Lindsey Graham
bile bu dili kullanıyor.

Oysa aynı Graham daha önceleri Demokrat Partilileri ve Pentagon yetkililerini Kongre’deki bir oturumda ABD’nin tasniflerinde terör örgütü olarak yer alan PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’yi desteklemek suretiyle hem müttefik Türkiye’ye karşı yanlış yapmakla hem de terör örgütleriyle iş tutmakla suçlamıştı. Graham’deki bu tutum değişikliğinin arka planını iyi takip etmek ve anlamak lazım.

Doğrusu, ABD’nin Suriye’ye giriş, kalış ve çıkış gerekçeleri konusunda kafası hiç net olmadı.
Hatırlarsak, Suriye’ye önce kimyasal silah kullandığı ve halkını katlettiği için diktatör Esat’ı devirmek üzere girmişti ABD. Esad birçok katliamın, insanlık suçlarının, terörün destekçisi olduğu gibi Suriye’de kendisine karşı savaşıyor görünen terör örgütlerinin de varlık sebebiydi. Onu devirmek, Suriye’de yeni, demokratik bir yönetimin önünü açmak bölgenin ve dünyanın istikrarına yeterince hizmet etmiş olacaktı.
Ne var ki, ABD ne terörü toptan bitirmeyi ne de bölge istikrarını ne de akan kanın durmasını önemsedi. Suriye’ye girer girmez buradaki bulunuş sebebini bir anda değiştirdi.
Esad yerine DAEŞ’le mücadele etmeyi öncelikli hedef kıldı ve onunla savaşmak için de başka bir terör örgütünden kendine müttefik edindi. Suriye’de sorun çözmek yerine var olan sorunları daha da derinleştirmek, iyice işin içinden çıkılmaz hale getirmek yolunda ilerledi. Bugünkü durumda bile sorunun asıl kaynağı olan Esad hâlâ halkına ve bütün insanlığa karşı uyguladığı kötülükleriyle, katliamlarıyla hâlâ başta,
ama ABD, DAEŞ’i bertaraf etmiş olmanın trajikomik zaferini ilân ediyor.
Etsin de gitsin diyoruz, ama şimdi ABD içindeki savaş lobileri Suriye’de kalmak için başka bir gerekçe ileri sürüyorlar:
Kürtleri korumak. Kimden?
Türkiye’den. İnanılır gibi değil, ama gerçek.
Nereden çıktı Kürtleri Türkiye’ye karşı koruma gerekçesi?
PYD’yi söylüyorsanız,
onlara karşı Türkiye’nin tepkisi Kürt olmalarından değil, bir terör örgütü olması ve tam da ABD’nin ona bölgenin ruhuna, demografisine, tarihine, sosyolojisine aykırı olarak onlara yeni bir Baas rejimi kurdurtmaya çalışıyor olması. ABD’nin onlara yüklediği zoraki misyonun tek neticesi Suriye’nin yüzde 30’una yaklaşan bir kısmında bir etnik temizliğe yol açmak.
Türkiye’de, Ürdün’de ve Irak’ta bu bölgeden PYD zulmü dolayısıyla göç etmek zorunda kalmış olan Arap ve Kürtler bunun fiili şahidi.
ABD’nin bu politikası Kürtleri korumuyor, onların bir çoğunu ateş çemberinin içine atıyor.
ABD’nin “Türkiye’ye karşı Kürtleri korumak” gibi bir söylemi tam bir hadsizlik örneği.
Kendi pratikleriyle zaten çelişiyor,
ama Türkiye ile Kürtler arasına fitne koymaktan başka bir amacı ve işlevi yok.
Kürtler Türkiye için ikinci bir taraf değildir
,
Türkiye’nin vücudunun kopmaz bir parçasıdır. Bir Kürdün canı yandığında bütün Türkiye’nin canı yanar.
Araya girebilecek başka bir tarafın Kürtlere de Türklere de zarardan başka bir şey vermesi mümkün değil.
Kürtler bizatihi Türkiye’dir.
Türkiye’nin operasyonu da Kürtlere karşı değil, terör örgütünedir.
ABD Kürtleri korumaktan bahsediyorsa aslında bunu sadece
“kullanmak”
diye anlamak gerekiyor.

Kürtleri şimdi Suriye’de daha uzun kalmanın, Suriye’deki istikrarsızlığı İsrail lehine daha fazla sürdürmenin bir gerekçesi olarak kullanacak demektir. Zira hiçbir dostuna, müttefikine ne vefası ne koruma duygusu olmayan ABD’nin, Kürtlere gösterebileceği bir vefâsı ve merhameti yoktur.

Kürtlerin ABD korumasına değil, ABD’den korunmaya ihtiyaçları var ve Türkiye her zaman olduğu gibi bundan sonra da gerektiğinde Kürtleri kendini korur gibi korumaya devam edecektir.

#ABD
#Kürt
#Lindsey Graham
#Donald Trump
#DAEŞ