İsrail’in enayileri

04:0014/09/2020, Pazartesi
G: 14/09/2020, Pazartesi
Yasin Aktay

Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Bahreyn de resmen İsrail ile ilişkileri normalleştirme adımlarını atmış oldu. Normalleşme dedikleri şey aslında kendisi anormal bir şekilde kurulmuş olan, BM kararlarına uymama noktasında sergilediği anormal direnciyle, işgaliyle, işgal ettiği toprakları ilhakıyla, insan hakkı ihlalleriyle, sürekli yeni yerleşim yerleri açarak Filistinlilere uyguladığı kuşatmayla, bütün bir Gazze’yi bir toplama kampına dönüştürerek uyguladığı insanlık dışı uygulamalarıyla anormal

Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Bahreyn de resmen İsrail ile ilişkileri normalleştirme adımlarını atmış oldu. Normalleşme dedikleri şey aslında kendisi anormal bir şekilde kurulmuş olan, BM kararlarına uymama noktasında sergilediği anormal direnciyle, işgaliyle, işgal ettiği toprakları ilhakıyla, insan hakkı ihlalleriyle, sürekli yeni yerleşim yerleri açarak Filistinlilere uyguladığı kuşatmayla, bütün bir Gazze’yi bir toplama kampına dönüştürerek uyguladığı insanlık dışı uygulamalarıyla anormal olan bir düzene uymak. Yani anormalliğe katılmanın ta kendisi.

Ortada zulmün, kuraldışının, ilhakın bir norm haline gelmesi sözkonusu ve buna katılmayı “normalleşme” olarak nitelemek tam bir zillet. Ama asıl ve sadece İsrail için büyük bir kazanım olan bu zilletlerini bir başarı gibi sunmaları ne Arapların ne Müslümanların dünyasıyla hiçbir alakaları kalmamış olduğunu gösteriyor.

Birleşik Arap Emirlikleri güdümündeki medya bu zilleti “normalleştirmek”, meşrulaştırmak için Türkiye ve İsrail ilişkilerini sürekli gündeme getirmekten de geri durmuyor. Onların bu adımlarını resmi düzeyde en çok eleştiren ülke Türkiye olduğu için, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin zaten kuruluşundan beri “normal” olduğuna ve Türkiye’nin İslam dünyasında İsrail’i tanıyan ilk ülke olduğuna işaret ederek hem Türkiye’yi tutarsız olmakla suçluyorlar hem de bu yolla kendi siyasetlerini haklılaştırmaya çalışıyorlar.

Katıldığım bir çok Arap TV programında ve konferansta da bu sorulara doğrudan muhatap oldum. Hepsinde de dilim döndüğü kadar anlatmaya çalıştım, buradan da tekrarlamış olalım. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri asla bugün BAE’nin öncülük etmeye çalıştığı ilişki gibi değil. Bir şey doğru, ne yazık ki İsrail kurulduğunda onu tanıma konusunda Türkiye’yi o gün yönetenler çok işgüzarca acele etmişlerdir. Türkiye’nin bugün bile cari olan İsrail ile ilişkisinin zemini o zaman kurulmuştur. Ancak o ilişki sonraki zamanlarda, AK Parti öncesi zamanlarda bile sorunsuz yürümemiştir.

Oysa bazı Arap ülkeleri kendi resmi ideolojilerini tamamen İsrail düşmanlığı üzerinde kurduğu halde el altından onunla tam bir işbirliği içinde oldular.

AK Parti döneminde ise İsrail ile ilişkiler artmadı sürekli olarak azaldı. Üstelik varolan ilişki düzeyini bile Türkiye sürekli olarak Filistinlilerin lehine kullanmaya çalıştı. İsrail ile ilişkide Türkiye son yirmi yıldır hiçbir ihlalini, hiçbir haksızlığını, ilhakını gözardı etmeksizin itiraz ediyor, açıktan eleştiriyor ve ona karşı uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalışıyor.

Türkiye ve İsrail arasında eskiden oldukça normal olan ilişkilerin son 11 yılda ne duruma gelmiş olduğu gün gibi ortadadır. Aralarındaki savunma işbirliği anlaşması, hava sahasının İsrailli pilotların ve subayların eğitimi için kullandırılması, Türkiye’nin İsrail’den silah alımı vs. konular tamamen durdurulmuş durumda.

Aslında Türkiye’nin kendi silah sanayisinde yaşamakta olduğu devrim mesabesindeki gelişmeler, hatta terörle mücadeledeki olağanüstü başarıları İsrail ile bu konudaki ilişkiyi bitirmiş olmasına borçlu.

Terörle mücadelede yalvar yakar İsrail’den satın alınan insansız hava araçlarıyla yapılan keşiflerde elde edilen bilgiler Türkiye’den önce terör örgütüyle paylaşılıyordu ve bu sayede Türkiye yine muhtemelen bir kısmını İsrail’den satın aldığı askeri mühimmatı dağa taşa boca ediyordu. Her halükarda Türkiye’nin aleyhine olan bir ilişkiydi ve Davos’ta Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanına hak ettiği dilden yaptığı konuşmayla, ardından da Mavi Marmara çıkışıyla birlikte ilişkiler iyice gerildi ve asgariye indi. BAE ve onu takip etmeye çalışan ülkelerin bu düzeyi referans alması gerekiyor.

Bugünkü seviyede bile varolan ilişkide Türkiye hiçbir şekilde İsrail’in hiçbir ihlaline, ilhakına, Kudüs’ü başkent yapma girişimine, Filistinlilerin topraklarında yerleşim yerleri açarak dünyanın her tarafından getirdiği Yahudileri haksızca yerleştirmesine göz yummuyor, hepsine karşı gerekli mücadeleyi Filistin lehine vermeye devam ediyor.

Oysa BAE’nin İsrail ile girdiği bu yeni ilişki İsrail’in en saldırgan, en küstah ve Filistinlilere ve bütün İslam dünyasına karşı en pervasız politikalarını uyguladığı bir dönemde geliyor.

Peki bu anlaşmayla İsrail’in bu politikalarından herhangi birinden geri adım atmasını sağlıyor mu? Filistinliler lehine herhangi bir kazanım elde ediyor mu? Böyle bir kazanım için herhangi bir talebi var mı? Ne gezer.

İsrail’in peşine takılmış, böyle bir anlaşmayı yapmış olmayı gurur ve başarı sayan zelil bir yaklaşım. Bu anlamsız ve utanç verici coşkuyla İsrail’in enayisi olmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Bunun Türkiye’nin İsrail ile ilişkisiyle karşılaştırılabilir hangi yanı var?

Türkiye en kötü zamanında bile İsrail ile ilişkisinde böyle bir zillete düşmedi.

Bunlarsa en güçlü zamanlarında, niyetleri temiz olsa küçük bir dayanışmayla İsrail’i bir çok haksızlığından, işgalinden vazgeçirebilecekleri güçleri olduğu halde gönüllü olarak bu zillete talip oluyorlar.

#Birleşik Arap Emirlikleri
#İsrail
#AK Parti